Altaylı, “AK Parti’nin yandaş medyası olur da CHP’nin olmaz mı.. AK Parti’nin trol kafalı gazetecisi, tetikçisi olur da CHP’nin olmaz mı… Aynı sayıda ve yaygınlıkta olmasa da CHP’nin de var. Bunlardan biri de Merdan Yanardağ.” diye yazmış. Bana ilişkin söylediklerine geleceğim, önce Altaylı’nın sözüm ona tarafsızmış gibi görünen ve fakat esas olarak iktidara yanaşan tutumunu ele alalım. Fatih, kendi hakkındaki fikirlerinin aksine, utangaç bir yandaş gibi davranmayı sürdürüyor. İktidar ile muhalefeti aynı sepete koyarak sözüm ona “tarafsızlık” oynuyor.
Oysa, bu dönemde bağımsız gazeteci olmak, sizi nesnel olarak “muhalefet” yapmaya götüren bir tercihtir. Bir gazetenin ve medya kuruluşunun felsefi ve siyasal tercihleri olur, olmalıdır da.. Bu tercihlerini Batılı ülkelerde olduğu gibi açıkça ilan da edebilir. Ancak bu durum, haberlerinin objektif niteliğini hiçbir şekilde etkilemez, etkilememelidir. Ölçü budur. Yorum, analiz ve değerlendirme ise, bu siyasal ve felsefi tercihlere uygun şekilde özgürce yapılır. Herkesi kesen ortak çizgi ise o medya kuruluşunun yayın politikasıdır.
İktidar ve muhalefetin yanında olmak aynı şey değildir. Tersini söylemek üçüncü sınıf bir demagojidir, saçmalıktır, korkaklıktır. Çünkü, Türkiye’de bağımsız ya da muhalif gazeteci olmak, siyasal ve mali baskı demektir. Reklam ambargosudur, parasızlıktır, açılan davalar, verilen cezalardır. Dahası hapis tehdididir, tutuklanmaktır. Fiili saldırıya uğramaktır. Durum böyle olduğu halde, iktidar yanlısı medya ile bağımsız ve muhalif medyayı eşitlemek, sahte bir tarafsızlık oyunu oynamak tam bir sahtekarlıktır. Durumu kurtarma çabası, yandaşlığı örtme girişimidir. İki yüzlülüktür.
İktidar yanlısı ya da iktidara yakın gazeteci ya da medya kuruluşu olmak ise, devletin ve kamu kuruluşlarının bütün mali olanaklarından yararlanmak; hak ettiğinden çok fazla reklam almak; kamu bankalarından sınırsız kredi kullanmak; dava, ceza ve tutuklanma tehlikesinden uzak bir tatlı su gazeteciliği yapmaktır. Yandaş medya demek, iktidar kumpaslarında rol üstlenmek, dezenformasyon, yalan üretimi ve halkı aldatma ahlaksızlığıdır. Altaylı, bu dünyanın hemen yanı başında ve bir ayağı bu kirli ortamın içindedir.
OPERASYONUNUN İŞARET FİŞEĞİ!
Altaylı, 13 dakikalık bir bandı izlemek yerine, trollerin kestiği 20 saniyelik bandı izleyip hüküm veriyor. Buna göre "Merdan Yanardağ muhalefetin trolüymüş" iyi mi! Peki neden öyleymiş? İddiasına göre, “Kılıçdaroğlu’nun adaylığına kim karşı çıkıyorsa bilin ki, Beşli Çete’nin adamıdır” dediğim ve herkesi zan altında bıraktığım için.. Önce belirteyim; ben böyle yalın bir ifade kullanmadım. İkincisi, “adamıdır” demedim, demem.. Ne söylediğim konusunda Fatih’e aşağıda yardımcı olayım o halde..
