Erdoğan’dan İsrail-Filistin savaşı açıklaması

Yayın tarihi: 8 Ekim 2023 Pazar 7:17 pm - Güncelleme: 8 Ekim 2023 Pazar 7:17 pm

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan İsrail-Filistin savaşı hakkında “Filistin meselesi uluslararası hukuka göre çözülmeli. Adil bir barışın kaybedeni olmaz.” dedi.

Hamas’ın askeri kanadı Kassam Tugayları’nın dün sabah İsrail’e “Aksa Tufanı” isimli saldırısı sonrasında bölgede tansiyon her geçen saat artıyor. Gazze’den İsrail yönüne binlerce roket atılırken, silahlı gruplar sınırdaki geçiş noktasını aşarak bölgedeki İsrailli yerleşim yerlerine girdi. Her geçen saat gerilimin tırmandığı bölgeyle ilgili AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan açıklama geldi.

İstanbul’daki Mor Efrem Süryani Kadim Ortodoks Kilisesi’nin açılış töreninde konuşan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı;

Dünyanın pek çok yerinde acılar, zulümler, haksızlıklar, çatışmalar yaşanırken burada sergilediğimiz şu hoş görü tablosunu çok anlamlı ve değerli bulduğumu ifade etmek istiyorum. Türkiye farklı kültürleri, inanç mensuplarını asırlar boyunca barış içinde yaşatmış örnek bir birikime sahiptir.

Hamas’ın başlattığı ‘Aksa Tufanı operasyonu’ sonrası hayatını kaybeden İsraillilerin sayısı 400’ü geçti

İnsanı yaratılmışların en şereflisi gören inancımız bizlere her zaman adil olmayı ve hakkaniyetle davranmayı emrediyor. Bizim medeniyetimizde mazlumun da zalimin de kimliğine bakılmaz. Adı, inancı, mensubiyeti ne olursa olsun, zalimin karşısında mazlumun yanında durmak bizim görevimizdir.

Ahmet Yesevi’den Yunus Emre’ye, Mevlana’dan Hacı Bektaşi Veli’ye kadar tüm gönül sultanlarımızın manevi rehberlerimizin bize telkini de bu yöndedir. Son dönemde İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı başta olmak üzere doğrudan insana yönelik nefret suçlarının arttığını görüyoruz.

Kuranı Kerim’i yakan fanatiklerin alçakça saldırılarına, düşünce hürriyeti denilerek maalesef göz yumuluyor. Büyükelçiliklerimizin önünde milyarlarca Müslümanı rencide ve tahrik eden bu saldırılan gerçekleştirilmesine müsaade ediliyor. Müslümanlarla birlikte akıl, izan ve vicdan sahibi diğer inanç gruplarının da bu nefret suçları karşısında verdiği tepki yok sayılıyor. Günden güne büyüyen, kimi ülkelerde artık tahammül sınırlarını aşan bu saldırılara yenilerinin eklenmesini asla kabul edemeyiz. Hangi bahaneyle olursa olsun, insanların kutsallarına saldırılmasına müsaade edenleri anlayışla karşılamamız mümkün değildir. Nefret suçlarına göz yumanlar farklı kültürlerin bir arada barış içinde yaşama iradesini de ne yazık ki dinamitlemektedir.

Asırlardır çeşitli inanç mensuplarına ev sahipliği yapan Türkiye İslam ve yabancı düşmanı akımlarla mücadelede de öncü rol üstlenmektedir. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere üyesi olduğumuz tüm uluslararası platformlarda bu tehlikeye dikkat çekiyor, insanların kutsallarına yönelik eylemleri reddettiğimizi güçlü bir şekilde dile getiriyoruz.

Musevi’si ve Hristiyan’ıyla ülkemizdeki tüm cemaatlerin bu konuda kararlı bir tavır takındığını görmekten memnuniyet duyuyorum. İstanbul Süryani Kadim Vakfı’na, Kuranı Kerimi ve Müslümanları hedef alan nefret suçları karşısında verdikleri tepki için teşekkür ediyorum.

