Osman Arolat ve Beyazıt Kulesine kızıl bayrak olayının gerçeği
ABD 6. Filo İstanbul’a dördüncü kez gelir. Daha önceki üç seferde olduğu gibi bu kez de öğrenci protestoları vardır. Ancak bu seferki protestoların itici gücü ve odağı Vedat Demircioğlu’dur. 6. Filo 1968 senesi temmuz ayının 15’inde, üçüncü kez geldiği vakit İTÜ öğrencileri de gösteriler yapar. Ve 17 Temmuz’da sabaha karşı İTÜ yurdu basılır. Polisin bastığı yurtta TİP üyesi Vedat Demircioğlu ikinci kattaki pencereden atılarak 25 yaşında öldürülür. Bu olayın acısı daha tazeyken tekrar gelen 6. Filo’ya gösterilen tepkilerden bir tanesi vardı ki Vedat Demircioğlu’nu hatırlatacaktır ülkeye, arkadaşlarına, karşı gruptakilere ve hatta onu öldürenlere.
6. Filo'nun İstanbul'a gelişini protesto eden, Amerikalı denizcileri denize atan devrimci öğrenciler, işçi sendikalarıyla birlikte 16 Şubat 1969'da İstanbul'da emperyalizm ve sömürüye karşı "Emperyalizme Karşı Mustafa Kemal Yürüyüşü" çağrısıyla yürüyüş ve miting yapma kararı aldı. Ancak, siyasal islamcı muhafazakar gençlik, solculara olan tepkisinden dolayı Amerika'nın yanında yer aldı. Hatta kanlı pazar diye anılan 16 Şubat 1969 Pazar günü inanılmaz bir eyleme imza attı. Dolmabahçe'ye demirlemiş 6. Filo'ya ait bir gemiyi kıble yaparak namaz kıldılar.
12 Şubat 1969 günü Mehmet Şevki Eygi yönetimindeki Bugün gazetesi Beyazıt Kulesine Kızıl Bayrak asıldı yalan haberiyle sağcı kesimi kışkırtır.
76 gençlik örgütünün katılacağı gösteri için valilikten gereken izin alındı.16 Şubat günü, 10 binden fazla kişi Taksim'e kadar yürümek için Beyazıt'ta toplandı. Protestonun başladığı sırada "komünistlere gereken dersi verme" çağrısına uyan sağ görüşlü kişiler de Taksim Meydanı'na geldi. Burada toplu kılınan namazın ardından taşlı ve sopalı bir biçimde beklemeye koyuldu. Beyazıt Meydanı'nda toplanan gençlik örgütleri yürüyüşe geçti. Sultanahmet, Sirkeci, Eminönü, Karaköy ve Dolmabahçe üzerinden Taksim Meydanı'na ulaşan göstericilerin önünü kesen polis, alana küçük gruplar halinde girmelerini sağladı. Alana girenler de burada bekleyen sağcıların sopalı, taşlı ve bıçaklı saldırısına uğradı. Tekbir getiren saldırganlar, "Kahrolsun komünistlere", "Komünistlere ölüm" sloganları attıı. Olaylar sırasında Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan adlı gençler bıçaklanarak öldürüldü. 200'den fazla kişi yaralandı. Bu olay tarihimize “Kanlı Pazar” olarak geçti.
