Ertuğrul Özkök: Program “akreditasyon zinciri”ni kırdı

Yayın tarihi: 27 Mayıs 2021 Perşembe 7:07 pm - Güncelleme: 27 Mayıs 2021 Perşembe 7:12 pm

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun katıldığı HaberTürk programını değerlendirdi.

Özkök şunları söyledi:

1) DÜN SÖZCÜ GAZETESİNDE YAYINLANAN İKİ YAZI BENİ ÇOK DÜŞÜNDÜRDÜ

Konu Habertürk kanalında yayınlanan İçişleri Bakanı söyleşisiydi. İki yazar kendi üsluplarıyla programa katılan gazetecileri eleştirmiş. Emin Çölaşan neredeyse yerden yere vurmuş. Deniz Zeyrek ise ılımlı bir üslupla eleştirmiş. Bense farklı bakıyorum. Önce bir risk analizi yapayım.

Habertürk’te gazetecilerin karşısına çıkmak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu için riskli bir işti… Hele hele aralarında, dosyalarına hâkim iki muhalif gazetecinin bulunması riski daha da arttırıyordu.

Çıktı… Kübra Par için böyle bir programın moderatörlüğünü yapmak riskliydi… Yaptı…

Medyada muhalif olarak bilinen iki gazeteci İsmail Saymaz ve Merdan Yanardağ için, Habertürk kanalında o programa çıkmak riskliydi. Çıktılar.

Ama bana göre en büyük riski alan iki gazeteci Habertürk çalışanı Mehmet Akif Ersoy ve Veyis Ateş’ti… Neden derseniz…

Bakan hakkında çok ağır iddialar ortaya atılmıştı ve iktidar kanadı sessizliğe bürünmüştü. Böyle bir programda 50 milyon kere izlenmiş birinin iddialarına hedef olan bakanın karşısına çıkmak riskliydi… Bakanı desteklemeye kalksalar, muhalefet tarafından yemedikleri dayak kalmayacaktı. Bakanı zorda bırakacak soru sorsalar, iktidar kanadından ve trollerden nasıl bir tepki geleceğini kestiremeyeceklerdi.

Merdan Yanardağ, Soylu programının perde arkasını anlattı

Yani çok zordu işleri. Çıktılar.

Peki sonuç?

O ikinci yazıda…

2) OMBUDSMANLIK HİÇ HAZZETMEDİĞİM BİR ŞEY, BUNLAR ŞAHSİ GÖRÜŞÜM

BİR: Bence Emin Çölaşan iki muhalif gazeteciye insafsızlık etmiş. Deniz Zeyrek’e gelince eleştirilerinin üslubu makul olduğu için ona da sadece “Görüşlerine katılmıyorum” demekle yetineceğim.

İKİ: İsmail Saymaz ve Merdan Yanardağ bence gazetecilik sınırları içinde sorulması gereken soruları sordular. Soru sorma üslupları saygı sınırları içinde kaldığı için eleştirmek doğru değil. Bazı gazeteciler soru sormayı kavga etmekle karıştırıyor. Bakanın sözünü kesmeyi, cevap alamayınca boğazına sarılmayı gazetecilik olarak görüyorlar.

İki arkadaşımız bunu yapmadılar. Bana göre gazeteci olarak yapılması gerekeni yaptılar.

Saray’dan Soylu’ya program baskısı

ÜÇ: Ama artık öylesine kutuplaşmış, duygu ve öfkelerin öylesine keskinleşmiş bir ruh halindeyiz ki… Sosyal medyada, köşelerde ve kendi gazetelerinde bile hiç de hak etmedikleri hakaretlere maruz kaldılar.

3) HABERTÜRK MENSUBU İKİ GAZETECİ HAKKINDAKİ DÜŞÜNCE VE NOTUM

HABERTÜRK’ün iki gazetecisine gelince…

BİR: Bence ikisi de büyük stres altındaydı. Dediğim gibi bir yandan bakana destek niteliğinde bir yaklaşım sergilemek, bir yandan içlerindeki gazeteciliği dışarı vurmak arasında gidip geldiler. Ama şahsi görüşümü sorarsanız… Onlar da yapabileceklerinin sınırını zorlayıp yaptılar.

İKİ: Bu programın çok önemli bir özelliği vardı. 28 Şubat döneminden beri süren bir “akreditasyon zinciri”ni kırdı. Programın aldığı anormal “share” gösterdi ki… Siyasetçiler için dengeli bir gazeteci kadrosunun karşısına çıkmak her zaman akredite bir kadronun karşısında oturmaktan daha iyidir.

ÜÇ: Bu program bana Gezi olayları sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ekrana çıkaran Fatih Altaylı’nın uğradığı eleştiri yağmurunu hatırlattı. Ben o gün de Altaylı’nın yaptığı işi desteklemiş ve yaptığının doğru olduğunu savunmuştum.

DÖRT: Her şeye rağmen bu program Türk medyası açısından hayırlı olmuştur. Programa katılan bütün gazeteci arkadaşlarımız üzerine düşeni yapmıştır.”