Köşe yazarları, 31 Mart seçimlerini nasıl yorumladı?
HAYRİ KOZANOĞLU (BİRGÜN) - "Halk ardı ardına yaşanan seçim döngülerinden bıktı. O nedenle CHP’nin şu ana kadar erken seçimi telaffuz etmemesi doğru bir yaklaşım görünüyor. CHP’nin düşeceği diğer bir tuzak da, erkenden Özel-İmamoğlu liderliği tartışmasına girmek olur. Özel’in hiç beklenmeyen illerdeki adaylık taktilerinin tutması, özellikle kendi memleketi Manisa’dan büyük destek görmesi ilk seçimi başarı hanesine yazdırdı. Şimdi CHP halkın önüne hem demokratikleşme, hem de ekonomi konularında somut çözüm önerileri, kapsamlı bir programla çıkmalı. 6’lı Masa ayak bağından kurtulması, iyice derinleşen gelir ve servet dağılımı çarpıklıkları çubuğu sola bükme, emekten yana açılımlar yapma olanağı veriyor.
Son dönemde Avrupa’da en büyük başarıyı sağlayan “ortanın solu” parti olması dünyada da gözlerin CHP’nin üzerine çevrilmesini, Türkiye örneğinin yakından izlenmesini getirecek. Bu gerçek de yeni liderliğe ayrı bir sorumluluk yüklüyor. CHP ayrıca ilk fırsatta, Kürt bölgelerinde halkın iradesiyle seçilen belediye başkanlarının yerine kayyım atanması halinde karşılarında kendilerini bulacaklarını ilan etmeli, Kürt seçmenin Batı illerinde oylarıyla verdiği desteği karşılıksız bırakmamalıdır."
BERKANT GÜLTEKİN (BİRGÜN) - "Seçim sonuçlarının doğru tahmin edilememesinin nedeni, iktidar seçmenindeki davranışın önceden kestirilememesiydi. Muhalefetin kazandığı potansiyel üzerinden yapılan değerlendirmeler bu nedenle isabetli olamadı. Bu nedenle sonuçları sadece oranlar üzerinden okumak yanıltıcı olabilir. Türkiye’de hâlâ seçmen havuzları arasında kırılma yaratacak düzeyde bir geçişkenlik yok. Geçişkenlik yok değil ama bazı yerellere özgü ve kısıtlı. Yerel seçimdeki değişim, 2023 Mayıs’ında Erdoğan’ın arkasında birleşen, lidere sadakat ve milli/dini söylemler üzerinden seçime motive olan iktidar tabanının, 2024 Mart’ında AKP/MHP adaylarına ya da kurumsal olarak AKP kimliğine karşı aynı sahiplenici yaklaşıma sahip olmaması ve alternatif bir sağ aktörün kısmi etkisi nedeniyle yaşandı. Bir bakıma harç gevşedi, iktidar çözüldü.
Sağ taban Mayıs’ta yan yana duran muhalefete geçit vermemek için Erdoğan’a elini uzattı ancak Mart’ta iktidara kontrolsüz bir gücü bahşetmeye aynı derecede istekli olmadı. Nedenleri tartışılabilir. İlk akla gelenler ekonomik kriz, geçim sıkıntısı, emeklilere reva görülen yaşam, Filistin konusundaki samimiyetsizlik, bürokrasideki yozlaşma ve keyfilik… Muhalefetin parçalı hali, iktidar seçmenini bir şeyleri korumak adına sandığa koşma hissiyatından alıkoymuş da olabilir. Bununla birlikte iktidara yönelen bir tepkinin, en azından memnuniyetsizliğin varlığı yadsınamaz."
AHMET TAŞGETİREN (KARAR) - "CHP sahil kentlerinden Anadolu içlerine, Karadeniz’e doğru uzandı. Siyaseti ve Türkiye sosyolojisini takip edenler bunun anlamını bilir; bu, modernleşmeyi temsil eden sahil kentlerinden muhafazakârlığı – milliyetçiliği temsil eden Anadolu içlerine ya da İç Anadolu ve Karadeniz’e uzanması, bir başka ifadeyle ’CHP’ye gidebilen el’ sayısının artması demektir. Bu sonuç, CHP’de Kılıçdaroğlu’nun geliştirdiği ’Helâlleşme’ çizgisinin ’Oralar’a doğru yönelişinin sonucu mu, yoksa ’Oralar’ın CHP’ye yönelişinin mi, bu, hem CHP’nin hem ’Oralar’ın değerlendirmesi gereken bir husustur.
