Haber

Erdoğan: Bahçeli ile tam mutabakat içindeyiz

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bahçeli'nin "İmralı ile DEM Parti görüşmeli" çağrısının ardından bugün partisinin Grup Toplantısı'nda açıklamalarda bulundu. Bahçeli'nin çağrısını 'tarihi ve Cumhur İttifakı'nın ortak vizyonu" diye nitelendiren Erdoğan, "Biz de bu meseleyi siyasi, sosyal, bölgesel sonuçlarıyla birlikte, tüm yönleriyle ele alıyoruz. Kurumlarımız, hiçbir detayı atlamadan, devlet ve ciddiyeti ve büyük bir hassasiyetle yürütüyor" dedi.

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM'deki Grup Toplantısı'nda gündeme dair açıklamalarda bulunuyor. 

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dün partisinin Grup Toplantısı'nda PKK elebaşı Abdullah Öcalan'a yönelik çağrısını yineledi ve DEM Parti'nin İmralı ile temas kurması yönünde yeni bir çağrıda bulundu.

DEM Parti, Bahçeli'nin açıklamaları sonrası Adalet Bakanlığı'na İmralı ile görüşme başvurusu yaptı.

Erdoğan'ın söz konusu gelişmelerin ardından yapacağı açıklama merakla bekleniyordu. 

Bahçeli'nin çağrısını 'cesurca' bulduğunu ifade eden Erdoğan, bu çağrıyı "Cumhur İttifakı'nın ortak siyasi vizyonunu yansıtan tarihi çağrı" olarak nitelendirdi.

MUTABAKAT VURGUSU

Erdoğan, Bahçeli ile tam mutabakat içinde olduklarını vurgulayarak, "Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde 14 Kasım'da yaptığımız görüşme dahil, her istişaremizde, Sayın Bahçeli ile sadece iç siyaseti değil dış politikayı da ele alıyoruz. Ülkenin ve milletin hayrına olan her meselede Sayın Bahçeli ile tam mutabakat içindeyiz" ifadelerini kullandı. 

"ALTERNATİF YÖNTEMLERİ GÜNDEMİMİZDE TUTUMAKTAN GERİ DURMAYACAĞIZ"

Erdoğan, ayrıca "Ülkemizi terör yanlışından kalıcı olarak kurtaracak alternatif yöntemleri gündemimizde tutmaktan geri durmayacağız. Cumhur İttifakı olarak omuz omuza vererek terörsüz Türkiye idealini inşallah gerçeğe dönüştüreceğiz" diye konuştu. 

Erdoğan'ın 'alternatif yöntemler' ifadesiyle, söz konusu sürece yönelik kast ettiği diğer planlar merak konusu oldu. 

Erdoğan'ın açıklamasından öne çıkanlar şöyle: 

-Dünyanın pek çok yerinde iktidar, muhalefet ayrımı olmadan, ortak bir duruş sergilendiği hepimizin malumudur. Siyasi hayatımızın tamamında bunu savunduk. Ayrıştıran değil birleştiren, kutuplaştıran değil kucaklaştıran, toplumun tüm kesimlerini buluşturmaya çalışan siyasetle hizmet etmenin gayretinde olduk. Muhataplarımızdan çoğu zaman arzu ettiğimiz yaklaşımı görmesek de kardeşlik siyasetimizden ödün vermedik. 

-14 Ağustos 2001'den beri Yunus Emre misali, "Ben gelmedim dava için benim işim sevi için Dost'un evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim" diyoruz. Sadece vatan toprakları üzerinden değil, bölgemizden başlayarak tüm dünyada barış, huzur ve adaletin hakim olması için gece gündüz koşturuyoruz.

-Türkiye küresel siyasetin kutup başlarından biri olmayı günden güne güçlendirmektedir. Rusya-Ukrayna savaşı ve Gazze soykırımı dahil tüm krizlerin çözümü için yoğun çaba içerisindeyiz. İsrail ile Lübnan arasında bu sabah itibarıyla yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasından memnuniyet duyuyoruz. Gazze'de katliamın durması, kalıcı ateşkesin tesisi için Türkiye olarak her türlü katkıya hazırız.

