Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Sözcüsü Faik Öztrak, Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve gündemdeki diğer gelişmeler hakkında basın toplantısı gerçekleştirdi. Öztrak toplantıda, "Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne sıkı sıkıya bağlı kalınması gereğinin altını,bir kere daha özenle çiziyoruz. Bugün, ne yazık ki, 80 yaşındaki emekli amiraller, “Montrö Sözleşmesinin tüm maddelerine sahip çıkılsın” dediler diye, Halen mahkeme kapılarında süründürülüyorlar" ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Sözcüsü Faik Öztrak, Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve gündemdeki diğer gelişmeler hakkkında basın toplantısı gerçekleştirdi. Faik Öztrak, "Ukrayna’da bulunan, 20 bine yakın vatandaşımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması ve tahliyesi için, gereken adımların daha fazla geç kalmadan atıldığını görmek istiyoruz." ifadelerini kullandı. Faik Öztrak'ın açıklamaları şöyle oldu: "ULUSLARARASI HUKUK AYAKLAR ALTINA ALINIYOR" Rus ordusunun, Ukrayna topraklarına saldırısının başlamasının üzerinden, 24 saatten fazla süre geçti. Dünyanın ikinci büyük nükleer gücü, Bir başka ülkenin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini, dünyanın gözleri önünde hedef alıyor. Uluslararası hukuk ayaklar altına alınıyor. Avrupa’nın ortasında insanlar ölüyor. Ukraynada aileler, siviller çaresiz. Gözleri yaşlı bekliyor. Büyük bir insani krizin başlangıcındayız. Bu krizin ana aktörleri Karadeniz’i paylaştığımız komşularımız. En önemli ekonomik ve ticari ortaklarımız arasındalar. Bölgemizde istikrar ve barış büyük tehdit altında. En önmelisi de, Bu saldırı, dünyanın en büyük nükleer gücüne sahip NATO ittifakına dahil ülkelerin sınırlarında gerçekleşiyor. "MECLİS GRUBUMUZUN ÇABALARIYLA AÇIK TUTULDU" Hiç şüphesiz, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, Küresel savaş riskinin zirve yaptığı, En sıkıntılı dönemlerden birini yaşıyoruz. Tüm bu gelişmeler üzerine, Genel Başkanımız dün, Günün erken saatlerinde, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, DEVA ve Gelecek Partilerinin Genel Başkanlarıyla, Telefonda bir durum değerlendirmesi yaptı. Grup başkan vekillerimize, Konuya, Meclisin el koyması için girişimde bulunmaları talimatını verdi. Meclis grubumuzun çabalarıyla açık tutuldu. Ama Saray hükümeti, TBMM’yi bilgilendirmek için hiç kimseyi yollamadı. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın yönetildiği Gazi Meclisimiz, Devre dışı bırakıldı. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Genel Başkanımız ise Denizli’deki programını kesti. Hızla Ankara’ya döndü. MYK’yı olağanüstü topladı. Toplantıya, CHP Dış Politika Danışma Kurulu üyeleri ile birlikte, TBMM Dışişleri Komisyonu üyeleri de katıldılar. Merkez yönetim Kurulumuz, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin Hukuki ve insani bakımdan kabul edilemez olduğunun altını çizdi. https://tele1.com.tr/chpden-zamlara-tepki-erdoganin-yaptigi-siyasi-eskiyaligin-daniskasi-536871/ MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ VURGUSU Bölgede barış ve istikrarın yeniden tesisi için, Ukrayna’nın siyasi birliğinin, Egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün korunması, Askeri harekatın derhal durdurulması, Diplomatik müzakerelere hemen başlanmasının Gerekliliğine işaret etti. Rus ordusunun Kiev’e girip demokratik usullerle seçilmiş bir hükümeti değiştirmesi kabul edilemez olduğunu belirtti. Bu aynı zamanda Genel Başkanımızın Brüksel de söylediği “Dünya demokratları birleşiniz” sözlerinin ne kadar haklı olduğunu gösterdi. Biz, Atamızın “Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça, Savaş bir cinayettir” düsturundan hareket ediyoruz. Rusya’nın saldırısının, caydırıcı güç üzerine, İnşa edilecek diplomasiyle sonlandırılmasından yanayız. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne ve uluslararası hukuka Sıkı sıkıya bağlı kalınması gereğinin altını, Bir kere daha özenle çiziyoruz. Bugün, ne yazık ki, 80 yaşındaki emekli amiraller, “Montrö Sözleşmesinin tüm maddelerine sahip çıkılsın” dediler diye, Halen mahkeme kapılarında süründürülüyorlar. Hükümete bu ayıba derhal son verin diyoruz. Biz, Türkiye’nin Boğazlar hukukunu Bugüne kadar uyguladığı gibi, İtidal içinde uygulaması gerektiğini bir defa daha hatırlatıyoruz. Montrö’nün anahtarının ve sözleşmeyi yorumlama yetkisinin, bugüne kadar olduğu gibi bu günden sonra da, Türkiye’de olduğunun tartışılamayacağını ifade ediyoruz. Yine Şahsım Hükümetinin Montrö’nün delinmesine yol açacak, Talan İstanbul Projesi’nden vazgeçtiğini, Derhal kamuoyuna açıklamasını bekliyoruz. Rusya-Ukrayna çatışmasının Siyaset üstü bir mesele olarak ele alınmasını, Hükümetin bu hadisedeki tutumunun esaslarının, Millet iradesinin tecelligâhı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde istişareyle belirlenmesini istiyoruz. Ayrıca, gelişmelerin her aşamasında Meclisin, icranın başı tarafından Bilgilendirilmesini bekliyoruz. Ukrayna’da bulunan, 20 bine yakın vatandaşımızın Can ve mal güvenliğinin sağlanması ve tahliyesi için, Gereken adımların daha fazla geç kalmadan atıldığını görmek istiyoruz. Yine bölgece yaşananlar nedeniyle nedeniyle İş insanlarımızın, turizmcilerimizin, nakliyecilerimizin uğradığı Ve uğrayacağı zararlara karşı tedbir geliştirilmesini bekliyoruz. Bu konularda gerekli diplomatik temasların yapılmasını Ve çözümlerin zaman kaybetmeden bulunmasını istiyoruz. "PEKÇOK FARKLI ALANDA İŞBİRLİKLERİMİZ VAR" Ülkemiz bu krizden en fazla etkilenecek ekonomilerin başında geliyor. Soğuk savaş sonrasında Rusya ile Türkiye, Belli coğrafyalarda kontrollü rekabeti sürdürürken, Ekonomik ilişkiler bu rekabetin dışında tutuldu. Rus uçağının düşürülmesi, Büyükelçi Karlov suikastı gibi sıkıntılı dönemlere rağmen, Ekonomi, İki ülke arasındaki ilişkilerin temel itici gücü olmayı sürdürdü. Rusya ile Başta enerji, tarım, müteahhitlik ve turizm olmak üzere Pek çok farklı alanda işbirliklerimiz var. Fakat bu ekonomik ilişkiler, Özellikle son 20 yılda, Dengesiz ve “Türkiye aleyhine asimetrik” bir şekilde gelişti. Türkiye bu ilişkide, Pek çok yumurtayı aynı sepete koydu. 