Erdoğan’dan, İş Bankası’ndan İlker Başbuğ’a sert açıklamalar

Yayın tarihi: 15 Şubat 2020 Cumartesi 6:56 pm - Güncelleme: 15 Şubat 2020 Cumartesi 7:52 pm

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Pakistan dönüşü sırasında uçakta gazetecilere gündeme dair önemli açıklamalar yaptı. Erdoğan, İş Bankası’ndan İlker Başbuğ’a kadar birçok konuya değindi.

Erdoğan ayrıca, “Aslolan şey, 1 milyona yakın İdlib halkının bugün bizim sınırlarımıza doğru hareket halinde olması. Biz zaten 3.5-4 milyon insana ev sahipliği yapıyoruz. Bu 1 milyonu da kabul etme durumuz maalesef yok” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

– 3-4 gün önce Sayın Putin ile görüştüm. Gayet güzel bir görüşme oldu. Ertesi gün baktık bir açıklama, o açıklamada da Türkiye’ye ciddi manada suçlamalar yapıyorlar. Sayın Putin ile yaptığımız görüşmede aramızda böyle bir şey geçmedi. Size ne oluyor? Demek ki tepe başka, alt başka.

”İDLİB’DE 1 MİLYONA YAKIN KİŞİ SINIRA GELİYOR”

-Bizim elimizde kapı gibi bir Adana Mutabakatı var. Biz oraya Adana Mutabakatı çerçevesinde gittik. Hani “Siz oraya nasıl gidiyorsunuz, burası Suriye’nin topraklarıdır” gibi yaklaşım gösterenlere bu bir cevaptır. Bu işin birinci boyutu. Girdik. Girdikten sonra orada bir düzenleme yapıldı. Neydi bu düzenleme? Gözlem noktaları kuruldu. Burada Soçi mutabakatının teminatı var. Hele hele Soçi mutabakatının 2. ve 3. maddeleri… ki 2. madde burada çok çok önemli. İşte biz bu adımları 2. ve 3. maddelere dayalı olarak attık. Rejim güçlerinin bizim bu gözlem noktalarını kuşatmaya başladığını görüyoruz. Onların kuşatması karşısında sessiz kalmamız mümkün değil. Onlara karşı da biz gereğini yapıyoruz. Son dönemde özellikle İdlib’deki çatışmalar ciddi manada kendisini göstermeye başladı. İşte bugün de yine Halep’in batı tarafında bir helikopter düşürüldü. Bunlar tabi rejimi rahatsızettiği gibi Rusya’yı da rahatsız ediyor. Bunun dışında yine ciddi bir zayiat verdiler. Fakat aslolan şey, 1 milyona yakın İdlib halkının bugün bizim sınırlarımıza doğru hareket halinde olması. Biz zaten 3,5-4 milyon insana ev sahipliği yapıyoruz. Bu 1 milyonu da kabul etme durumuz maalesef yok. Öyleyse ne yapmamız lazım? Biz dedik ki; sınırımızdan 30-32 km. içeride sınır boyunca briket barınaklar yapalım. Şu anda yoğun bir şekilde orada barakalar yapılıyor. Hatta ben bunu Merkel’e de açtım. “25 milyon avro gönderirseniz bunun bir kısmını da siz üstlenmiş olursunuz. Zaten büyük bir kısmını biz üstleneceğiz. Ama bu arada siz Fransa, İngiltere gibi diğer dostlara da söylerseniz, bir destek gelirse biz yoğun bir şekilde bu barakaları daha insani hale getiririz.” dedim. Şu anda 25 milyon avroyu Kızılhaç vasıtasıyla Kızılayımızagönderiyorlar. Biz onları beklemeden bu briket barakaları yapmaya başladık.

