İşte 59 yaşındaki şarkıcının öne çıkan açıklamaları:
1985 Caddebostan Maksim Güneş Gazetesi yarışmasını kazandım. Yarışmadan önce gazetedeki ilanlar şöyleydi, "Birinciye üç sene boyunca her ay 500 TL verilecek" deniyordu. O zaman memur maaşı 20 TL'ydi. Bu yarışmayı kazandım, birinci oldum, gazetelerde yayınlandı. Sonra herkes Fransız oldu. Kimse umursamadı. Ben İzmir'de yaşıyordum yarışma İstanbul'daydı. Sürekli İzmir-İstanbul arası git, gel yaptım.
Yarışmanın sponsoru Fahrettin Aslan'dan randevu aldım. Gazinoya gittim, çok büyük bir odası vardı. Yanında adamları duruyordu. Beni yanına çağırdı. "Kızım sen evliymişsin... Bu işler sana göre değil, git evinde çamaşır, bulaşık yıka" dedi. 24-25 yaşındaydım. "Çamaşır yıkarım yıkamam, bu sizi ilgilendirmez. Ben hakkımı arıyorum. Sonuçta yarışmayı kazandım" dedim. O da bana "Ben sadece sponsor oldum, gerisi Güneş Gazetesi’nde" cevabını verdi. "Oradan geliyorum" deyince tekrar "Bu işler sana göre değil!" dedi.
Geri geri çekilerek odanın kapısına geldim, sonra oradan çemkirmeye başladım. "Siz benim yüzüme iyi bakın, hiç unutmayacaksınız! Ben bu işi yapacağım ve sizinle mutlaka karşı karşıya geleceğiz, o zaman göreceksiniz gününüzü" dedim.
Dediğim gibi de oldu... Gönül Yazar'la birlikte İzmir'de otelde çalışıyoruz. Benim de 'Fakat Bastın' albümüm çıktı çok da tuttu. Ege'de bir festival yapılıyor. Gençlerde festivale "Emel Müftüoğlu çıksın" diye oy kullanıyor. Oranın belediye başkanıyla da Fahrettin Aslan arkadaş... Menajerim aracılığıyla bana ulaşıyorlar. Ben de menajerime "Neyse fiyatımız üç katını söyle, beş katını söyle" dedim. Onlar da üç katı fiyat verdiler. Herkesin de parasını ödediler. Olayın devamında yaz günü bir yağmur bir fırtına, sahneye çıkamadık. Bir günlük festivaldi geri döndük. Hayatımda yaptığım ilk dolandırıcılık.
Konservatuvarda okurken tanıştım Oğuz'la (Oğuz Müftüoğlu ilk eşi) ve evlendik biz... Biraz da hızlı bir evlendik oldu aslında... Bu evden kaçmak için de oldu biraz ama en büyük şansım Oğuz Müftüoğlu'dur. Bir daha evlenecek olsam yine Oğuz'la olurdum. Çocuk doğuracak olsam yine Oğuz'la olurdum. İzmir'e geldik. Zar zor geçinebilecek durumdayız. Bizi aşan bir ev kiraladık, kayınpederin evinin karşısında 'evde eşya yok, yemeği bedavaya getiririz' dedik. Evde yatak odası bile yok ama ev gerçekten çok güzeldi.
"İzmir'de konservatuvara giderim" diye düşündüm. "Evlendiniz, alamayız" dediler. O zaman çalışmaya karar verdim. Öyle zorlu bir dönem ki işçi alınmıyor, çıkarılmıyor. Öyle bir döneme rastladık. Deli gibi çalışmak istiyorum. Oğuz "Bekle dönem geçsin" diyor. İzmir Belediye Başkanı'nın yolunu bekledim. "Benim işe ihtiyacım var, çünkü ben evlendim. Eğer çalışamazsam ben memleketime gitmek zorunda kalacağım eşim de burada kalacak. Çok zor bir durum olacak, bana yardım eder misiniz?" dedim. Bana bir kağıt yazdı orada işe girdim. İzmir Belediyesi Ulaşım ve Trafik İşleri... Dört kişiyiz ve fuarın içindeydik. Çok eğlenceli bir dönemdi.