2021 itibariyle, Türkiye’nin Rusya’ya ihracatı 5,8 milyar dolar, Rusya’dan ithalatı 29 milyar dolar. Türkiye’nin dış ticaret açığının yarısı Rusya ile yapılan dış ticaretten kaynaklanıyor. RUS GAZINA DÜNYANIN BAĞIMLILIĞI Türkiye ile Rusya arasındaki bu asimetrik bağımlılığın ardında Başta doğal gaz olmak üzere Enerji ticareti var. EPDK verilerine göre; Türkiye doğal gaz ithalatının üçte birini, Petrol ve petrol ürünleri ithalatının beşte birini, Rusya’dan yapıyor. Bu bağımlılık önemli… Rusya, Doğal gazı bir silah olarak kullanabileceğini, Daha önce yaşanan Gürcistan ve Kırım krizlerinde gösterdi. Rusya bu son krizde de Avrupa’ya, “Avrupa’nın doğal gaza 2 bin Avro ödeyeceği Yeni dünyaya hoş geldiniz” diyerek, sopa gösterdi. Akkuyu Nükleer Güç Santrali, TürkAkım gibi projeler Enerjide Rusya’ya bağımlılığı daha da artırdı. Akkuyu’da hem santral yapımı, hem de işletmesi Ruslara verildi. Ruslardan nükleer enerji teknolojisini alamadık ama, Ruslara Akdeniz’de bir de liman hibe ettik. Ve 15 yıl boyunca üretilen elektriğin yüzde 50’sine, Kilovatsaat başına KDV hariç 12,35 centten Fahiş alım garantisi verdik. Diğer taraftan tarımsal ithalatımızda da Rusya ve Ukrayna Önemli bir yer tutuyor. 2021 yılında Türkiye 2,4 milyar dolarlık buğday ithal etti. Bunun 1,7 milyar dolarlık kısmı Rusya’dan, 423 milyon dolarlık kısmı da Ukrayna’dan geldi. RUSYA'NIN UKRAYNA'YI İŞGALİNİN TÜRKİYE'YE ETKİSİ Geçtiğimiz yıl, buğday ithalatımızın yüzde 87’si Bu iki ülkeden sağlandı. Gelişmeler dikkate alınarak, Tedarikçi ülke çeşitlenmesi ile Arz güvenliğinin artırılmasına ilişkin stratejiler hayata geçirilmeli. Diğer taraftan bu ülkeler, Narenciye ve domates ihracatında da, Önemli pazarlarımız. Narenciye ve domates üreticilerinin Zararını önleyecek tedbirler hemen alınmalı. Bu iki ülke turizmde de önemli partnerlerimiz. 2021 yılında Türkiye’ye en çok ziyaretçi gönderen ülke Rusya oldu. Bu ülkeden Türkiye’ye 4,5 milyondan fazla ziyaretçi geldi. Ülkemize en çok ziyaretçi gönderen üçüncü ülke ise Ukrayna… Aynı dönemde Ukrayna’dan gelen turist sayısı 2 milyonun üstünde. Yani geçen yıl Türkiye’ye gelen her 100 turistten 27’si Bu iki ülkeden gelmiş. Hatırlanacağı gibi Rusya’yla yaşanan uçak krizinin ardından, Bu ülkeden gelen turist sayısı bir yılda dörtte birine düşmüştü. Benzer bir turist kaybı, Bugünün şartlarında turizm gelirlerinde 5 milyar dolarlık bir gerileme anlamına geliyor. Hükümetin bu yaşanan gelişmeye hazırlıksız yakalandığını gösteren Bazı hususların da altını çizmek istiyoruz. Dün NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, “Bu işgal sürpriz değil, Aylardır bekliyor ve uyarıyoruz” diye açıklama yaptı. Bir NATO üyesi olarak Bu bilgiler bizdeki hükümetin de elinde var demektir. Ama anlaşılan “Monşer” deyip değiştirdiği, Dışişleri Bakanlığı’nın kıymetli diplomatlarının yerlerine atadığı, Tek Parti diplomasinin mümessili, Eski partililer, milletvekilleri, yolsuzluktan aklanmamış bakanlar, Ellerindeki