Fenerbahçe yeni zamanın futbolunda kararlı

Fenerbahçe "Z kuşağı" futbolcularıyla mutlu.

Biliyorsunuz, farklı zaman dilimleri nesiller olarak tanımlanıyor. Beşinci nesil, Z kuşağı 1997-2012 yılları arasında doğan kişiler olarak ifade ediliyor. Yaş önemli çünkü yaşın insanların nasıl davrandığı ve dünyayı nasıl gördüğü konusunda bir fark yarattığı sır değil. Bu kısmen de olsa elbette insanların büyüdükleri ve içinde yaşadıkları zamandan etkilenmelerinden kaynaklanıyor. Gelinen zaman diliminde artık dünya futboluna, futbolcusuna kuşak üzerinden bakmaya, anlamaya ihtiyaç var. Bu kuşak teknoloji konusunda oldukça yetenekli ve odaklarını hızlı bir şekilde değiştirebildikleri ve görevler arasında etkili olabildikleri için çok görevli olduklarının görüldüğü bir kuşak. Mahremiyete ve güvenliğe önem verirken, son teknolojiyi öğrenmeye ve kendilerini güncel tutmaya istekliler. Sanmayın ki teknolojiyi sadece oyun için, arkadaş sohbetleri için kullanıyorlar ve yaşamın “gerçeklerinden” kopuklar. Üniversiteyle ilk kez tanışan 1. sınıf gençlere ders veren bir akademisyen olarak, Y ve Z kuşağıyla birlikteyim onlar beni ben onları yakından takip ediyoruz. Z kuşağı, eşitlik, insan hakları ve çevre odaklı. Belirsizlik ve istikrarsızlıkla dolu bir dünyada büyümeleri onların dünyayı daha iyi hale getirmeyi arzulamalarına neden. Bireysel haklara değer veren bir nesil. İçinde yaşadıkları zaman dilimi birden çok faktörden etkilenen küresel bir dünya toplumunda onları büyütürken terörizm, siyasi istikrarsızlık, çevre için artan endişe ve ekonomik istikrarsızlıkta çözümün kendilerinde olduklarını biliyorlar. Bu nedenle dünyayı değiştirme gücüne sahip oldukları düşünülüyor. Etik değerler önemli. İşini kendin yap mottosuyla hareket ederken girişimci ve güvenilirler. Parayla daha az motive oluyorlar. Kendini bilen, ısrarcı, gerçekçi, yenilikçi ve kendine güvenen karakterleri var. Muhammed Gümüşkaya’nın oyuna girer girmez “yılların futbolcusu” gibi kendine güvenli, ne yaptığını bilen cesur hareketleriyle sahada bir anda parladı. Aldığı tereddütsüz sorumluluk karşısında attığı gole izleyenlerin duyduğu şaşkınlık ve sevinç duygularını kuşak üzerinden yeniden yorumlamak gerekiyor. Ya da, Arda Güler’in serbest vuruş için Jose Sosa’la topun başında kameralara yansıyan görüntüsüne yeniden bakmayı gerektiriyor. O pozisyonda mesele, serbest vuruşu Arda’nın yapıp yapmaması değil. Görülmesi gereken 16 yaşında Arda’nın gözlerdeki kararlılık. Bunun statta ve ekran başında izleyene akmış olması. O nedenle Sosa topa vurduğunda seyirci “homurdandı.” Arda’nın yeteneğine güveni bir bilgisayar oyununda, oyunu yönetme pratiğini edinmiş zihnin, gerçekle buluşma anında yakaladığı fırsatı sayıyla sonuçlandırabileceğine dair yerinde duramayan heyecanıydı. Ve arkasından gelen rakibe baskı. Odaklarını hızlı bir şekilde değiştirebilen ve görevler arasında etkili olabilen çok görevli bu gençlere Rıdvan da eklendiğinde rakibe yapılan baskının oyuna -hem de maçın sonlarında- getirdiği dinamizm tekrar tekrar izlenmeyi hak ediyor. Sakatlar iyileşecek ve yeni transferler olacak ve umuyorum Pereira bu oyunculardan vazgeçmez. Twitter: @Hulya__Coskun Instagram:  hulyacoskun