Eski MHP Grup Başkanı Oktay Vural, Cumhur İttifakı'nın yüzde 50+1'i almak için 'her yol mübah' siyaseti izlediğini söyledi. Vural, Hizbullah'ı terör örgütü olarak kabul etmeyen HÜDA-PAR'ın ittifak içinde yer alması hakkında, "Sayısal çıkar için danışıklı davranışlar ileride bedel ödettirir" dedi.
TELE1'de Hakan Aygün ve Gizem Fidan'ın sunduğu Fikir Kulübü isimli programa eski MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural konuk oldu. Vural, 2017 referandumu ile gelen sistem nedeniyle iktidarın toplumun ortak değerlerine aykırı marjinal partiler ile ittifak yaptığını söyledi. HÜDA-PAR'ı işaret eden Vural şunları dile getirdi:
"AKIL YÜRÜTME YOKSA OTORİTERLEŞME VAR"
"Makyavelist bir anlayış siyasete hakim. İlkelerden kopup kutuplaştı. Siyasetin kişi kültürüne gitmesi, partileri de ortadan kaldırıyor. Politika artık sayısal çoğunluğa döndü. Hepimiz bir sayı haline döndük. Demokrasi bir sayı değildir. Akıl yürütmenin olmadığı bir siyaset otoriterleşme getiriyor. İnsanlar karar vermede yok. Önemli olan oy almak. Kazanmak için kutuplaşma ve popülizm. Neyin doğru yanlış olduğunu görmek için bundan sıyrılmamız lazım. Böyle bir ortamda gerçeği bulamayız.
"YENİLENMEYE İHTİYAÇ VAR"
Siyasette ilkeler olmalı. Maalesef yüzde 50 artı biri almak için her yol mübah. Marjinalite ana kitlenin yanaşıyor. Merkezde kazanmak için marjinaliteye yaklaşıyor. Geldiğimiz noktada birçok marjinalite çoğunluğu elde etmek için propaganda oluşturuyor merkeze geçiyor.
Bu marjinal her zaman olacak ama bu marjinal fikirleri toplumun merkez değerleri ile uyum olmayan fikirleri sırf destek veriyor diye hoşgörü ile karşılarsanız toplumsal erozyona sebep olur.
Şimdi temel atma törenlerinde arzı endam ediyorlar televizyona çıkıyorlar.
Yenilenme evet yenilenmemiz gerekiyor. Yüzüncü yılına giriyoruz Cumhuriyet'in. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Her türlü genel yönetimde anlayışta Milli Egemenlik esaslarında yürünecektir diyor. Şu yüz yıl içerisinde gerçek maiyeti itibariyle milli egemenlik eksenin yürüdüğümüz bir süreç var mı? Yenilenmemiz gerekmiyor mu?
"MİLLETVEKİLLİNİN PARLAMENTODA BİR GÜCÜ YOK"
Seçime gidiyor kim seçiyor. Halk. Halkın etkili bir tercihi var mı? Hiç yok. Yürütmede millete demokratik katılımı var mı yok. Milletvekilinin parlamentoda bir gücü yok. Medya halkın bilgi edinme gücü mü yoksa siyasetin pazarlama aracı alanı mı? Evet kurumsal olarak yenilenmemiz lazım. Demokrasi güven ortamı çok önemlidir. Parçalanan demokrasi içerisinde bize güvenli ortam sağlayacak kurumlardan yoksun hale geldik. İnsan kendini mutlu hissedemiyor.
Demokrasimiz parçalanmıyor. Bu böyle devam etmez. Yüzde 50 artı 1'in her şeyi aldığı ortamda parlamentoda bulunmanın hiçbir anlamı yoksa milli egemenliği nasıl sağlayacağız.
Dünya koşuyor biz birbirimizle didiniyoruz. 2011'de milli gelir 25 bin dolar olacak denildi şimdi 16 bin dolara düzeltildi.
Bu hedefleri ortaya koymanın anlamı nedir? Tutturamadığın zaman yaptırımı yok! Toplumu gerçeklerle yüzleştirmemiz lazım.
Bu milletin yükselişini sağlamamız lazım.
Sonuçlara götüren süreçler var. Bunu değiştirmemiz lazım. Tarih de bunu gösteriyor. Milletler nasıl yükselmiş düşmüş.
Çalışmadan düşünmeden nasıl olacak? Üretmeyen üniversiteler nasıl alacak. Biz üretirsek millet güçlenir.