istihbaratı değerlendirememiş. Sarayın kibirlisini haberdar etmemiş. Krizde arabuluculuğa soyunma hamlesi yapan sarayın, Krizin ne zaman sıcak çatışmaya dönüşeceğini dahi Okuyamadığı ortaya çıktı. Erdoğan, bölgemizde ve dünyada Tarihin akışını değiştirebilecek bu olaya Afrika gezisinde yakalandı. Sarayın kibirlisi Afrika gezisini yarıda kesmek zorunda kaldı. Döndü. Güvenlik zirvesi topladı. Ama bu kez de toplantıda Dışişleri Bakanı yoktu. Çünkü o da toplantı yapıldığı sırada Kazakistan’daydı. Haber kanalları bile, Ukrayna kriziyle ilgili bir haftadır, geceleri nöbetçi bırakıyor, Ama ülkenin Dış İşleri Bakanı da Cumhurbaşkanı da ülkede yok. Yani özetle, Neresinden tutsanız elinizde kalan savrulan bir yönetim… Gaz fiyatlarını dibe vurduğu dönemde Gaz anlaşmalarını zamanında yenilememişler. “Fiyatlar daha da düşer” diyerek, Spot piyasadan gaz almışlar. Depoları boşaltmışlar. Sonra da, Gaz anlaşmalarını yüksek fiyattan yapmak zorunda kalmışlar. Vizyonsuzlukları nedeniyle, Şimdi doğal gaz depolarımız boş. Doğal gaz arzında bir kesinti olursa, Gazı fiyatların tavan yaptığı spot piyasadan almak durumundayız. Bu maliyet de milletimizin sırtına yüklenecek. Yakın zamanda İran’dan alınan doğal gazın Teknik nedenlerle kesintiye uğraması sonucunda, Büyük bir enerji krizi yaşadık. Sanayiye verilen doğal gazda, elektrikte, Kesintiler ve kısıntılar yapıldı. Sanayici, ihracatçı bundan ciddi zarar gördü. Genel Başkanımız, Var olan doğal gaz depolarında, Ocak ayında doluluk oranının, Üçte birin altına düştüğünü rakam rakam ortaya koydu. "DEVLET AKILLA YÖNETİLİR" Tüm uyarılara rağmen, Saray Hükümetinin böyle bir duruma hazırlık yapmadığı ortaya çıktı. Biz bu konuda pek çok uyarıda bulunduk. Saray, “Duymadık, görmedik, beklenmedik bir durum” diyemez. Devlet akılla, stratejiyle ve basiretle yönetilir. 2014’te Kırımı işgal ettikten sonra, Rusya’ya önemli ekonomik yaptırımlar uygulandı. Rusya da, bu andan itibaren, Yaptırımlara karşı ekonomisinin direncini artıracak, Ciddi bir program uyguladı. Kamuda mali disiplini artırdı. Ve ciddi bir dedolarizasyona gitti. Dolar varlıklarını azaltırken, Döviz rezervlerini artırdı. Geçtiğimiz yıl Rusya, 120 milyar dolar ödemeler dengesi fazlası verdi. Bugün Rus Merkez Bankası’nın kasasındaki döviz rezervleri, 640 milyar dolarla rekor kırıyor. Rusya yeni bir yaptırım sürecine hazırlığını yapmış görünüyor. Biz ise Karadeniz’deki bu trajediye, Hükümetin yanlış politikalarının sebep olduğu kriz nedeniyle Çok kırılgan bir ekonomiyle yakalandık. Ödemeler dengesindeki açık artıyor. Merkez Bankası’nın rezerv kasası da, 43 milyar dolardan fazla açık veriyor. Biz, “Sahte istikrar havası basmak için Merkez Bankası’nın arka kapısından gizli saklı sattıkları, 128 milyar doların bedelinin çok ağır olacağını” söylemiştik. Bu rezervleri yerine koymak için hiç bir şey yapmadılar. Tam tersine Saray, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” deyip, Ülkeyi döviz krizine sokma becerisini gösterdi. Elinde döviz kalmayınca, Zenginin mevduatına, Şirketlerin bankadaki