Erdal Çelik, Ankara'dan katılmıştı yarışmaya. Ülke çapında eleme oldu. Orada tek zehirlemeyi düşündüğüm rakibimdi. Bir de çok kıskanç bir yapım vardı. Gerçekten müthiş bir sesti. Biz Erdal ile Güneş Gazetesi'nde haklarımızı ararken karşılaştık. Jürim Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Atilla Özdemiroğlu, Yurdaer Doğulu, Zeki Müren... Yarışmadan sonra Atilla Özdemiroğlu çalışmak için genç yetenekleri arıyordu. Ben de telefon açtım, jürisi olduğu yarışmada birinci olduğumu belirtip görüşmek istedim. Sonra biz Erdal ile gittik. Ben kadınların birincisiydim o sene Erdal erkeklerin birincisi.
Kapıyı çaldık, kapıyı bir kadın açtı. Atilla Özdemiroğlu ve Melih Kibar yerde oturmuş uçak simülasyonu kaldırıyorlardı. Kapı açıldı, içeriden Müjde Ar çıktı falan... İki dev müzik adamı orada oturuyor. "Biz neyin içine düştük" diye düşündük. Atilla abi beni dinledi piyanoyla çalıp. Sonra Erdal'ı dinledi. Tesadüfen Erdal ile bir şarkı söyledik. "Erdal'la ikili olur musunuz?" dedi. İkili değil 12'li dese yine olurduk. Atilla abi bizi çok sahiplendi. Albümüze çok destek oldu.
İstanbul'a taşındıktan sonra olaylı dönemlerim oldu. Eşim karakoldan alıyordu. Babam bunları hiç yüzüme söylemedi ama arkadaşlarına anlatırken beni, "Eğer bu kız erkek olsaydı komando olurdu, gözüm arkada kalmazdı" diye anlatırdı. Ben küçükken o askerlerin tırmandığı Tarzan merdivenleri, İtalyan çukurları bunların hepsini yapıyordum. Gerçekten komando gibi bir çocuktum.
İstanbul'a geldiğimde de en büyük problemim şu oldu; düzensizlik, haksızlık, trafikte yaşanan sorunlardı. 9 yaşından bu yana araba kullanıyorum. 1. Levent'te 30-40 km hızla gidiyorum. Kadın sağına soluna bakmadan arabayı döndürdü. Ben milim kala durdum. İndim, "Dikkatli kullanın her zaman bu kadar şanslı olmayabilirsiniz" dedim. Tam geri döndüm, arkamdan bir küfür duydum. "Aynı kibarlıkla camı açar mısınız?" dedim. Tuttum saçından yer misin yemez misin... Hoppala karakola gidiyoruz. Ben ne kadar haksızım şimdi?
'Korkuyorum' klibinin çekiminin yapılacağı gün sete yakın arkadaşım İlknur Bozkurt ile gitmiştim. Klipteki erkek rol arkadaşım gelmeyince yönetmenimiz onun yerine İlknur Bozkurt'un oynamasını istedi. Klipte bir sandalın ortasında iki kadın el ele, yanak yanağa çekildi.
Şimdiki aklım olsa o klibi çekmezdim. Çünkü Allah'tan o zaman sosyal medya yokmuş. Kopan gürültüyü hatırlıyorsunuzdur. İlk montajı izlerken yönetmene "Yanlış anlaşılır" dedim. O da "Anlaşılacaksa, anlaşılsın o patlatacak işi" dedi. Şarkının hikayesi çok özel şimdi anlatmak istemiyorum ama evrenin işleyişine şaşıp kalacaksın. Harun yaşıyor olsaydı iznini alıp anlatmak isterdim. Nur içinde yatsın gıyabında böyle bir şeyi anlatamam.
Ayakkabıya düşkünümdür ama hiçbir zaman ayakkabı ve çantaya para vermedim. Anlaştığım bir yer var, haftalık seçiyorum ayakkabıları. Tavlada kazandığım kişilere hedef gösteriyorum onlar da ayakkabıyı gidince veriyorlar. Bu pandemi çok kötü oldu tabi. Kurban yok ortada.
Davut Güloğlu ile bir gecede 20 bin dolar kaybettiğimiz haberleri yalan! Çok ciddi bir sabrım vardır, idare edebileceğim oyunu oynarım. Casino’da poker oynamayı severim, dikkatliyimdir. Belli bir limitin vardır, şanssızlığımın üstüne gitmem. Çok kurallı ve prensipliyimdir. Karşımdaki şanslıysa üstüne gitmem, uğurlarım vardır ara veririm. Kolay kolay kaybetme olasılığım çok düşüktür. Israr etmem çünkü, kendi hesabımı tutarım yıllık, ortalama hep artıdır. Körü körüne kumar oynamam. Benimki bağımlılık çünkü çok seviyorum ama mantıklı bir boyutu var insanları incelediğimde… Bütün sülalede vardır bu!