Faili belli cinayetler…

Yayın tarihi: 24 Ocak 2020 Cuma 5:05 pm - Güncelleme: 24 Ocak 2020 Cuma 6:28 pm

Ugur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Ahmet Taner Kışlalı, Türkiye 90’lı yılların hemen başında aydın cinayetleriyle sarsıldı. Aydınlanmacı, laiklikten yana, Cumhuriyetçi, Kemalist ve toplumcu aydınları peş peşe karanlık suikastlar sonucu öldürülüyordu. Türkiye’nin bu seçkin gazetecileri, yazarları ve akademisyenlerinin ortak özelliği ise, tümünün şeriatçılara karşı olması ve siyasal islamcı kuşatmaya karşı mücadele etmeleriydi. Ancak, ortada yıllardır süren bir ezber vardı. Faili meçhul. Oysa bu ezberin tersine, söz konusu cinayetler faili meçhul değildi. Her birinin altından dinci terörün kanlı parmak izleri çıkacaktı.

Uğur Mumcu, 24 ocak 1993’te, Ankara’da karlı sokaktaki evinin önünde, arabasına konulan bombanın patlaması sonucu suikaste kurban gitti.

Tarihçi ve siyaset bilimci Bahriye Üçok, Ankara’daki evine gönderilen kargonun patlamasıyla yaşamını yitirdi.

Bahriye Üçok gibi, Atatürkçü Düşünce Derneği kurucularından olan Muammer Aksoy da 31 ocak 1990’da evinin önünde kurşunlanarak öldürüldü.

Ahmet Taner Kışlalı, 21 ekim 1999’da arabasının üzerine konulan bir bombanın patlaması sonucu katledildi.

“Umut davası” olarak adlandırılan ve yıllarca süren yargı sonucunda bu dört cinayetin tetikçileri ve katilleri ömür boyu hapis cezalarına çarptırıldılar.

İl Emniyet Müdürü olarak görev yaptığı Diyarbakır’da 24 ocak 2001 günü pusuya düşürülerek açılan ateş sonucunda hayatını kaybeden Gaffar Okkar’ın ölümü de siyasi cinayetler arasında yer aldı.

Bütün bu cinayetlerde tetiği çeken, bombaları koyan failler yakalandı ve ağırlaştırılmış hapis cezalarına çarptırıldılar. Katillerin bazılarının cinayetler öncesinde İran’da eğitildiği ve dönemin İran Başkonsolosluğu’nda görevli olan bazı diplomatlarla temas halinde oldukları ortaya çıkarıldı. Bazı diplomatlar ise sınır dışı edildi.

HEDEF DİNCİ GERİCİLİĞİN ÖNÜNÜ AÇMAKTI

Türkiye’de bütün bu siyasi cinayetler, demokratikleşmenin, laikleşmenin, adaletin önünü kesmek için gerçekleşti. Arkalarında hep Türkiye’nin laikliği ve Atatürk ilkelerine bağlılığını sarsmak amacını güden dış güçler oldu. Öldürülen gazeteci, düşünür, aydın, hak savunucusu, Uğur Mumcu’yu, Ahmet Taner Kışlalı’yı öldüren bomba, hakikatleri ve laikliği, hatta Atatürkçülüğü savunan seslerin susturulmasını amaçlıyordu. Dinci gericiliğin önünü açmayı hedefliyordu.

Onların hedefinde yazılarıyla ve duruşlarıyla laikliğin, demokrasinin, adaletin, barışın, emeğin, özgürlüklerin yolunu gösterip, eşitlikçi bir gelecek kurmanın erdemliliğini anlatanlar vardı.