parasına, Yurt dışındaki vatandaşlarımızın birikimlerine, Analarımızın çeyiz sandığında duran Kefen parası yüzüklerine, bileziklerine talip oldu. Hazinenin parasıyla döviz kuruna garantör oldu. Tüm kur riskini Hazine’nin sırtına taşıyarak Ekonomiyi daha da dolarize etti. Kur Korumalı Mevduat dedi. Daha önce ekonomiyi batıran DÇM’leri geri getirdi. Adına da “Yeni Türkiye Modeli” dedi. Bu Türkiye’yi Batırma Modelidir. Kur Korumalı Mevduat, Aralık ayının sonunda başladı. 22 Aralık ile 31 Aralık arasında, Bu mevduat için açıklanan kurların ortalaması, 12 lira 19 kuruş. Ocak ayında bu mevduat için açıklanan Dolar kurlarının ortalaması ise 13 lira 58 kuruşa çıktı. Ukrayna gerilimi sonrası, Dolar kuru 14 lira 63 kuruşa kadar yükseldi. Son bir haftada kamu bankaları üzerinden, 3,5 milyar dolar rezerv satıldığını uzmanlar söylüyor. Buna rağmen dolar kuru 14 lira civarında. İki ayda kur neredeyse 2 lira arttı. Hafta başından bu yana, Benzer ülkeler içinde, Krizin tarafı olan Rusya’nın ardından, Dolar karşısında, Parası en çok değer kaybeden ikinci ülke Türkiye oldu. Kurun böyle yukarı gitmesi durumunda, Kur Korumalı Mevduat tam bir DÇM faciası olacağını gördüler. Hazine ve Maliye Bakanlığı panikledi. Sosyal medyadan şu, paylaşım yaptı. "NEYE GÜVENDİNİZ" Bu yazıda Hazine ve Maliye Bakanlığı mealen şunu diyor: “Ukrayna’daki gelişmeleri izliyoruz. Gerekli tüm tedbirleri alacağız. Dolar almayın, pişman olursunuz.” Şimdi soruyoruz, Bu savaşın çıkacağını bile bile Neyinize güvenip de bu kur korumalı mevduatı getirdiniz? Yoksa bu ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı ile Dışişleri Bakanı küs mü? İhracatçıdan zorla aldıkları dövizler de dahil, Rezervleri cayır cayır yakacaksın Kuru tutamayınca da panikleyip, Millete “Döviz almayın” diye tweet atacaksın.. Bu, olsa olsa acziyetin ve akılsızlığın trajikomedisidir. Merkezi Yönetimin toplam borçlarının içinde Döviz cinsinden borçların payı, 2018’de yüzde 45 iken 2021 Aralık ayında yüzde 66’ya çıkmış. Dolar kurundaki her 10 kuruşluk artış, Merkezi Yönetimin borcuna 14 milyar TL ekliyor. Putin ekonomisini dedolarize ederken Biz dolarize etmişiz. Bu kadar basiretsiz davranılmaz. Bir ekonomi bu kadar berbat yönetilmez. Ekonomiyi yönetmek, “Dolar almayın” diye Sosyal medya paylaşımı yaparak, Millete aba altında sopa göstermek değildir. Böyle yaparak, Zaafını göstermek hiç değildir. Elini açık ediyorsun. Milletin dövize koşmasına neden oluyorsun. Bunun yerine, Hangi hazırlıkları yaptığını, Hangi tedbirleri aldığını ve alacağını açıklamalısın. İşte, ABD Başkanı Biden dün, Rusya’ya uygulayacakları yaptırımları açıkladı. Bunu yaparken, Vatandaşlarını akaryakıt fiyatındaki artışa karşı korumak için Ellerindeki tüm araçları kullanacağını söyledi. Bizde böyle bir plan var mı? Brent petrol 100 dolar seviyesinde. Dolar kuru yukarı gidiyor. Ülkemizde, benzin ve mazotta fiyat artışını engellemek için Neler yapılıyor? Hiçbir açıklama yok. Putin tedbir alırken, Biden tedbir alırken, Bizdeki Saray hükümeti yan gelip yatmış. Nebati Bakan