‘Erdoğan’ın hâlâ kafasının içinde ‘Bir Kürt açılımı yapsam’ diye bir şey var’

Yayın tarihi: 29 Nisan 2019 Pazartesi 4:59 pm - Güncelleme: 29 Nisan 2019 Pazartesi 5:00 pm

Sosyolog Can Kozanoğlu, 31 Mart seçimlerinde ‘gezi ruhu’ yeniden birleşti değerlendirmesinde bulundu. Kozanoğlu, “Erdoğan’ın hâlâ kafasının içinde “Bir Kürt açılımı yapsam diye bir şey var” değerlendirmesinde bulundu.

Sosyolog Can Kozanoğlu, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırının ardından ‘linç nereden gelir, nasıl beslenir sorusu’na yanıt verdi. Aynı zamanda gazeteci kimliği de bulunan Kozanoğlu, seçim sonuçlarının toplumsal yansımalarını değerlendirdi.

Birgün’den Berkant Gültekin‘in sorularını yanıtlayan Can Kozanoğlu’nun 31 Mart seçimlerine ilişkin yaptığı değerlendirmelerde ‘küçük kaymaların öneminin büyük olduğunun altını’ çizdi.   Kozanoğlu şöyle devam etti; “Mesela 31 Mart’ta bir başkanlık seçimi olsaydı, şu rakamlar üzerinden tahminen ve maalesef Erdoğan kazanacak gibi görünüyordu. Ama böyle şeylerin yarattığı genel psikoloji önemlidir. Ayrıca büyük kentlerde küçük kaymalar dedim ama bunların önemi büyük. En azından daha büyük değişimlerin olabileceğinin habercisi gibi yorumlanabilir. Ki bu beni de çok şaşırtmadı. 24 Haziran’da Muharrem İnce kaybedince, büyük hayal kırıklığı yaşanıp bu umutsuzluğa ve moralsizliğe dönüştüğü zaman da, “Buna kapılmamak lazım. Yerel seçimlerden umutlu olmak lazım, en büyük engel umutsuzluk ve her şeye söylenme havası” diyordum. Çünkü aslında bütün bunlar birikim, aşama aşama ve sürekli üzerine koyarak yapılan şeyler. Mesela bunun en basit örneği, 24 Haziran’da muhalif insanların laf söylediği Adil Seçim Platformu. Eğer o deneyim olmasaydı, belki bu İstanbul seçimi kazanılamayacaktı. Sosyal medya ağırlıklı bir muhalif kesim var. Çok kolay morali bozulan, çok kolay vazgeçen… Tamam, 24 Haziran seçimi başlı başına bir iletişim felaketiydi ama o umutsuzluk havası aşılır ise bu küçük kaymaların olacağını düşünüyordum. Bahsettiğim küçük kaymalar orta boylu kaymalara dönüşürse, o zaman bu 2023’te yapılacak seçimin sonucunu da etkileyecek.”

Can Kozanoğlu söyleşisinin bir bölümü şöyle;

Bıçkın ve Ahlak kitabında, “Erdoğan 2019’da seçilirse kapsamlı Kürt açlımı başlatabilir” gibi bir tahmininiz vardı. Şimdi gelinen aşamada Kürt meselesindeki yaklaşımını nasıl görüyorsunuz?