Seçimlerde Yeniden Refah’ın ’yıldız parlaması’ndan bahsetmemek haksızlık olur. Urfa ve Yozgat gibi iki ili aldılar. Toplam 53 belediye kazandılar… Oyları 14-28 Mayıs’ın iki katına (yüzde 6 küsur) çıktı. Tabii ki başarıdır bu. Soruluyor: Bu başarı nasıl elde edildi, bu oylar nereden geldi, bu tırmanış daha da gelişir mi? Alınan oyların bir kısmının ’Erbakan hatırası’ ile bağlantılı olduğu belli. Orada Saadet’le temsil edilen bir itiraz hep oldu, Fatih Erbakan ’o alan bana babamdan kaldı’ gibisinden bir hamle ile orada zemin tuttu, süreç içinde de, Ak Parti’nin ’Milli Görüş zemini’nden aldıklarını almaya oynadı. Muhafazakâr kitlenin ve kötü ekonominin mağdurlarının beklentilerini, muhalefet dilinin rahatlığı ile Ak Parti’den daha güçlü seslendirebildi ve bir çekim merkezi oldu."
İBRAHİM KİRAS (KARAR) - "Geçen yılki seçim öncesinde 90 puanın üstüne çıkmış olan tüketici güven endeksi bu yılki seçime girilirken ise 80 puanın bile altında çıkmıştı. Demek ki vatandaş ekonomideki sorunları bugün geçen yıla göre daha fazla hissediyor ve iktidarın buna çözüm üretebileceğini de düşünmüyor. Aradaki en önemli fark bu.
Gelgelelim ortadaki ağır seçim hezimetine rağmen iktidara küskün seçmenin AK Partiyi büsbütün gözden çıkarmış olduğunu söylemek kolay değil. Bir önceki seçimde ’iktidarın gitmesi veya kalması’ seçenekleri vardı. Bu sefer bu yok. İktidar seçmeni bu seçimin hükümete güçlü bir uyarıda bulunma fırsatı olduğunun bilinciyle hareket etti. Belki buna son uyarı demek mümkün ama her şeyin bittiğini söylemek için vakit erken. Değişimin yönünü belirleyecek etmen daha çok muhalefetin önümüzdeki dönemde göstereceği performans olacak."
ALAATTİN AKTAŞ (EKONOMİM) - "Seçim sonuçları belli olduktan sonra sosyal medyada yapılan yorumlara baktım, pek anlam veremediğim şekilde bir istikrarsızlık kaygısının, bir erken seçime gidileceği beklentisinin hakim olduğunu gördüm. Bizde ne yazık ki ekonomik istikrar ya da istikrarsızlık kavramları piyasadaki günlük hareketlere indirgeniyor. Borsa arttı mı, düştü mü; döviz ne oldu; altın fiyatlarının seyri; faizlerin düzeyi gibi... Bütün bu göstergelerde günlük keskin hareketler görülebilir; bu hareketlerin bir çok nedeni olabilir. Önemli olan bu hareketlerin dalga boyu ve süresidir ve daha da önemlisi bu hareketleri yaratan etkenlerin ne olduğudur. Küçük fotoğrafa takılıp kalmamak, büyük fotoğrafa bakmayı alışkanlık haline getirmek gerekir. Türkiye mevcut durumda zaten birçok yönden istikrarsızlık yaşamaktadır. 31 Mart sonuçları Türkiye’yi bu istikrarsızlığın içine daha da itmemiş, tam tersine bir etki doğurmuştur."
MURAT SABUNCU (T24) - "Erdoğan’ın genel seçimlere gidecek, dört yılı bulmayacağını ön gördüğüm süreçte bir dizi ilginç adım atabileceğini düşünüyorum. Bunun başında YRP’yi yeniden kendi yanına çekecek adımlar-arayışlar içine girebileceği geliyor. Bu; tam olarak ‘Milli Görüş gömleğini’ yeniden giymek olarak okunmasa bile yükselen, içinden geldiği bir hareketi yanına çekmek için hamleler yapacağı anlamına geliyor. Buna da hem kendisi için hem de kendini ‘muhafazakar olarak tanımlayan’ bir kısmı kendinden uzaklaşmış kitleyi yeniden yanına çekebilmek için Anayasa değişikliği çalışması ile başlayacaktır . Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 50 artı1formülünü aşağı çekecek, belki yanında cumhurbaşkanlığı seçilme sınırını kaldıracak bir düzenleme ve başta ‘aile’ konusu daha önce vadettiği kimi düzenlemeler getirilebilir."
NAGEHAN ALÇI (HABERTÜRK) - "Mayıs genel seçimlerinde ekonominin ve depremin iktidara vuracağı düşünülüyordu. Öyle olmadı. Başta emekliler olmak üzere geçim sıkıntısının yarattığı rahatsızlık bu sandıkta patladı. Fakat bu bir birikim. Önceki dönem alınan yanlış kararların orta vadeli etkileri bunlar. Orta sınıfın erimesi, gelir dağılımındaki dengesizlikler, faiz ve döviz politikası ve EYT’nin seçim yatırımı olarak çıkarılması kambur oluşturdu. Mayıstan sonra Mehmet Şimşek yönetiminde doğru rota bulundu ama dengeler bir bozuldu mu kolay düzelmiyor. Yani bu sonuçları mevcut ekonomi politikasına değil, öncekine bağlamak gerek. Umarım iktidar bunu doğru okur."