gözleri ışıl ışıl, Yaza doğru turizm gelirlerinin artacağından, İhracatın patlayacağından, Dolarların geleceğinden, kurun düşeceğinden bahsediyordu. Böylece enflasyon da düşecekti. Hayal aleminde yaşayan Nebati Bakan, “Ölme eşeğim ölme, yonca bitecek” diyordu. Bu zihni sinir projesinin gerçekleşmesi, Aslında Ukrayna-Rusya krizi çıkmasa da mümkün değildi. Ukrayna-Rusya krizi, Zaten ölü doğan, Saray Tipi Ekonomi Modelinin, Tabutuna son çiviyi çaktı. Krizin uzaması durumunda turizm gelirlerimizde Önemli bir düşüş görülebilir. Enerjinin fiyatı giderek yükseliyor, Emtia fiyatları yükseliyor, Tarım ürünü fiyatları yükseliyor. Milletimiz hayat pahalılığının altında her geçen gün Daha fazla eziliyor. Bunlar ekonomi yönetiminde kaldıkça da ezilmeye devam edecek. Pazarda tezgaha, Markette rafa dokunan yanıyor. Faturalar arşı alaya tırmanmaya devam ediyor. Hükümet elektriğe Cumhuriyet tarihinde görülmemiş zammı Bir kerede bindirdi. İki aydır, “indirdik, indireceğiz, nasıl indirsek” diye formül arıyor. Bu işler formülle falan olmaz. Yapacağınız belli, Fiyatları 31 Aralık öncesine çekeceksiniz. Bu kadar… Ama saray, Ocakları batıran doğal gaz faturalarına Kuş kadar destek vermek için bile, Kırk dereden su getiriyor. Desteği kışın sonuna vereceklermiş. Badel harabül Basra… Esnaf kan ağlıyor, İşçi kan ağlıyor, Çiftçi kan ağlıyor. 2020’de 6 milyon 630 bin 682 hane Sosyal yardım almak zorunda kalmış. Türk-İş bugün Şubat ayı açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı. Geçen yılın sonunda alayiş valayişle açıklanan asgari ücret İki ay içinde açlık sınırının 300 lira altına düşmüş. Mutfaktaki enflasyon aylık yüzde 7’nin, Yıllık yüzde 66’nın üzerinde. Bekar bir çalışanın yaşam maliyeti Aylık 5 bin 969 lira 80 kuruş. Yani asgari ücretli bir çalışan, hayatta kalmak için Bir yerlerden 1.716 lira 40 kuruş daha bulmak zorunda. Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 15 bin 140 lira… Bugün ülkemizde kaç eve aylık 15 bin 140 lira giriyor? Memlekette açlık sınırının altındaki asgari ücret Zaten ortalama ücret oldu. Bu hükümet önce milleti böldü, Sonra açlıkta ve yoksullukta birleştirdi. Memleket Cemal Süreya’nın şiirine döndü: “Ali’nin üçgenidir bu çizdiğim, Na şunlar üç açı, Üçü de yoksul…” Geçenlerde bir televizyonun mikrofon uzattığı vatandaş, Ülkemizin halini ne güzel özetledi: “Bu yaşadığımız hayat değil, Bastırılmış çaresizlik.” Ama milletimiz çaresiz değildir. Bu ülke büyük bir ülke, Bu millet büyük bir millettir. Hakka, hukuka, adalete inananların el ele vermesiyle, Beslemelerini ve yandaş müteahhidini değil, Vatandaşını düşünen bir yönetimle, Ekonomimiz, Beklenenden çok daha kısa sürede toparlanıp ayağa kalkabilir. Hakça paylaşabileceğimiz yüksek refahı sağlayabilir. Pazartesi günü 6 Genel Başkan’ın atacağı ortak imza, Ülkemiz için bir dönüm noktası olacaktır. Memleketimizin üstündeki karanlık bulutlar dağılmaya başlayacak, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının güneşi, Ufukta parlayacaktır. Biz hazırız, milletimiz hazır.
Muhabir: Barış Önal