27 Mayıs 2013’te, Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesini engellemek için masum bir eylem başlatıldı.
Bu eylem, sonradan FETÖ’cü oldukları belirlenen Emniyet mensupları tarafından şiddet kullanılarak, çadırlar yakılarak provoke edilince, zaten baskıdan bunalmış olan gençler ve onlara destek veren her görüşten gruplar eyleme katıldılar. Eylem bütün Türkiye’ye yayıldı ve haziran sonuna kadar devam etti.
İçişleri Bakanlığı’nın raporuna göre, protestolar 81 kentin 79’unda yapıldı; yaklaşık 2.5 milyon kişi eylemlere katıldı.. Yaklaşık 4 bin 900 eylemci “şüpheli” konumunda gözaltına alındı. 600’den fazla polis, 4 bine yakın eylemci yaralandı. 36 kişi gözünden yaralandı, bir kısmı gözünü kaybetti. biri polis, sekiz kişi yaşamını yitirdi.
Sevgili Aykut Küçükkaya, eylemi her gün yerinde izledi. Ben KOAH hastası olduğum ve polisin kullandığı zehirli gaz benim için ölümcül nitelik taşıdığı için Taksim’e hiç gidemedim ama Cumhuriyet’teki köşemde eylemin her aşamasını çözümleyen yazılar yazdım.
Haziran sonunda eylem biterken de sıcağı sıcağına, birlikte hem olayları analiz eden hem de kronolojiyi aktaran, “Türkiye’yi Sarsan Otuz Gün, GEZİ DİRENİŞİ, Artık Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak” adıyla Cumhuriyet Kitapları tarafından basılan bir kitap yazdık. Yazılar zaten hazırdı. Bunları kitaba göre uyarladık ve kitap temmuz başında yayımlandı.
Kitabı bu kadar çabuk yazdığımıza inanmayanlar, komplo teoricisi troller, “Emre Kongar, olayın planlayıcıları arasındaydı; bütün olup bitenlerin senaryosunu önceden o hazırlamıştı. Bu kitap o senaryodur, başka türlü bu kadar hızlı yazılamaz” diye iftira attılar ama bana atılan tüm iftiralar gibi, o da o kadar gerçeklere aykırıydı ki tutmadı.
(Bu satırlar yazılırken, kitap 29 baskı yapmıştı ve halen satış devam ediyordu.)
Hemen hemen her yıldönümünde Gezi Direnişi için bir yazı yazdım. Bugün sadece yalanların ve davaların bazılarını anımsatmakta yetineceğim.
***
Camide içki içtiler yalanı.
Bir gazetede, pencere kenarında bir bira kutusu fotoğrafı yayımlandı. Dönemin Başbakanı camide içki içildiğini iddia etti. Haberin, bira kutusu sonradan konulup hazırlandığı ve yalan olduğu ortaya çıktı.
Kabataş yalanı.
Bir AKP yöneticisinin gelini hakkında, Kabataş’ta bebek arabasıyla gezerken, üzerleri çıplak, başları bandanalı, deri pantolonlu 70-80 kişilik bir grubun saldırısına uğradığı, yere düşürüldüğü, üzerine idrar yapıldığı iddiasıyla bir haber yayımlandı.
Dönemin Başbakanı “Bu cuma görüntüleri yayımlayacağız” dedi. Saygın gazeteciler görüntüleri gördüklerini öne sürdüler. Ama haber yalandı, böyle bir olay olmamıştı. Görüntü filan da yoktu ve elbette yayımlanmadı. (Kabataş Yalancılarının listesi uzundur.)
Sonradan gelinin psikolojik rahatsızlık geçirdiği ve haberi yazan kadının bunu uydurduğu iddia edildi ama gerçek bir türlü tam anlaşılamadı.
Doktorlara ceza.
Dolmabahçe’deki camiye sığınanlara açılan davada, 255 sanıktan 244’ü suçlu bulundu ve 2 ay 15 gün ile 1 yıl 2 ay 16 gün arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldı.
Mahkeme camiye sığınan yaralıları tedavi eden ikisi asistan doktor dört sanığa da “ibadethaneyi kirletmekten” 10’ar ay hapis cezası verdi.
Duruşmada, camide güvenlik görevlisi olarak çalışan kişi ifadesinde, “Caminin içinde alkol alan herhangi birini görmedim. Caminin içinde bir şeyler içen, tüketen ya da sigara içen de görmedim” dedi.
Caminin imamı da “Allah’tan korkarım yalan söyleyemem” diyerek aynı biçimde ifade verince, görevden alındı ve sürgüne yollandı.
Daha sonra, 8 Temmuz 2013’te meydana gelen olaylarda gözaltına alınan Mimarlar Odası’ndan Mücella Yapıcı ve İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu’nun da aralarında bulunduğu 26 kişinin yargılandığı bir başka davada da mahkeme beraat kararı verdi.
Ama davalar bitmek bilmiyordu.
Gezi Direnişi’ne destek vermek amacıyla İzmir’de gösterilere katıldıkları iddia edilenler hakkında, 2 yıl sonra, 6’şar yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
2016’da 115 sanığın hepsi beraat etti.
6 yıl sonra bir dava daha açıldı:
Gezi Direnişi Protestoları “Bir darbe kalkışması” olarak tanımlandı. Sanıklara, “Protestoları örgütlemek ve finanse etmek”, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek” gibi akıl almaz suçlamalar yöneltildi.
Şubat 2020’de sonuçlanan davada, Osman Kavala dahil, dokuz sanık beraat etti.
OSMAN KAVALA TAHLİYE EDİLMEDEN ÖNCE BİR BAŞKA HAKSIZ VE HUKUKSUZ SUÇLAMAYLA YENİDEN TUTUKLANDI.
HÂLÂ HAPİSTE!
HAKSIZ VE HUKUKSUZ SUÇLAMALARLA TUTUKLU YARGILANAN ÖTEKİ SANIKLARI VE ÖZELLİKLE DE GAZETECİLERİ UNUTMAYALIM!
Kaynak: Cumhuriyet