İlgili programda, Beşli Çete'nin, haksız kazançlarına, kamu kaynaklarını yağmalamasına karşı çıkan, “halktan çaldıklarını geri alacağını” ilan eden Kılıçdaroğlu’na yönelik bir operasyon yürüttüğünü belirttim. Girişimin arka planını anlattım. Esas olarak, CHP ve Altılı Masa çevrelerinde Kılıçdaroğlu’nun ismine, “seçilecek /seçilemeyecek aday” gerekçesiyle karşı çıkılmasının, bazı samimi kaygılar dışında, masum olmadığını, gözlemlerim, araştırmalarım ve yapılan kamuoyu anketlerinden hareketle tartıştım. Bu gerekçenin saçmalığını ve art niyetli olduğunu ortaya koydum.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkışın dayandığı tek gerekçenin de, -açıkça söylenmese bile- Alevilik olduğunu belirttim. Ardından da bu mezhepçi ayıba karşı hep birlikte mücadele edilmesi gerektiğini vurguladım. Bu bağlamda medyada, anket firmalarında, CHP’de ve Altılı Masa çevrelerinde Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkanların dolaylı ya da doğrudan Beşli Çetenin yürüttüğü operasyona hizmet edeceğini ileri sürdüm.
Değilse, oylar ve demokratik güçler bölünür diye eleştirilse bile, sosyalistlerin, HDP’nin ve Altılı Masa dışındaki bütün siyasal kümelerin, ayrı aday çıkarmaya hem hakları olduğunu hem de bunun meşru kabul edilmesi gerektiğini söyledim. Dahası, Altılı Masa liderlerinin de böyle bir hakkının olduğunu belirttim. Ayrıca, gönlümdeki adayın Prof. Dr. Korkut Boratav gibi yurtsever ve toplumcu bir aydın olduğunu da bir hoşluk olarak ilan ettim. Hangi dayatmadan söz ediyorsun?
Fatih, söylediklerimi yukarıda özetledim, hem tamamını izlememişsin hem de bağımsız gazetecilik yapanları suçlamaya kalkıyorsun. Ayrıca belirteyim, bu koşullarda iktidarın karşısında muhalefetin yayında yer almak milyonlarca kez daha soylu ve meşru bir tutumdur. Bunu gerekirse geniş şekilde tartışırız. Ama ne çabuk unutuyorsun Fatih; Beşli Çetenin Kılıçdaroğlu’na yönelik operasyonunun medyada ilk işaret fişeğini atan sen değil misin? Anımsatayım, “Kılıçdaroğlu’nun seçilecek aday olmadığını, CHP’de geniş bir kesimin onun adaylığına karşı çıktığı” yalanını ilk sen yazmadın mı? Neden kaytarıyorsun?
Ayrıca anlamadım, hem “Alo Fatih” medyasında çalışacaksın (Erdoğan’ın bir dönem HaberTürk temsilcisi Fatih Saraç) hem de önüne gelene trol diyeceksin.. Pes! Asıl sıkıntın, suç üstü yakalanmak olmasın?
ASIL TROL KAFASI!
Cübbeliye anlatır gibi, bir kez daha anlatayım; TELE1, “CHP Medyası” değildir. Tamamen bağımsız bir medya kuruluşudur. Gazeteciler tarafından kurulmuş, sadece dostlarından destek almış, iktidarın ve piyasanın kuşatmasını kırarak başarılı olmuş bir televizyon kanalıdır. Kendi çalışmasıyla yarattığı gelir ve kaynaklar ile izleyicilerinin ve dostlarının desteğine dayanan, dünyanın en demokratik ve şeffaf finansman modeline sahip bir televizyondur. Üç kez geçtiği mali denetimden, bu koşullarda anlının akıyla çıkmıştır. Gazetecilerin sahibi olduğu ve yönettiği bir kurumdur.
Ancak, hep başkasının parasını kullanarak, iktidarlara, güç odaklarına ve sermaye gruplarına yaslanarak gazetecilik yapanlar bunu anlayamaz. TELE1, CHP dahil siyasi partilerle, gazetecilik faaliyetti dışında hiçbir ilişkiye, bu arada meşru olmayan hiçbir akçalı bağlantıya sahip değildir. Bağımsız bir medya kuruluşu olarak, İyi Parti, TİP ya da HDP ile nasıl bir ilişkimiz varsa, CHP ile ilişkimiz de aynıdır.
Söz konusu yazısında Altaylı; “Tehditle, ürküterek, karalayarak, lekeleyerek muhalefeti engelleme çabası. Üstelik CHP liderinin aday olmasını doğru bulmayan pırıl pırıl milyonlarca CHP'li varken. Ve bu CHP'li seçmenler CHP'den beslenmezken..” diye, kendi tutumunu ifşa eden ifadeleri yeniden kullanmış. Şimdi soruyorum; kim bu milyonlarca pırıl pırıl CHP’li? Nereden biliyorsun Kılıçdaroğlu’nun adaylığını istemediklerini? Bağımsız kamuoyunu araştırmaları tam tersini söylüyor. Asıl trol kafası budur. Dahası sen trolün feriştahısın.