"HÜDAPAR YERLİ VE MİLLİLİK KAVRAMINI RAYINDAN ÇIKARTIYOR"
HÜDAPAR gibi bir yapının yerli ve milli olması esas olması yerli ve millilik kavramını rayından çıkartmak demektir. Böyle bir şeyin yerli ve milli kabul edilmesi mümkün değildir. Bu ülkenin milli kimliği bayrağı ile Anayasanın ilk 4 maddesi ile sorunları olanların, asıl darbeyi yerli ve millilik kavramına vurmuş oluyorsun.
Böyle bir şey olmaz.
Elbette, bunlar var olacak. Ama siyasal bir irade ile hareket edecekseniz bu fikirle ilgili olarak da açıkçası benimsemiş olursunuz.
Bir taraftan milletin bayrağı ile problemi olanların bir araya gelmesi. Yine bir takım destekleri alıyoruz diyerek bu fikirlerini empoze etmesi karşısında asıl sahiplenmesi gereken bu siyaseti, bu marjinaller değil merkezde değerlerle buluşan bir kitleyi savunması gerekiyor.
Bozulan yerli ve millik kavramı oluyor.
Ya bu bizim kazanmamız sağlayacak sonuçta bu da Türk bayrağı olmasın diyor, yerli ve millik kavramı. İçerisine dahil etmiş oluyorsunuz. Bunu kabul etmek mümkün değil.
Cumhuriyetin kuruluş değerlerini ortadan kaldırmak isteyen ister silahla isterse başka türlü.. Diğeri de politik teröristtir.
"HÜDA-PAR POLİTİK TERÖRİSTİR"
(HÜDA-PAR politik terörist mi?) Dolayısıyla evet ben öyle görüyorum. Milliyetçiliği ayaklar altına alıp Cumhuriyet'in kuruluş felsefesini zehirli bir ideoloji olarak görenleri böyle büyük bir siyasi partinin içinde olması Türkiye'nin geleceği için tehlikedir. Bunlara mahkum getiren sistemin yenilenmesi gerekir. Bu yapılsal bir sorun haline geliyor.
Değer ve çıkar çatışmalarının olduğu dönemde, sayısal çıkar için danışıklı davranışlar ileride bedel ödettirir.
Bu değerleri bu çıkarların olduğu ortamda sırf sayısal çoğunluğa ulaşmak için muhakkak bedeli olur. Çözüm sürecinin de bedeli olmuştur. Buralardan ders alınmalı. Halk nezdinde alırlar oylarını. Ama siz kalkıp yüzde 50 artı 1'i inşa eden bir irade haline getirirseniz ortak değenlerimiz için tehlikelidir. HÜDA-PAR olsun ya da terör örgütü ekseninde politika üretenler olsun.
"HÜDAPAR İLE İTTİFAK BEDEL ÖDETTİRİR"
HÜDA-PAR ile sayısal çıkar için danışıklı davranışlar ileride bedel ödettirir.- Muhakkak bedeli olur.
2010'da referandum olduğu zaman 'hayır' diyenler 'darbeci' denmişti. Şimdi hayır diyenler evet diyenler aracılığı ile yargıda hangi noktaya geldi.
Demokratik süreçleri darbe ile ilişkilendirmek yanlış değerlendirmeler. Acımasızca ötekileştirmek için, seçmeni korkutmak için.Din maalesef araç haline geliyor. Dinin verdiği mesajlardan uzaklaşır. Dinin amacı yok mu? Eşitlik, adalet, kul hakkı...
Bir şeyi simgeye indirdiğiniz amacından uzaklaşır. Yerli ve millik gibi. Hüdapar'ı yerli ve millilik olarak araçlandırısınız. Maymuncuk gibi her yerde kullanır hale gelirsiniz. Dini siyaset aaracı olarak kullanılması yanlış.
Kutuplaşma, medyaya da yansıyor. Akıl almadık ifadelerle siyasi parti liderlerine saldırıyorlar. Tepedeki çatışma aşağıya sirayet eder. Tepede uzlaşma sağlanmalı. İnsanları kamplara ayırmak yerine, insanları sobayı atarak güçlendirmenin anlamı yok. Topluma sirayet etmesinin bedelleri olur.
Toplum içinde kutuplaştırıcı dilin nereye varacağı düşünülmelidir. Unutmayalım ki toplumu kışkırtmak isteyen provokatörler de var. Ne zaman devreye gireceklerini de bilmek gerekir.
Türkiye'de siyasetin ve kurumların yenilenmesi gerekiyor.