Ayasofya'nın gizem dolu yer altı yapıları görüntülendi
Ayasofya'nın merak uyandıracak pek çok gizemli mekanı bulunuyor. Doğu Roma İmparatorluğu tarafından İstanbul'da inşa edilen en büyük kilise olan Ayasofya, bir dünya mirası olarak yıllara meydan okuyor. Tarihçilerin "dünyanın 8. harikası" diye tanımladığı yapı, mimarisiyle hayran bırakıyor.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMVÜ) Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Fırat Diker, ekibiyle birlikte 1485 yıldır ayakta duran eseri havalandırarak ayakta tutup rutubetten koruyan yer altı tünelleri ve menfezlerinin 2 yıl önce yaptıkları araştırmayla mimari belgelemesini yaptı.
Ayasofya`nın altında ve etrafında toplam uzunluğu yaklaşık 1 kilometreyi bulan tünel ve menfezleri 3 boyutlu görüntüleyen ekibin lideri Prof. Dr. Diker, Ayasofya'nın yanı ve altındaki en büyük yer altı yapılarının kapısını AA`ya açtı.
Diker, ilk olarak Ayasofya'nın kuzeydoğu cephesinin yanında yer alan, M.S. 4. yüzyıl olarak tarihlendirilen yerin 4 metre altındaki 3 odalı tarihi yer altı mezar yapısını gösterdi. Ardından Ayasofya'nın güneybatısındaki kestane ağacının dibinden inilen, yerin 2 metre altındaki mahzenleri, devamında yer alan tünelleri ve dehlizleri gösteren Diker, Ayasofya`nın eşsiz bir yapı olduğunu söyledi.
Doğu Roma İmparatorluğu`nun İstanbul`a yaptırdığı en büyük kilise olan Ayasofya`nın aynı bölgede 3 kez inşa edildiğini belirten Diker, "Bugüne kadar gelen Ayasofya`nın 532 yılında başlayan inşası 537 yılında tamamlandı. Üçüncü Ayasofya`nın yapımında, yakılarak yıkılmış önceki ahşap çatılı yapılardan farklı olarak, bu yapıda ana mekan, 4 payenin taşıdığı 4 kemer üzerinde, tuğla ile o zamana kadarki en büyük kubbe ve onu 2 yönden destekleyen 2 yarım kubbe ile örtülmüştür." dedi.
Prof. Dr. Diker, Ayasofya`nın yer üstünde olduğu gibi altında da bir tarihi barındırdığını anlatarak, şöyle devam etti: "Ayasofya`nın kuzeydoğu cephesinin hemen önünde yer alan mezar yapısı yerin 4 metre altında bulunuyor. `Hipoje` olarak bilinen bu yapı, Ayasofya`nın inşası sırasında yapılmış olan bir yer altyapısı değil, ondan çok daha önce M.S. 4. yüzyıla tarihlendirilen bir yer altı mezar yapısıdır. Bu yapı Ayasofya civarında bulunabilmiş en eski mimari eserdir. Bu yer altı yapısı sonradan yeniden işlevlendirilmek adına iki ucundan birer menfez bağlanarak diğer yer altı yapılarıyla ilişkili hale getirilmiştir. Erişimi epey zor olan bu yer çok bilinmiyor. `Hipoje`yi 1946 yılında ilk belgeleyen Ayasofya`nın ilk müze müdürlerinden Muzaffer Ramazanoğlu olmuş. Kültür ve Turizm Bakanlığının geçtiğimiz yıl sonunda burada yürütmüş olduğu temizleme çalışması kapsamında yaklaşık 4 tona yakın moloz, çamur tahliye edildi. Bu çalışmanın daha uzun vadeli bir arkeolojik çalışma sürecinde, Ayasofya`nın diğer yer altı yapılarını da kapsayacak şekilde devam ettirilmesinin çok doğru olacağını düşünüyorum."