Bir de tuhaf bir iddia var, yüksek sesle söylemekten kaçınıyor, ama kendisini de tutamıyor. Neymiş efendim, “Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın adayıymış” iyi mi! Onun aday olmasını, kolay yeneceği için Erdoğan istiyormuş! İşte bu iktidar adına bir “altın vuruş” denemesi oluyor. Arkadaş, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına bunun için buna karşı çıktığını ima ediyor. Demek istiyor ki, Kemal Bey’in adaylığını destekleyenler, gerçekte Erdoğan’a hizmet ediyor! Ancak Fatih, “trol olmadığı için” bunu söylemiyor! Söylemek istemiyor! Ama cinlik yaparak söylemiş oluyor. Düpedüz Beşli Çetenin tezlerini tekrarlıyor.
BEŞLİ ÇETE VE BAĞIMSIZ MEDYA!
Fatih bir de, “siyaseti dizayn etmeye çalışan gazetecilerden” olmadığını söylüyor. Dolaylı olarak da beni böyle bir iş yapmakla eleştiriyor. Hemen belirteyim, gazetecilik ilk çözümlemede de son çözümlemede de siyasal ve entelektüel bir meslektir. Bizler siyasal, sosyal, iktisadi konular başta olmak üzere, halkı ilgilendiren bütün alanlarda haber, yorum, analiz yaparız. Bunun için kimseyi aday olarak önermeye de gerek yoktur. Ben görüşlerimi açıkça söylüyor, hangi aday adayının neyi temsil ettiğini ve kimlerle bağlantılı olduğunu ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Eğer bir kumpas kuruluyorsa bunu bozmak için uğraşıyorum. Felsefi tercihlerim doğrultusunda mücadele ediyorum. Bu benim işim, ve bu sapına kadar gazeteciliktir.
Fatih Altaylı, tıpkı bu bahiste olduğu gibi, asıl kendi yaptığı işin “siyaseti dizayn etmek” olduğunun farkında değil. Ne olup bittiğini anlamak için sadece birkaç soru sormak bile yeter. Bazı anket firmaları ve medya kuruluşlarını Beşli Çete fonluyor mu? Fonluyor! Bazı gazetecilere çengel atıldı mı? Atıldı. Bunların arasında “muhalif” diye bilinenler var mı? Olmaz olur mu! Beşli Çete denilen gruba mensup bazı şirketler ile hala iş yapan bazı CHP’li belediyeler var mı? Var. O belediyeler üzerinden bir müdahale girişimi söz konusu mu? Hem de nasıl.. Beşli Çete ve çevresindeki firmalar, Kılıçdaroğlu’na bazı CHP’liler aracılığıyla ulaşmaya çalışıyorlar mı? Evet..
Bu bağlamda bir örnek de bizden olsun. Beşli Çete diye bilinen sermaye çevrelerine mensup üç büyük holding TELE1’e yüksek fiyatla reklam vermek istedi. İkisi, hiçbir ürünü tanıtmayan, sadece firmayı öne çıkaran prestij reklamıydı, diğeri ise Çanakkale Köprüsü ile ilgiliydi. Önerdikleri paraya çok ihtiyacımız olmasına karşın, ajans üzerinden gelen bu reklamları yayınlamayı reddettik. Ben bu durumu canlı yayında ilan ettim. Şimdi durumu biraz anladın mı Fatih, sizin arkadaşlar bize bile ulaşmaya çalıştılar.
HaberTürk yazarı Altaylı, son olarak bana yönelik eleştirilerinin “şahsi değil, ilkesel olduğunu” söylemiş. Benim eleştirilerim de öyle. Altaylı bakımından üzüldüğüm şey ise, kendisini böyle ucuz polemiklerle harcamasıdır. İftiraya varan bir karalama girişimi olunca, böyle bir yanıtı hak etti.
Sonuç olarak; Fatih Altaylı üzülür mü bilmem, ama Beşli Çete'yi yeneceğiz!