Peki bayrağın hikayesi neydi? Türk gazeteciliğinin duayenlerinden Osman Arolat, üzerine yapışan bu kızıl bayrak olayının gerçeğini tüm ayrıntılarıyla Cem Sökmen'e şöyle anlatır: “1969 senesi.. Mihri Belli’ye karşı ne yapabiliriz diye düşünüyoruz. Mihri Belli mahya asmaya çalışmış Sultanahmet’e, biz de ona karşı mahya asmaya çalışıyoruz Dolmabahçe’ye. Altıncı Filo gelecek, ben Dolmabahçe’ye mahya asacağım, çıktım yukarıya camiye sakallı makallıyım adamla orada mahyayı çeksek nasıl olur diye konuşuyorum. Bir tarafına ” NATO’ya hayır!” yazacağız, diğer tarafına “Altıncı Filo defol!” yazacağız. O sırada bir tane polis var Volkan diye, motorsikletli polislerin şefiydi, iki taraflı çalışıyor hem bize yardım ediyor hem polislere. Volkan dedi ki ‘Ağabey orayı kapattılar kesinlikle orada bir şey yaptırmazlar size’ dedi. Onun üzerine ne yapalım diye düşünürken dedik ki Beyazıt Kulesi’ne bayrak çekelim. İlkay da daha o sırada Boğaziçi’nde lisede okuyor. Sen dikiş dikmeyi bilir misin diye sordum, ben bilmem ama evde annem bilir dedi. O zaman gel seninle Kapalıçarşı’ya gidelim dedim, sof alalım softan bir bayrak yapalım, bayrağın içine de ben Vedat Demircioğlu’nun resmini koyayım, bu bayrağı biz Beyazıt Kulesi’ne çekelim. O da tamam dedi.
Vedat Demircioğlu o zaman daha yeni ölmüştü. Biz bir dönem Vedat ile aynı evde kalırdık. Neyse, biz İlkay’la gittik sof bakıyoruz. Ben dedim ki bu mavi softan bir bayrak yapalım. Altmış santimden dört tane alırsak ikiyüz kırk santim eder. İkiyüz kırk santim eninde, üç buçuk metre boyunda bayrak yapacağız ve bayrağın üzerine ben bir metre çapında bir Vedat Demircioğlu resmi koyacağım. Kızcağız, bunu mavi alırsak Yunan bayrağı derler dedi. Ben dedim ki o zaman al alalım da Türk bayrağı desinler. Ve biz bu şekilde aldık yaptık, hazırladık. 11 Şubat 1969, yağmurlu bir gündü. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1 no’lu Amfi’sine, o 1000 kişi alan koca amfiye biz bunu götürdük. Baştan sona doluydu orası. Orada açtık Vedat Demircioğlu bayrağını Beyazıt Kulesi’ne çekeceğiz dedik. Bir yürüyüş oldu, zaten oradan üç adımlık yer. Yürüdük.. Taner Kutlay, Allah rahmet eylesin öldü o çocukcağız da, ve bir iki arkadaş daha Beyazıt Kulesi’nin kapısını kırdılar, girip yukarı çıktılar ve bayrağı astılar. Ben de fotografçı Ergin Konuksever’e gel abi şunun bir fotoğrafını çek dedim. Heykelin arkasından Kule’ye doğru çok güzel bir fotoğraf çekti. Sonra o fotoğraf Ant Dergisi’nin kapağı oldu.
Bayrak asıldıktan sonra Taksim’e bir yürüyüş yaptık bayağı kalabalık bir gruptuk. Hatta Karaköy’den dönüp baktık bayrağa. Neyse, bu olay bitti gitti, biz de unuttuk. Aradan birkaç gün geçti Bugün Gazetesi’nde Ali Karakurt diye bir muhabir vardı, polis muhabiri, bu hikayenin nasıl olduğunu yazdı. Kendi kafasına göre bayağı güzel bir hikaye kurmuş adam: Harkof Dokuma Tezgahları’nda dokunup Vasil Kolorof şilebi ile İstanbul’a gelen kızıl bayrağı Osman Arolat, Veysi Sarısözen, Mihri Belli hep beraber kaptan aldılar, üç kere öpüp başlarına koydular, sonra üniversitede kendi aralarında bir panel yaptılar ve sonra getirip kızıl bayrağı Kule’ye astılar falan yazmış. Aslında Mihri Belli falan yok ama adam kendine göre çok güzel bir senaryo yazmış. Onun üzerine ben bunun tekzip edilmesi için başvuruda bulundum. Tabi hiçbir şekilde bir şey olmadı, öyle kaldı. Bu olay bitti gitti.
