Erdoğan, ‘Bizim Yunus’ Töreni’nde ‘Türkçe’ye sahip’ çıkalım dedi

Yayın tarihi: 16 Şubat 2021 Salı 9:24 pm - Güncelleme: 16 Şubat 2021 Salı 9:24 pm

Erdoğan, “Bizim Yunus” Yılı Açılış Töreni’nde yaptığı açıklamada, “Vatanı önce dil sonra ordu bekler, bunun için Türkçe’mize çok sıkı sahip çıkmalıyız. Dünya dili Türkçe diyerek bir seferberlik ilan ediyoruz” ifadelerini kullandı.

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim Yunus” Yılı Açılış Töreni’nde açıklamalarda bulundu. Burada yaptığı konuşmada, ‘Türkçeye sahip çıkılması gerektiğini’ ifade eden Erdoğan, “Vatanı önce dil sonra ordu bekler, bunun için Türkçe’mize çok sıkı sahip çıkmalıyız. Dünya dili Türkçe diyerek bir seferberlik ilan ediyoruz” diye konuştu.

“Sosyal medya dili yazı ve iletişim diline dönüşüyor” ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:

“Anlamsız kısaltmalar, bozuk cümleler, saçma ifadeler günden güne sıradan hale geliyor. Tabelalarda, yazışmalarda, konuşmalarda şahit olduğumuz yabancı kelime kullanma hastalığı artık geleceğimizi tehdit eder boyuta ulaşmıştır. Kızılay meydanından aşağı inin bütün dükkanların tabelaları adeta dilimizi tehdit ediyor. İstanbul’da da öyle. Türkçe’den ziyade nevzuhur bir kuş dilini andıran bu çürümeye dur demek mecburiyetindeyiz.”

Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

“Türkçemiz dertlilerin iç sızısı, şairlerin alın yazısıdır. Öyle diyor Nihad Sami Banarlı. Ketebü yektübü Arabındır, kitap kâtip benimdir. Çörek otundan güneşe kadar düşüncemiz, fikrimiz, duygumuz, anlayışımızdır. Aşkımızın da, hasretimizin de, matemimizin de dilidir. Yiğitlenirken koçaklama, ölürken ağıttır. Merhum Ali Fuad Başgil hoca, Türkçemizin her kelimesinde asil milletin mana ve hatıralar bulunan lisan şekline girmiş milli ruhumuz olarak tarif eder. Dilini kaybeden millet hafızasını, benliğini hatta ve hatta inancını kaybeder. Ana dili ile bağını kaybeden toplumların zamanla sömürgeleşmesi, kimliksiz hale gelmesi kaçınılmazdır. Avrupa kıtasındaki soydaş toplulukların önemli bir bölümün dilleriyle bağları kopunca nasıl Slavlaştıklarını hepimiz çok iyi biliyoruz. Aynı şekilde Afrika’da sömürgecülerin işgal ettiği yerlerde insanların inançlarıyla birlikte dillerini de hedef aldıklarına şahit oluyoruz. Unutmayınız vatanı önce dil ondan sonra ordu bekler.

‘BİR ÇORAKLAŞMA SÜRECİ YAŞIYORUZ’

Türkçemize yalnızca sahip çıkmakla kalmamalı dünya dili haline getirmeliyiz. Bugün 35 ülkede ya ana dil, ya yardımcı dil ya da yabancı dil olarak Türkçe anlaşılıyor. Üzülerek ifade etmek isterim ki, bugün dilimizde bir çoraklaşma sürecini yaşıyoruz. Yabancı dile verilen önem maalesef Türkçemizi gölgede bırakıyor. Kimi yerlerde yabancı dille eğitim Türkçe eğitimin önüne geçiyor. Kimi üniversitede öğrencilerimiz bırakınız Yunus, Emrah, Refik Halid, Peyami Safa, Tanpınarları okumadan, hatta adını duymadan diploma alabiliyor. Gazetecilerimizden akademisyenlere kadar okumuş yazmış insanlardan bir bölümü Türkçe’ye özen göstermiyor.

‘ÇÜRÜMEYE DUR DEMEK MECBURİYETİNDEYİZ’

Sosyal medya dili yazı ve iletişim diline dönüşüyor. Anlamsız kısaltmalar, bozuk cümleler, saçma ifadeler günden güne sıradan hale geliyor. Tabelalarda, yazışmalarda, konuşmalarda şahit olduğumuz yabancı kelime kullanma hastalığı artık geleceğimizi tehdit eder boyuta ulaşmıştır. Kızılay meydanından aşağı inin bütün dükkanların tabelaları adeta dilimizi tehdit ediyor. İstanbul’da da öyle. Türkçe’den ziyade nevzuhur bir kuş dilini andıran bu çürümeye dur demek mecburiyetindeyiz. İnsan sahip olduğu kelimeler kadar kendini gerçekleştirir. 100 kelime ile birisi ile 1000 kelime ile düşünen birisi aynı değildir. 1000 kelime ile ömrünü tüketen 10 bin kelimeyle yaşayan birisi hayattan 10 kat daha lezzet alır, insanlığa 10 kat daha fazla katkı verilir. Bu anlayışla milli seferberlik ruhuyla çalışarak gençlerimize sözün, dilin, kelimelerin, kavramların, ifadelerin kıymetini en iyi şekilde anlatmalıyız. Kültür emperyalizmine karşı kuracağımız en güçlü savunma hattı öncelikle dilimizi korumaktır.

Türkçeyi korumadan ne milli kimliğimize sahip çıkabiliriz ne Türk dünyası ile olan bağlarımızı güçlü tutabiliriz, ne de küresel hedeflere ulaşabiliriz. Dilimiz güç kaybettiği sürece ortak kültür ve medeniyetimizin haritalarda yalnızca bir çizgiden ibaret kalmasına mani olmayız. Yabancı kavramların istilası karşısında güzel Türkçemizi korumak, geliştirmek ve zenginleştirmek olacaktır. Bu konuda bilhassa ailelerimize, öğretmenlerimize, münevverlerimize, kurum ve sivil toplum kuruluşlarımıza önemli görevler düşüyor. Yunus Emre ‘dil hikmetin yoludur’ diyor. Hep birlikte ‘Dünya Dili Türkçe’ demeliyiz. Yunus Emre’ye istinaden ‘Dünya Dili Türkçe’ adaylı seferberlik ilan ediyoruz. Bu çalışmalara gereken her türlü desteğin verileceğine inanıyorum. Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, bir kez daha 2021 Yunus Emre ve Türkçe Yılı’nın hayırlara vesile olmasını diliyor, sizlere sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”