20. yüzyıla gelindiğinde yeni yuvalar buldu gotik, çizgi romanlardan, bilim kurguya ve oradan sinemaya zengin bir deniz vardı karşısında. Batman’ın yarasa kostümü gotiği Gotham City’nin gökdelenleriyle harmanlıyor; Japon animelerinin koca gözlü kahramanlarında ışıldıyordu gotik. Pan’ın hayaletiyle, ayvan postu giymiş kahramanlar ve ürpertici gülüşler atarak sayfalardan zıplıyorlardı. Keçi en gotik hayvan değil miydi? 1950 sonrası yükselen bilim-kurgu gelecekte ya da uzayda geçse de bu gotik mirası hep soludu. Hatta gotiksiz bilim kurgu neredeyse imkansızdı. Şato yıkıntıları ve tekinsiz kırlar, terkedilmiş, uzay gemi enkazlarının süslediği çölsü gezegenlere ve kara uzaya konuk oldular.
Ama öncelikle sinema bilimkurgu ile gotiğin en verimli yuvası oldu Dart Vader’ın kabuksu siyahlığında ve yarasa pelerinlerinde. Ortaçağ’ın kılıçları ışından sütunlara dönüştüler. Kaburgasımsı uzay gemileri doldurmuştu gökyüzünü. 1970’lere geldiğinde gotik başka bir verimli arkadaş buldu kendine. Kıyamet sonrası bir gelecek, distopya ile diyaloğa girdi, Mad Max’ın eski arabalarından, terkedilmiş kasabalara ya da kıllı maymun göğsündeki patırtı oldu Maymunlar Gezegen’inin karanlığında. Ya da Stephan King’in romanlarından, oradan filmlere Amerikan’ın tozlu kasabalarında dolaştı “American Gothic”.
Korkunç, tekinsiz, ucube, kabuksu karanlık bambaşka bir zenginlik üretti distopik sinemanın gotik şiirinde. Sinema artık gotiğin gerçek eviydi. Arkasından dizi filmler sökün ediverdi ve 1980’lere devretti fantazyayı ve geçmiş çağların öyküsü. Star Wars’dan Yüzüklerin Efendisi’ne, oradan Harry Potter’a milyonlarca okur ve izleyiciye ulaştı bu yeni gotik ruh. Sadece sinema mı? 1960’lardan itibaren yükselen rock ve hevy metal’de 1990 sonrası sivri çivileri, gotik harfli albüm kapakları ve siyah deri kostümleriyle çıkıverdi sahnelere, uzun saçlar ve elektro gitarın volümüyle. 1990’lar ve 2000’ler gotiğin altın çağına dönüşüverdi; değişen teknolojilerle video oyunların yeni dünyasını da arkasına alarak.
Bugün bu altın çağ zirveye ulaşmış sayılır artık. HBO’dan Netflix’e gotik temel bir dil olarak işliyor dizilerde. İster hayali bir geçmişte, isterse binlerce yıl sonrasının fütüstik evreninde geçsin farketmiyor. Bugün 8. sezonu bütün dünyada insanları ekranlara çeken GOT salgını gotiğin şahikasını oluşturuyor. Game Of Thrones yani kısaca GOT, ejdarhaları, kalkanlı ve postlu kahramanları, canavarları, vahşeti ve en önemlisi Yüce hissini köpürten geniş kadrajlarıyla içimize gotiğin ruhunu üflüyor. Gotik olmasa sinema ve dizi sektörü çöker açıkça.