Eski AHİM yargıcı Rıza Türmen: ÇEDES projesini istemeyen veliler dilekçe verebilir

Yayın tarihi: 2 Ocak 2024 Salı 12:07 pm - Güncelleme: 2 Ocak 2024 Salı 12:07 pm

Eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM) yargıcı Rıza Türmen, ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi’ (ÇEDES) kapsamında imamların derse girmesini kabul etmeyen ailelerin okula vereceği dilekçe ile çocuklarını projeye katılmamasını sağlayabileceklerini belirtti.

Binlerce öğretmen adayı atamayı beklerken ÇEDES projesi kapsamında pedagojik formasyon almayan imamların okullarda derslere girmesi tepki çekmişti. Eski AHİM yargıcı Rıza Türmen, T24’te yayınlanan yazısında ÇEDES projesi kapsamında verilen eğitimin önünde anayasal  engellerin bulunduğunu belirterek, “Anayasa’nın 1. Maddesi Türkiye Cumhuriyeti’nin laik bir devlet olduğunu belirtiyor. Birinci maddeyi Anayasa’nın 24. Maddesiyle birlikte okumak gerekir. Buna göre “Devletin, sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzeni kısmen de olsa din kurallarına” dayandırılamaz. Anayasa’nın 42. Maddesi ise eğitim ve öğrenim hakkını düzenler. “Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.” ifadelerini kullandı.

Derse giren vaiz Atatürk’e hakaret etti! Sendikanın suç duyurusu dikkate alınmadı

“ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİNİN İHLALİ”

Türmen, İmamların sınıflara girerek ders anlatmasının Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ihlali anlamına geleceğini söyledi. Türmen şu ifadeleri kullandı:

“İmamların sınıflara girmesi, değerler dersi vermesi, eğitim hakkının da ihlali. Çocuğun üstün yararı gözetilmediği için Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin de ihlali.”

ALEVİLERİN AHİM KARARINI HATIRLATTI

Türmen, Alevilerin zorunlu din derslerine karşı açtığı davaları hatırlatarak, “AİHM zorunlu din dersinin nesnel, çoğulcu ve eleştirel biçimde öğretilmediği, ebeveynlerin inançları dikkate alınmadan Sünni İslam’a ilişkin bilgi ve pratikler öğretildiği, çocuğun evde öğrendikleriyle okulda öğrendiklerinin farklı oluşunun olumsuz etkiler yarattığı, dersten çekilmek olanağının bulunmadığı nedenleriyle Sözleşme’nin eğitim hakkına ilişkin maddesinin ihlal edildiğine karar vermiş, Türkiye’den dersin zorunlu olmaktan çıkarılmasını talep etmişti. Türkiye, şimdiye dek bu AİHM kararlarını uygulamadı. Kararlar Bakanlar Komitesi önünde.” ifadesini kullandı.

OKULA DİLEKÇE VERMEK GEREKİYOR

Türmen, velilerin okula dilekçe vererek imamların derslere girmesine neden olan ÇEDES projesine katılmamasını sağlayabileceklerini belirtti.

Türmen’in t24’te yayınlanan yazısı şöyle:

“Proje kapsamında “taziye ziyaretleri, ramazan ayı özelinde ramazan etkinlikleri, teravih buluşmaları, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik Spor Bakanlığına bağlı Gençlik Merkezlerinde buluşmalar, çocuk iftarlarının düzenlenmesi, mübarek gün ve gecelerde aileler ile birlikte kandil buluşmaları, cami bünyesinde zekâ oyunu uygulamaları, kısa ve özlü menkıbeler ile peygamberleri ve yolundan gidenleri anlamak, resfebe tekniği ile hadisleri öğretmek, bayram için cami süslemek, çocuklardan mehter takımı oluşturmak” gibi etkinlikler tavsiye ediliyor ve planlanıyor.

ÇEDES Projesi birçok yönden sorunlu. İlk sorulması gereken soru şu: “Değerler eğitimi” neden pedagojik formasyonu olmayan din görevlileri tarafından veriliyor? İmamların öğreteceği değerlerin dinsel değerler olacağı açık. Buradan da anlaşılıyor ki, ÇEDES projesinin gerçek amacı siyasal iktidarın kendi ideolojisine uygun yeni bir tek tip insan yetiştirmek, yeni bir toplum yaratmak. Bu yeni insan, özel yaşamında dindar muhafazakâr olacak ve iş yaşamında ise kısa yoldan para kazanmasını bilecek.

ÇEDES projesinin uygulanması bakımından önemli bir engel var. Türkiye laik bir devlet. Hiç olmazsa Anayasa’sında böyle yazıyor. Anayasa’nın 1. Maddesi Türkiye Cumhuriyeti’nin laik bir devlet olduğunu belirtiyor. Bu maddenin değiştirilmesi bile önerilemez. Birinci maddeyi Anayasa’nın 24. Maddesiyle birlikte okumak gerekir. Buna göre “Devletin, sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzeni kısmen de olsa din kurallarına” dayandırılamaz. Anayasa’nın 42. Maddesi ise eğitim ve öğrenim hakkını düzenler. “Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.”

İmamların sınıflara girmesi, değerler dersi vermesi, eğitim hakkının da ihlali. Çocuğun üstün yararı gözetilmediği için Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin de ihlali.

AİHM’in yerleşmiş içtihadına göre, çocuğa öğretilecek bilgilerin nesnel, çoğulcu ve eleştirel bir düşünce oluşturacak biçimde verilmesi gerekir. Devletin kendi ideolojisiyle çocuğun beynini yıkaması (endoktrinasyon) yasaktır.

Türkiye’deki zorunlu din dersiyle ilgili iki Alevi davasında, AİHM zorunlu din dersinin nesnel, çoğulcu ve eleştirel biçimde öğretilmediği, ebeveynlerin inançları dikkate alınmadan Sünni İslam’a ilişkin bilgi ve pratikler öğretildiği, çocuğun evde öğrendikleriyle okulda öğrendiklerinin farklı oluşunun olumsuz etkiler yarattığı, dersten çekilmek olanağının bulunmadığı nedenleriyle Sözleşme’nin eğitim hakkına ilişkin maddesinin ihlal edildiğine karar vermiş, Türkiye’den dersin zorunlu olmaktan çıkarılmasını talep etmişti. Türkiye, şimdiye dek bu AİHM kararlarını uygulamadı. Kararlar Bakanlar Komitesi önünde.

Hiçbir pedagojik formasyonu olmayan din görevlilerinin derslere girerek küçük çocukların beynini yıkaması ve bunun devlet eliyle yürütülmesi kabul edilemez bir durumdur. Bu duruma karşı kitlesel ve toplumsal bir itiraz sesi yükseltilmesi, velilerin çocuklarının ÇEDES projesine katılmasını istemediklerini belirten bir dilekçeyi okula vermeleri büyük bir önem taşıyor.”

Yazının tamamı için tıklayın.

 

Kaynak: TELE1