Kitapta, “Böyle bir şey olursa şaşırmamak gerek” anlamında söylüyorum. Çünkü Erdoğan, her an yön değiştirebilme gücü olan ve yön değiştirdiği zaman da kitlesini buna ikna edebilen biri. Şu anda tam bir manevra yapabilecek gücü var mı, bilmiyorum. Erdoğan’ın son 5 yıldaki koyu milliyetçiliğinin çok içten, ruhunda taşıdığı bir düşünce olduğunu sanmıyorum. Onun ruhunda ümmetçilik var. Az önce konuştuğumuz ortaklaştığı tabandan daha fazla oy alacağını düşündüğü ve stratejik olarak başkanlığa giden yolda o milliyetçi tabanla bütünleşmeye daha fazla önem verdiği için oraya kaydı. Oraya hapsoldu mu, çıkması kolay mı, bilemiyorum. Ama hâlâ kafasının içinde “Bir Kürt açılımı yapsam” diye bir şey vardır. Fakat en önemli hedef iktidarda kalmak olduğu için, onu iktidarda tutacak taban neredeyse oraya doğru gidebilir. Bu manevrayı yapacak alanı bulursa, deneyebilir. Burada “Benim açımdan rasyonel olur mu, hedeflerim açısından verim sağar mı” diye bakıyor. Erdoğan’ın kafası böyle çalışıyor.

Gezi Ruhu’ olarak tanımlanan ‘ruh’ şu an ne âlemde?

O insanlar 31 Mart’ta sandıklarda bir kez daha buluştu. Bir daha Gezi tarzı bir hareketin çok kolay olacağını düşünmüyorum. Çünkü Türkiye’de ciddi bir polis-parti devleti baskısı var. Gezi’de çok politize olmamış birtakım beyaz yakalılar, üniversiteliler ve liseliler vardı. Onların pek fazla sokağa döküleceğini zannetmiyorum. İnsanları bu yönde teşvik etmenin doğru olduğunu da düşünmüyorum. Böyle konuşunca insanlar kızıyor, pasifizme teşvik etmek gibi anlaşılıyor. Ama olayın da böyle gerçekçi bir tarafı var. Daha sosyalist gelenekten gelenler gözlerini karartıp çıkar ama diğer insanlardan bunu çok bekleyemeyiz. Yapmadıkları için de kızamayız.

Peki ülkenin aydınlanmacı, ilerici ve laik damarı ne durumda? Üst üste alınan seçim yenilgileri moralleri bozmuştu. Ama 31 Mart yeni bir sayfa açtı. Tüm bu kara tabloya rağmen direngenlik ve pes etmeme halini; “Bu ülke sahipsiz değil” duruşunu nasıl açıklarsınız?

Sorunun içinde cevap var. İnsan baktığı zaman hoşuna gidiyor. İlerici, laik, aydınlanmacı olarak tanımlanan insanlarla belki kişisel olarak pek çok noktada ayrışıyorum. Ama genel tabloya baktığımız zaman, işin analizinizi bir kenara bırakıyorum, hakikaten benim de duygusal anlamda hoşuma gidiyor. İktidara “O kadar da kolay değil” diyorsun. İşte şu Çubuk’taki olaya baktığın zaman bunu duyguyu bir ihtiyaç olarak hissediyorsun. Siz orada onu yapıyorsunuz ama burada da başka bir güç var. Ben hep söylüyorum, Atatürk’ü seven ama Atatürkçü olmayan bir insanım. Bundan 20 yıl önce statlarda 10. Yıl Marşı çalındığı zaman çok da hoşuma gitmiyordu. Mesela bugün tribünlerde “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağırıldığı zaman, eşlik etmiyorum, kendimi de pek asker gibi de hissetmiyorum ama ne yalan söyleyeyim, o damar da hoşuma gitmiyor değil. Çünkü o bir şeyin karşılığı. Bir hayat tarzını ezmek, biraz daha serbest ve medeni bir bakış açısını yok etmek o kadar da kolay değil ruhunu burada görüyorum. İyi ki böyle bir damar var.

İşin ekonomik güç kısmına çok da girmek istemiyorum. Ama şöyle bir şey var ki, bu kesimi tamamen sildiğin zaman ekonomi de göçecek. Çünkü tüketimin ekonomiyi döndürecek belli dinamiklerin falan yükü hala kısmen bu kesimin üzerinde. Tabii iktidarın da çok büyük ekonomik gücü var, onlar da ekonomiye dur dedikleri zaman ciddi hasar verebilirler karşın tarafın bu gücünü es geçemiyorlar.