Futbolda ahlaki kriz.
“Cidden sporun fair play ile hiçbir ilgisi yoktur. Nefret, kıskançlık, övünme, kuralları hiçe sayma ve şiddete tanık olmaktan sadistçe zevk almayla bağlantılıdır: Başka bir deyişle, silahla vurulma hariç savaştır.”
Bahsi geçen alıntıda George Orwell sporu en yıkıcı terimlerle tanımlıyor.
Sözcükleri esirgemediği açıklamasının rahatsız ediciliğinden daha rahatsız edici olan, aradan geçen üç çeyrek yüzyılda pek çok şeyin bugünlerde aynı şekilde yaşanıyor olması.
Modern sporun, küreselleşme ve sporun giderek artan ticarileşmesi gibi trendlerin körüklediği devam eden ahlaki krizlerle boğuşuyor olması.
Bir yandan da toplumsal yapı içerisinde iktidarın sergilediği yönetsel anlayışın sebep olduğu ahlaki kopuşla savrulması.
Bireylerin kendilerini kötü hissetmeden etik dışı davranışlarda bulunmalarına olanak sağlayan bir sistem, bir süreç işliyor.
Yani tehlikeli zamanlar.
Çünkü futbolda kulüp başkanları, yöneticiler, trol hesaplar, bilgisiz- izinsiz youtube kanalcılarla, bu sözel şiddet ve ahlaki bozulma süreci gereğinden fazla uzadı.
Uzadıkça, başlangıçtaki taraftara ‘şirin görünerek izleyici/takipçi sayısını arttıma’ hedefinden uzaklaşan sonuçlar yaşanmaya başladı.
Endişeliyim:
Taraftarlıktan gündelik hayata her an evrilmesi muhtemel şiddet patlaması riskinden.
Aşağılayan, küçümseyen, yok sayan sözcüklerin hiddetinden.
Artan demeç ve sosyal medya paylaşımlarının fütursuzluğundan.
Futbolun kurallarına uymaya odaklanmayan, sporun ruhunu dikkate almayandan.
Dalma, dirsek atma ve sakatlık taklidi yapma gibi antisosyal davranışların, rakibe yardım etme veya takım arkadaşlarını destekleme gibi olumlu sosyal davranışlardan daha yaygın hale gelmesinden.
Ne pahasına olursa olsun kazanma zihniyetinin bunun da saygı gibi genel ilkelerin göz ardı edilmesine ve etik dışı uygulamalara yönelme olasılığına yol açmasından.
Yöneticilerin, futbolcuların, hakemlerin ve medyanın; etik bir karar verilmesi gereken durumlarla karşılaştığında sonuçların çarpıtılmasından; üstü kapalı etiketleme ve sorumlulukların yer değiştirmesi gibi belirli mekanizmaları harekete geçirmelerinden.
Futbolun öznelerinin öz yaptırımlar, kişisel korumalar ve suçluluk duygularıyla bağlantıyı kolaylıkla kesebilmelerinden.
Bu ahlaki kopuşun, kişilerin kendilerini kötü hissetmeden etik dışı davranışlarda bulunmalarına olanak sağlamasından.
Nihayetinde etik olmayan davranışlarla gerçekleşen sonuçların yaşanma şiddetinin derinliğinden ve kapsayıcılığından endişeliyim.
Bu nedenlerle:
Tüm kulüp başkanları bir araya gelerek birbirinden özür dilemeli, kucaklaşmalı ve sınırlarında kalmalı.
Yeni bir düşünme, dil ve davranış tarzı oluşturmalı.
Ve bu en kısa zamanda yapmalı.
Süreyi kısa tutmak için özellikle lisansı olmayan ‘Youtube’ yayınları yasal yollarla kapatılmalı.
Yani bilgiye ve araştırmaya dayanmayan düşünceler /kişiler ayıklanmalı.
Medyada, özellikle sosyal medyada yer alan haber ve görüntülerin hepsi doğru/gerçek kabul edilemez bilgisi tüm spor kulüplerinin resmî sayfalarında kalmalı.
Çünkü taraflar, taraftar oluşturmak için ortama pek çok haber, görüntü girdisi kurgulayıp dahil ediyor.
Genel yayın yönetmenleri de dahil olmak üzere taraftar yazarlığına ve yorumculuğuna son verilmeli.
Yoksa futbolun gerilimli günlerinin voltajı çok yüksek olacak.
Not: 2002 yılında Almanya’nın Münih kentinde 1500 metrede Avrupa Şampiyonu ardından da 2003 yılında Dünya ikincisi olan Süreyya Ayhan Kop, bu tarihi başarılarından sonra 2003 yılında memleketi Çankırı’da heykeli dikildi. Açtığı Türk bayrağıyla zaferini kutlayan Süreyya Ayhan Kop’un heykeli, 8 yıl yerinde kalabildi. 2012 Londra Olimpiyat Oyunları öncesi yapılan doping testinde alınan numunenin pozitif çıkmasıyla oyunlara katılamayan Milli Atlet ‘in heykeli 2011 yılında kaldırıldı.
Twitter: @Hulya__Coskun
Instagram: hulyacoskun