”BRİKET BARINAKLARI GÖÇÜ ENGELLEMEK İÇİN YAPIYORUZ”

-Şu an itibarıyla sadece onlardan söz geldi. Ama daha henüz elimize geçmiş değil. Kızılhaç vasıtasıyla Kızılay’a ulaştırdıklarına dair bir haber geldi. Fakat olsa da olmasa evelallah bunun altından kalkarız. Asıl önemli olan şey, sürekli “oradaki teröristler” diye dile getiriliyor. Tamam da bu teröristler kim? Bunlar bir PYD, bir YPG değil. Bunlar tam aksine Suriye’nin kendi insanları ve Suriye’nin yerleşik halkı. Bu insanlar kendi topraklarını kendi evlerini korumanın mücadelesini veriyor. Bunların içerisinde teröristler varsa, nasıl PYD/YPG’ye karşı bu mücadeleyi veriyorsak, o teröristlere karşı da bu mücadeleyi verelim. Ama orada sivil halk uçaklarla, helikopterlerle bombalanıyor. Bunlara karşı en ufak bir ses yok. Tutturdukları bir şey var “Hmeymim, Hmeymim…” Burayı bombaladılar ve gerekçeleri yine aynı. Gerek Adana gerek Soçi mutabakatları gereği burada kardeşlerimizin yanında yer alırken bir yandan sınırlarımıza göç var. Briket barınakları o göçü engellemek için yapıyoruz.

– Sayın Serrac ile yaptığımız eğitim ve güvenlik anlaşmasının gereğini sonuna kadar yerine getirmeye devam edeceğiz.

– (Barış planı) Batı da Avrupa Birliği de Afrika da kabul etmiyor. Bu duruş karşısında BM’de istediğimiz sonucu alacağımıza inanıyorum.

”JEFFREYN’NİN ‘ŞEHİDİMİZ’ DEMESİ İNANDIRICI DEĞİL”

– James Jeffrey’nin burada ‘şehidimiz’ demesi bizim için inandırıcı şeyler değil.

– Jeffrey’nin hakkımızı teslim etmesinden öte, Sayın Trump’ın hakkımızı teslim etmesi çok önemli. Sayın Trump da eğer bizim hakkımızı teslim edecekse onun bir anlamı olur.

İŞ BANKASI’NDAKİ CHP HİSSELERİ

-Bu konu ile ilgili şu anda çalışmaları birinci derecede Nurettin Canikli bey yürüyor. Bu hafta MKYK toplantısında bizlere bir sunum da yaptı. Dedik ki bu işi biraz daha olgunlaştıralım ve olgunlaştırmanın ötesinde bir de hukuki işlerle ilgili bir kurul kuralım. Hukukçu arkadaşlarımızla beraber de bu çalışmayıtam manası ile hukuki bir zemine oturtalım dedik. Zannediyorum birkaç hafta içerisinde onun neticesinide kendilerinden alacağız. Fazla geciktirmeye niyetimiz yok. Vakit kaybına tahammülümüz yok.

”SAYIN BAŞBUĞ’A SORUYORUM”

-(İlker Başbuğ) Biz yaptığımız bazı değişikliklerle Yüksek Askeri Şura’da sivillerin ağırlığını öne çıkardık. Şimdi Sayın Başbuğ soruyor. Ben de Sayın Başbuğ’a soruyorum. Muhatap almak istemem ama sormak zorundayım. Çünkü halkımın bilmesi lazım. Dürüst davranmıyor. İnandıklarını sonuna kadar savunacakmış. Ya sen inandıklarını savun da ama dürüst savun. Bir tane boruyu göstermek suretiyle milleti aldatamazsın.Önce şunu anlatman lazım. Senin Kara Kuvvetleri Komutanlığın döneminde, Genelkurmay Başkanlığın döneminde acaba kaç FETÖ’cüyü ihraç ettiniz? Önce bunu anlatması lazım. Söyle, “Şu kadar kişiyi ihraç ettik” de. Aynı şekilde -tabi şu anda rahmetli oldu- Yaşar Paşa döneminde kaç kişiyi ihraç ettiniz? Söyleyin, öyle bir şey yok.

-Geleyim başka yere. Askeri Mahkeme olayı çok önemli. Buradan eleştiri yapıyor. Askeri mahkemelerin hayatta olması halinde bu askeri mahkeme kalkıp da İlker Başbuğ’u yargılayabilir miydi veya Yaşar Paşa’yı yargılayabilir miydi? Birisi albay, birisi general, orgeneral, korgeneral. Şu anda FETÖ’den dolayı mahkum olanlara aldıkları cezalarıaskeri mahkeme verebilir miydi? Bugüne kadar benim bildiğim bir İlhami Erdil Paşa, kuzey deniz saha komutanıydı- yargılanmış, ağır bir ceza almış ve bütün apoletleri sökülmüştü. Bir onu bilirim. Onun dışında, üst düzey bir komutanın askeri mahkemede albay vesaire bunlar tarafından yargılandığı ve böyle ceza aldığını görmedim.