MUHALEFETE YÖNELİK SÖZLER

-Elbette şu gerçeği de ıskalamıyoruz. Ülkemizde maalesef kendisi tuğla üstüne tuğla koymadığı gibi, yapılan her işi engelleyen, engelleyemediğinde de itibarsızlaştırmaya çalışan marazi bir muhalefet anlayışı mevcuttur. Geçtiğimiz 22 yıl boyunca yaptığımız her eseri, her kazanımı açık söylüyorum, bu zihniyete rağmen başardık. Şair diyor ya, "Öyle yıkma kendini, Öyle mahzun, öyle garip… Nerede olursan ol, içerde, dışarda, derste, sırada, yürü üstüne üstüne. Tükür yüzüne cellâdın, fırsatçının, fesatçının, hayının… Dayan kitap ile dayan iş ile. tırnak ile, diş ile, umut ile, sevda ile, düş ile. Dayan rüsva etme beni". İşte biz de böyle ağır bir vebali omuzlamanın bilinciyle çabaladık ter döktük. Bugün de bu hastalıklı anlayışın yeni hezeyanlarıyla uğraşıyoruz. Bunlar için sarf ettiğimiz her nefesin beyhude olduğunu biliyoruz. Bunlara hak ettikleri cevabı vermediğimizde, densizlik çıtasını yükseltiyorlar.

KEMAL KILIÇDAROĞLU'NU HEDEF ALDI 

-CHP'nin siyasetten eski genel başkanının, geçtiğimiz günlerde davalı olarak bulunduğu mahkeme salonunda, freni boşalmış kamyon misali savurduğu zırvalar, hakaretler bunun en son örneğidir. Karşımıza çıktığı bütün seçimleri kaybeden bu zat, kendi partisi içinde de her türlü hakarete uğrayan, şaibeli bir kurultayla devrilip, sürgüne gönderilen bir siyasetçi eskisi. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış. Bu zat da partisini tekrar kurultaya götürmek için, karanlık ittifaklar kurma ve delege avı peşinde koşarken, gündeme gelmenin yolunu bize sataşmakta daha doğrusu bizim üzerinden prim yapmakta görüyor.

-Üstelik bunu da 15 Temmuz ihanetinin faili üzerinden yürütmeye kalkıyor. 17/25 Aralık emniyet/yargı girişimi karşısında milli iradeyi savunurken, bu zatın nasıl koşa koşa FETÖ'cülere desteğe gittiğini hatırlıyoruz. Montaj olduğunu bizzat kendi ağzıyla ikrar ettiği, FETÖ'nün kasetlerini partisinin kürsüsünde açtığını da unutmadık. 15 Temmuz darbe gecesi de tankların arasından sıvışarak gittiği bir evde, keyif kahvesini yudumlayarak FETÖ'cülerin ülkeyi işgalini tamamlamasını beklemişti. Darbecileri bozguna uğrattığımızda zoraki olarak İstanbul'daki mitinge gelmiş, ardından fabrika ayarlarına dönerek FETÖ'cülerin davulunu çalmaya devam etmişti. 14 - 28 Mayıs seçimleri arifesinde gittiği ABD'de hamburgercide ne yaptığını o gün bugündür bir türlü açıklayamadı. Hatırlarsanız, ekonomi gurusu olarak reklamını yaptığı bir arkadaşı vardı, genel başkanlık koltuğunu kaybettikten sonra o da buna 'bay bay' dedi. Ülkeye getirmekten bahsettiği dolarların, avroların ise daha sonra İstanbul'da bir ofiste deste deste kule yapıldığını gördük. Elinizde kalan bir başarısızlık, kifayetsizlik, çapsızlıkla karşı karşıyayız.

