Eski AİHM yargıcı Rıza Türmen: AİHM hak ihlali kararı verecek

Yayın tarihi: 21 Kasım 2018 Çarşamba 9:23 am - Güncelleme: 21 Kasım 2018 Çarşamba 9:23 am

Eski AİHM yargıcı Rıza Türmen, AYM’nin gazeteci Şahin Alpay ve Mehmet Altan’la ilgili hak ihlâli kararının ağır ceza mahkemelerince reddedilmesiyle ilgili olarak, “AYM kararının uygulanmamasıyla yeni ihlâller oluştu” dedi.

Tutuklu gazeteciler Şahin Alpay ve Mehmet Altan’ın Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) hak ihlâli kararına rağmen tahliye edilmemeleriyle ilgili tartışmalar sürüyor. Her iki gazetecinin bireysel başvurularını değerlendiren Anayasa Mahkemesi gazetecilerin tahliye edilmelerine karar vermiş, Alpay’ın dosyasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ile Altan’ın dosyasına bakan 26. Ağır Ceza Mahkemesi tahliye kararını reddetmişti. Uzun yıllar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) yargıçlık yapan Rıza Türmen, ağır ceza mahkemelerinin Anayasa Mahkemesi (AYM) kararını uygulamamasının, Türkiye’de bireysel hak aramada AYM’yi işlevsiz hale getireceği görüşünde. Türmen AYM kararının reddedilmesinin sonuçlarını DW Türkçe’ye değerlendirdi.

Uzun yıllar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde yargıçlık yaptınız. Bugüne kadar, diğer ülkelerde anayasa mahkemelerinin kararlarına uyulmaması gibi bir örnek karşınıza çıktı mı?

Türmen: Azerbaycan’da bu oldu. Anayasa Mahkemesi kararları uygulamayınca, AİHM, Azerbaycan’daki Anayasa Mahkemesi’ni tanımadı ve oradan gelecek başvuruları direkt kabul etti. Türkiye’de daha önce de Anayasa Mahkemesi’nin verdiği idari kararlar uygulanmadı. Fakat hiçbir zaman alt mahkeme “Ben Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını tanımayacağım” demedi. Bu bir ilk. Anayasa Mahkemesi kararlarının alt mahkeme tarafından bozulması gibi tuhaf bir durum sadece Türkiye’de görülebilir. Dünyada böyle bir örnek hiç hatırlamıyorum. Bu tartışma aslında bir hukuk devleti tartışmasıdır. “Türkiye bir hukuk devleti mi, değil midir?” Buna karar verecek. Burada iki eşit görüş ve iki eşit taraf arasında bir tartışmadan söz etmiyoruz. Buradaki mesele, hukuk devletinin varlığı ya da yokluğudur.

AYM kararlarının uygulanmaması, AİHM ve Avrupa Konseyi açısından nasıl sonuçlar doğurur?

Türmen: Bir kere Anayasa Mahkemesi kararından sonra gazetecilerin hala tutuklu olmalarının hiçbir hukuki dayanağı kalmamıştır. Bu gazeteciler tamamen hukuksuz olarak cezaevindedir. Anayasa Mahkemesi’nin tespit ettiği ihlaller dışında yeni ihlâller oluşmuştur. İkincisi, 13. Ağır Ceza Mahkemesi, “Gerekçeyi okuduk serbest bırakıyoruz” derse, bu gecikmenin doğurduğu hak ihlâli vardır. Ayrıca Türkiye’de iç hukuk yolunun ne kadar etkisiz olduğu ortaya çıkacak. AİHM, “bireysel başvuru hakkı için önce Anayasa Mahkemesi’ne gidin” diyordu. Ama bu yolun işlemediği görülüyor. Talimatla, birinci derece mahkeme, Anayasa Mahkemesi’ni dinlemiyor ve bu hak arama yolu etkisiz hale getiriliyor. Türkiye’de iç yargı yolunun etkili olmadığı ortaya çıkar. O zaman AİHM, “AYM’ye gitmeye gerek yoktur, direkt bana gelin” diyecektir. Bundan sonra Anayasa’da tanınmış olan bireysel başvuru hakkı uygulanmaz hale gelir. Bireysel başvuru bakımından Anayasa Mahkemesi’nin hiçbir işlevi kalmadığı için AİHM, başvuruları direk kabul eder.

