1957’de Ankara’ya gelir. Hukuk fakültesine yazılır. Adana’da lise yıllarında “Pazar Postası” ile başladığı öykülerini burada da devam ettirir. “Yeni Ufuklar” ve “On Üç” gibi dergilere yazar, o dönemin edebiyatçılarıyla birlikte olur.
Öyle ki o yıllarda Özdemir İnce ve Nihat Ziyalan ile Adana’da bir çay bahçesinde konuşurken “10 yıl sonra bütün Türkiye, 20 yıl sonra da bütün dünya beni tanıyacak” diyecektir.
1958’de çocukluğundan beri bisikletiyle takip ettiği sinemanın içine girer. Yeşilçam kalıplarına uymayan bir fiziği olmasına ve onun hakkında “Olsa olsa bir arabacı hamal Kürt olur” denmesine rağmen sinemaya yine de girer.