Fransa Libya’da ne yapmak istiyor?

Yayın tarihi: 26 Haziran 2020 Cuma 2:59 pm - Güncelleme: 26 Haziran 2020 Cuma 4:19 pm

Zeynel Lüle

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Türkiye’yi Libya’da “Tehlikeli bir oyun” oynamakla suçladı. Daha önce NATO’nun ‘beyin ölümü’nün gerçekleştiğini söyleyen ve bu sözünü bir kez daha dile getiren Macron, Libya açıklarında Türk ve Fransız gemileri arasında yaşadığını ile sürdüğü ‘taciz’ olayının NATO’nun “beyin ölümünün” gerçekleştiğinin bir kanıtı olduğunu sözlerine ekledi. Bu iddia Türkiye Savunma Bakanı Hulusi Akar tarafından reddedildi.

Önümüzdeki dönem Fransa-Türkiye ilişkilerinde ciddi gerilim yaşanacak gibi görülüyor. Ses tonları giderek yükseldi. Fransa, Türkiye’yi hem NATO hem de AB üzerinden baskı altına alma çabasını sürdürüyor. Daha dün, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, AB’yi artık ‘sansürsüz’ ve ‘tabusuz’ bir Türkiye tartışmasına davet etti. Bunun açılımı, Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin tamamen bitirilmesi ve ‘ikili oynamak’ yerine açıkça Türkiye’yi AB’nin dışına itmek.

Birleşmiş Milletler destekli meşru Trablus yönetimi tarafından geçen yıl Trablus’un yaklaşık 100 kilometre güneyinde, meşru yönetime karşı savaşan Halife Hafter güçlerine ait bir kampta ABD yapımı “Javelin” tanksavar füzeleri ele geçirildi. Tank ve zırhlı araçlara karşı kullanılan ve tanesi 170 bin dolar olan böylesi önemli silahların kontrolsüz olarak ortada dolaşması doğal olarak bütün dünyanın dikkatini çekti. Konu biraz araştırıldığında ise olayın arkasından Fransa çıktı. Fransa Savunma Bakanı da, bu tanksavar füzelerinin ABD’den alındığını ve Libya’da savaşan Fransız askerleri tarafından kullanıldığını doğrulamak zorunda kaldı. Ancak silahlar kontrolsüz milislerin elindeydi. Nasıl ulaşmıştı? Orası muamma…

Gerçeğe bakılırsa son 200 yıldır Akdeniz çevresindeki her ‘garip olayın’ arkasından Fransa çıkıyor. 1827 yılında Fransız, İngiliz ve Rus donanmalarının Osmanlı donanmasını Navarin’de yok etmesinden sonra, Fransızlar 1830 yılında Cezayir’i ele geçirdiler. Cezayir 1519 yılından itibaren yüzlerce yıl Osmanlı idaresinde dilini, dinini ve kültürünü muhafaza ederek yaşamıştı. Bundan sonra huzur yüzü görmeyecek olan Cezayir’de sadece 1954-1962 yılları arasında 1 milyon Cezayirli hayatını kaybetti.

Keza Suriye de öyle… Osmanlı döneminde ülkedeki birbirinden çok farklı etnik unsurları, kendine has iç dinamikleriyle bir arada barış ve huzur içerisinde yaşayan halk, Fransızlar gelir gelmez bu kültürel çeşitliliği kendi çıkarları için kötüye kullanmaya karar verdiler. Bölecek, birbirine düşürecek ve bundan istifade ile yöneteceklerdi. Bu amaçla Suriye’yi dört parçaya bölmeyi planladılar. Ancak Suriye halkı Fransızlara karşı direndi. İşte bu direniş nedeniyle Fransızlar burada hayallerini gerçekleştiremedi.

Son olarak Fransa’nın YPG ile muhalif Kürtler arasında arabuluculuk rolünü üslendiği biliniyor. Bu örgütlerin kontrol ettiği alanda 5 askeri noktada yaklaşık 200’den fazla Fransız askeri var. Fransız petrol şirketleri Doğu Akdeniz’de hiçbir haklarının olmadığı kaynaklardan pay alabilmek için bölgeye yerleştiler.

Dünyanın 3. büyük silah satıcısı olan Fransa bu satışın çoğunluğunu ortadoğu ülkelerine yapıyor ve bizzat Uluslararası Af Örgütü tarafından bölgede karışıklıklar çıkarmakla suçlanıyor. Libya konusuna gelince, stratejik konumu, petrol ve doğal zenginliklerinden pay almakta sabırsızlanan Libya’ya yardım bahanesiyle ülkeye giren dış güçler, 150 milyar dolarlık ulusal fona el koydular ve asrın en büyük ganimetini aralarında paylaştılar. Şimdi ise üç parçaya bölünmüş bir Libya’nın Fransa’nın çıkarlarına uygun olduğu düşünülüyor ki, BM tarafından tanınan meşru Libya hükümetine karşı Hafter güçlerini destekliyorlar.

Macron’un Libya politikasına ise en büyük tepkiyi Fransa basını gösteriyor. Her gün Fransız medyasında bu politikayı eleştiren yazılar çıkıyor, yorumlar yapılıyor.

Fransa Libya’da ne yapmak istiyor diye soran çok. Ancak bunu anlamak için tarihe bakmak yeterli.