“NİHAİ BİR ÇÖZÜME KAVUŞTURULMASIYLA MÜMKÜNDÜR”

3 semavi dinin de mukaddes beldesi olan Kudüs-ü Şerif’in hepimiz için önemi, anlamı, değeri ve yeri tartışılmaz.

4 asırdan fazla Kudüs’e hizmet etmekle müşerref olmuş milletimiz açısından bu mübarek beldenin çok müstesna bir konumu var. Kanuni Sultan Süleyman tarafından El-Halil kapısının üzerine yazdırılan, la ilahe illallah, İbrahim halilullah ifadesi atalarımızın Kudüs-ü Şerifin zengin karakterine gösterdiği ihtimamın en güzel en önemli sembolüdür.

Ancak Osmanlı’nın bölgeden çekilmesiyle birlikte Müslümanların ve Hristiyanların Kudüs üzerindeki hakları, sayısız Birleşmiş Milletler kararına rağmen adım adım ihlal edilmiştir. Yüzyıllar boyunca bir barış ve esenlik yurdu olan Kudüs ne yazık ki gerilimin, işgalin, yıkımın ve gasbın sembolü haline gelmiştir.

Orta Doğu tarihini bilenler şu gerçeği çok net bir şekilde görebiliyor. Bugün bölgemizdeki sorunların tamamının kökeninde Filistin meselesi bulunuyor. Bu mesele hakkaniyete uygun bir şekilde çözülmedikçe bölgemiz barışa hasret yaşamaya devam edecektir.

Orta Doğu’ya kalıcı barışın gelebilmesi ancak Filistin-İsrail sorununun nihai bir çözüme kavuşturulmasıyla mümkündür. Bu noktada her zaman ifade ettiğimiz gibi iki devletli çözüm perspektifinin muhafazası son derece önemlidir.

“ATEŞE KÖRÜKLE GİTMENİN BİR FAYDASI OLMAZ”

1967 sınırları temelinde bağımsız ve coğrafi bütünlüğü haiz başkenti Kudüs olan bir Filistin Devletinin hayata geçirilmesi artık ertelenemez bir ihtiyaçtır. Ancak Kudüs’ü zaman ve mekan olarak bölme gayretleriyle haremi şerife yönelik tacizlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Türkiye olarak bu konudaki tepkimizi ve itirazımızı her fırsatta dile getirdik.

Tüm dünyanın sustuğu dönemlerde biz hakkı, hakikati, acı da olsa doğruyu söylemekten hiçbir zaman çekinmedik. Filistinli kardeşlerimizle daima dayanışma içinde olurken, bölgede gerilimi tırmandıracak, daha fazla kan akmasına yol açacak sorunları daha da derinleştirecek her türlü adımdan imtina edilmesi gerektiğini vurguluyoruz.

Gazze halkının abluka sebebiyle çektikleri sıkıntıların hafifletilmesi için de ilgili kurumlarımız aracılığıyla her türlü gayreti gösterdik. Bugün de adil bir barışın kaybedeni olmaz düsturuyla hareket ediyoruz.

Muhataplarımızla temaslarımızda en fazla üzerinde durduğumuz husus Filistin meselesinin uluslararası hukuka göre çözülerek bölgenin huzura, kalıcı barışa ve istikrara kavuşmasıdır. Adaleti tesis etmede geç kalındıkça maalesef bunun faturasını Filistinliler ve İsraillilerle birlikte tüm bölgemiz ödüyor.

İsrail – Filistin savaşına Oğuzhan Uğur’dan çarpıcı yorum

Özellikle masum çocukların daha kundaktaki bebeklerin ölümü ve acı çekmesi hepimizin yüreğini yaralıyor. Ateşe körükle gitmenin, başta her iki taraftaki siviller olmak üzere hiç kimseye bir faydası olmaz.

“TÜRKİYE ELİNDEN GELENİ YAPACAK”

Türkiye, çatışmaların bir an önce durması son hadiselerle birlikte iyice tırmanan gerilimin düşürülmesi için elinden geleni yapmaya hazırdır. Sükunetin tekrar tesis edilmesi için başlattığımız diplomatik çabaları yoğunlaştırarak devam ettirmekte kararlıyız. Bölgede söz sahibi tüm aktörleri de barışa samimiyetle katkı vermeye davet ediyoruz.