”ARKADAŞLARIM ‘FİLANCA ŞAMPİYON OLACAK’ DEMEMELİ”

-Öncelikle son viraja girilirken hakikaten böyle bir rekabetin olması çok güzel bir şey. Sevindirici de. Fakat Federasyonun bu noktadaki attığı adımlarda tarafgirlik içerisinde olduğuna ben ihtimal vermiyorum. Nitekim aldıkları kararlarla şu son 3-4 maça yönelik adil davrandıkları da ortada. Bugüne kadar bu tür maçlar zaten pek de federasyona gelmezdi. Hakemler düdüğü çalmıştı iş bitmişti, böyle bakıyorduk.

VAR sisteminin de tabi eksileri var, artıları var. Bazı yerlerde bakıyorsunuz, hakikaten isabetli kararlar çıkıyor. Bu sürecin daha geçiş dönemi olduğunu düşünüyorum. Geçiş döneminde bu tür eksikler olabilir. Zaman içerisinde sistem tam anlamıyla oturacaktır.

Ben bir Fenerbahçeliyim, aynı zamanda Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Yüksek Divan Kurulu üyesiyim ama özellikle arkadaşlarıma yönelik sarf edilen hakaretamiz ifadeler yenir yutulur şeyler değildir. Bir defa bu ülkeye hizmet veren bakan arkadaşlarımızı kalkıp da bu işin içine bulaştırmak çok ciddi bir yanlıştır. Kulüplerimizin yöneticilerinin bu konuda bir defa çok dikkatli olmaları, tribünlerdeki gelişmelere sahip olmaları lazım. Biliyorsunuz zaten sosyal medyada da bu tür hakaretlerin, iftiraların cezalandırılmasına yönelik bazı kararlar var. Sosyal medyada da bunların bedelini ödetmeden bu işi bırakmayız.

Kalkıp bilip bilmeden, herhangi bir bakanımız hakkında “filanca kulübü şöyle destekliyor, herhangi bir kulübe karşı şöyle bir tavrı var” gibi yaklaşımları bizim kabullenmemiz mümkün değil. Ben bir ay kadar önce Kulüpler Birliği toplantısında bütün başkanlar oradayken söyledim, “arkadaşlar sizden bir ricam var; lütfen siyaseti bu işe karıştırmayın ve bizi bu işlerin içerisine bulaştırmayın” dedim. Biz bütün başkanlara orada bunu demişken, buna rağmen kalkıp da bu tür açıklamaların yapılması bizi ciddi manada üzer ve buna karşı da biz sessiz kalamayız. Şampiyonluk kimsenin tekelinde değil. Bu sene sen olursun, bir sonraki sene başkası olur.

Bir de şu var onu da söyleyeyim. Kalkıp da benim arkadaşlarım “bu sene filanca kulüp şampiyon olacaktır, ya da olmalıdır veya temenni ediyorum” diye asla söylememelidir. Bizim tarafsızlığımız burada büyük önem arz ediyor. Biz tarafsızlığımızı korumalıyız. Biz bu ülkeyi yönetenler olarak tarafsızlığımızı korumalıyız. Ben mesela lig maçlarına asla gitmem. Söz konusu değildir. Ama diyelim ki Fenerbahçe, Trabzonspor, Başakşehir ya da diğer takımlarımız… Bunların uluslararası herhangi bir müsabakası olduğu zaman oralara gitmeyi de milli bir görev telakki ederim. Bu konudaki hassasiyetimiz önceliklidir. Sporda bunlara dikkat etmemiz lazım. Ligin de artık son virajında kim şampiyon olursa olsun, hep beraber alkışlamamız lazım. Ondan sonra da inşallah hepsine uluslararası müsabakalarda destek vermemiz lazım.