1971 olup da sıkıyönetim gelince biz içeri alındık. İçeri alındığımızda savcı bir denizci yarbay vardı. Davutpaşa Kışlası’nda gözaltına alınmışız. Bu denizci yarbay beni sorguya çekiyor kapının önünde. Devletin kulesinin kapısını kırıp kızıl bayrağı asmışsınız dedi. Alakası yok filan dedim. O adamın makalesini gösterdi. Ben dedim ki olsa olsa bu toplantı ve gösteri yürüyüşlerine girer, 71. Madde, eni sonu altı aylık bir cezası var dedim. Yani altı aylık bir ceza için sen beni tutuklayacak mısın dedim. Dedi ki elin kolun serbest dışarıda mı gezeceksin. O zaman gücün varsa sen beni sıkıyönetim mahkemesinde komünizm propogandasından tutukla neden burada tutukluyorsun. Adam da yok ben seni burada tutuklayacağım, elini kolunu sallaya sallaya serbest gezemezsin dedi ve gerçekten ben cezayı yiyene kadar tutuklu kaldım ve ceza aldım. Ama bu hadise ömür billah peşimizi bırakmadı. Ertuğrul Günay, ben, Bozkurt Nuhoğlu filan yargılanmıştık. Böylece kızıl bayrak ömrü billah peşimizi bırakmadı.”
68 kuşağının devrimcileri o dönemin İçişleri Bakanı Faruk Sükan'ın sözleriyle Meclis tutanaklarındada yer aldı. Tutanak şöyle: İÇİŞLERİ BAKANI FARUK SÜKAN (Devamla) — 1968 den itibaren ne kadar işgal,
boykot, fabrika işgali, üniversite işgali, sokak
hareketleri, filo olayları v. s. ne kadar kanunsuz hareket varsa onların elebaşılarından, müşevviklerinden, mürettiplerinden. Ondan dolayı mahkemeye intikal etmiş zevat.
1942’de Ankara’da doğan Osman Arolat, İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirdi. Çok yönlü bir hayat yaşayan Arolat sporcu, oyuncu, gazeteci ve öğrenci hareketlerindeki lider kimliğiyle karşımıza çıkar. 1971’de İçişleri Bakanı Faruk Sükan’ın hazırladığı 38 kişilik ‘ülkeyi o günkü duruma getirenler’ listesinde Arolat’ın da adı yer alır. Birçok davadan beraat eder. Ama 1971 darbesi ile davaların bir kısmı Sıkıyönetim Mahkemeleri’ne taşınınca Arolat tutuklanır, 25 yıl ceza alır ve 3 yıl hapis yatar. 1970’te TRT’nin açtığı yarışmada Türkiye’de gençlik hareketleri çalışmasıyla Bilimsel Araştırma Ödülü’nü alan Arolat, 1972’de de Amnesty İnternational tarafından dünyada Yılın Fikir Suçlusu Mahkûmu seçilir. 1974’te anayasal afla hapisten çıkar. Aynı yıl bir şiir yarışmasında Işıl Özgentürk’le beraber birinci olur. Ankara’da Öncü gazetesinde sektöre adımını attı. Daha sonra Aydın Engin’le İsta adlı bir haber ajansı kurarlar. Bir dönem ANT dergisinde yazı işleri müdürlüğü yaptı. Yazıları nedeniyle yargılanarak tutuklandı. Uzun yıllar haber ajansçılığı, yabancı radyo muhabirliği ve televizyonculuk gibi işler yaptı. TRT yarışmalarda bilimsel araştırma dalında mansiyon (1971), Arkın Çocuk Şiiri Yarışmasında birincilik (1974), ve Milliyet Sanat Dergisinin Film Öyküsü Yarışmasında mansiyon aldı (1978). Osman Arolat 20 yıl Dünya gazetesinde yayın yönetmeniliği görevini sürdürdü. Son olarak Nasıl Bir Ekonomi (Ekonomim) gazetesinde başyazarlık yaptı. Anılarını, “Babıâli Anılarım ile Bir Gençlik Liderinin Anıları” kitap dizisinde topladı. Arolat, gerçeği çok farklı olmasına rağmen üzerine yapıştırılan 'Beyazıt Kulesi'ne kızıl bayrak astı' yaftasını, hep üzerinde taşıdı.