Ağır Ceza Mahkemesi’nin ret gerekçelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türmen: Gerekçeler hiç inandırıcı değil. 13. Ağır Ceza, AYM’nin delillerin değerlendirmesine girip, yetki gaspı yaptığını söylüyor. AYM, üç gazeteciyle ilgili tutuklama kararının hukuka uygun olup olmadığına bakar. Bunu incelerken, AYM, bu kişilerle ilgili tutuklamaya yol açacak kuvvetli ve makul şüpheler olup olmadığına bakmak zorundadır. Kuvvetli şüphe şu demek; öyle deliller olacak ki, üçüncü tarafsız bir kişi, suçlanan kimselerin suç işlediğine ikna olacak. Buna karar verebilmesi için o delillere bakması lazım. Delillere bakmadan karar veremez. Bu ihlâlin ya da şikayetin tabiatından ortaya çıkan bir durum. Ortada tutuklamayı gerektirecek, delil ya da kanıt yok. Sadece yazılar ya da konuşmalar var.

AYM’nin dosyayı bilmediği yönünde gerekçe de son derece saçma bir argümandır. Avrupa Konseyi’nde AİHM’e taraf 47 ülke var. Hiçbir devlette hakimler “dellilleri gizli tutuyorum” dememiştir. Delilleri açıklamazsa, ortadaki delillere göre, ona göre değerlendirme yapar. AİHM de buna göre değerlendirme yapacaktır. Açıklayamıyorsan, öyle bir delil yok demektir. Sadece bu yüzden ihlâl çıkar. Açıklanmayan delilin varsa, dosyada ne olduğunu bilmeden nasıl tutuklamaya itiraz edilecek?

Birinci derece mahkemeler, bu karara direnebilir mi?

Türmen: En ufak bir hukuk devleti kırıntısı varsa, mahkemeler AYM’nin kararını uygular ve tahliye kararı verir. AYM, birinci derece mahkemeye kararını, yerine getirmesi için gönderiyor, sorgulaması için değil. Normlar piramidinin en üstünde Anayasa ve Anayasa Mahkemesi vardır. Biz bu piramidi ters çeviriyoruz. En alttaki mahkeme en üste geliyor.

Bunlar Anayasa Mahkemesi’nin yetkileriyle oynar mı diye de düşünüyorsunuz çünkü bugüne kadar hep bunu yaptılar. Torba yasaya bir madde ekleyerek, AYM’nin yetkilerini yeniden düzenleyebilir ya da üye sayısını artırabilirler.

Yüksek Mahkeme’nin kararının yerine getirilmemesinin ne gibi sonuçları olur?

Türmen: Türkiye’nin itibarı bakımından çok ağır sonuçlar doğurur. Türkiye’de yargının bağımsız olmadığı ve ülkenin hukuk devletinden ne kadar uzak olduğunu çok açık bir biçimde dünyaya ilan etmiş olursunuz.

 AİHM’den nasıl bir karar bekliyorsunuz? Hak ihlâli kararı verirse ne olur?

Türmen: AİHM, ihlal kararı verecek. Eli kulağında. Şubatta çıkar. Tek tek bütün dosyalara bakarak karar verecek. İhlal kararı verince, Türkiye çok güç durumda kalacak. Türkiye, AİHM kararını uygulamak zorunda. Uygulamak demek, ihlal nedenini ortadan kaldırarak, gazetecileri serbest bırakmak demektir.

Aslı Işık / Ankara

Deutsche Welle Türkçe