-Sandıkta milletten yediği tokadın hıncı ve hırsı bu şahsın gözlerini kör etmiş, akli melekelerini esir almıştır. Siyasi rekabet başkadır, siyasetten kan davası gütmek başkadır. Kaset kumpasıyla koltuğa getirildiği ilk günden beri, bu zat, siyaset sanatını, siyaset etiğini, teamüllerini bir türlü kavrayamadı. Bugün yaşananlara baktığımızda; ülkemizin 14-28 Mayıs seçimlerinde nasıl büyük bir varta atlattığını daha net görebiliyoruz. Daha önce de söyledim, milletimizin verilmiş sadakası varmış. Şimdi de partisinin kendisini attığı çukurdan kurtulmak için bize sataşıyor. Sana bu kapıdan ekmek yok. Git, yaptığın densizliklerin hesabını yargıya ver. Senin muhatabın biz değiliz, yargıdır. Siyasi ihtiraslarına da alet olmaktayız.

İBB İLE MEB ARASINDAKİ ANAOKULU-KREŞ TARTIŞMASI

-Bunların yeni genel başkanlarının, eskisinden geri kalır tarafı yok. Milli Eğitim Bakanlığı, anaokulu hizmetinin, işlettikleri kreşlerde verilemeyeceğini hatırlatan bir yazı gönderiyor. Bu kanuni bir zorunluluktan kaynaklanıyor. Bu ikazın gerisinde, CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne götürerek iptal ettirdiği bir düzenleme bulunuyor. Tıpkı öğrenci bursları meselesi gibi, burada da CHP, yine istismar siyasetine sarılıyor. Yazının belediyelere ulaşmasının ardından CHP Genel Başkanı ve kimi belediye başkanları meydanlara dökülüp bize meydan okuyor. Cehalet, tek başına katlanılabilir bir eksikliktir. Ama cehalet ile ukalalık bir araya geldiğinde çekilmez bir hal alıyor. CHP'nin ve kimi belediye başkanlarının sergilediği tablo tam olarak budur. Anaokulu kreş ayrımını dahi bilmiyorlar. Bakanlıktan gelen yazıyı okumamışlar. Ama ahkam kesmede, engelleniyoruz naraları atıyorlar. Haydi okudular, anladılar diyelim. Bu sefer de yalan ve iftira alışkanlığından kurtulamıyorlar. Kimse kanunlara uymuyorum diyemez. Siyasi fırsatçılık adını, ailelerin, çocukların arkasına saklanacak kadar korkaklar, kifayetsizler. Ciddiye alınacak hiçbir yanları yok ama biz ülkemiz ve milletimiz adına üzülüyoruz.

TEĞMENLERE AÇILAN SORUŞTURMA 

-Benzer bir tavra, mezuniyet töreninde sergiledikleri disiplinsizlik sebebiyle soruşturmaya uğrayan teğmenlerle ilgili şahit oluyoruz. Neymiş, benim birincilere diploma vermemi değerlendiriyorlar. E birinci olmuş, huzurumuza getirilmiş. Yapmam gereken diplomalarını vermektir. Biliyorsunuz bunlar daha birkaç ay önce bize hakaret ettiği için yargılanıp cezaevine konulan birisi için yaygara kopardılar. Bu küfürbazı protokole oturtacak kadar şuurlarını kaybettiler. Sonra bu kişi oklarını kendilerine çevirince, apar topar "bilmiyorduk, haberimiz yoktu" diyerek tornistan ettiler. Disiplin kuruluna sevk edilen teğmenler ile ilgili de bodoslama bir tavır içine girdiler. Halbuki disiplin her yerde lazımdır, ama söz konusu TSK olduğunda hayati öneme sahiptir. Daha dün denecek kadar yakın bir zamanda, komutanlarından değil, Pensilvanya'dan emir alan asker elbisesi giymiş militanların, ülkeyi nasıl bir felaketin eşiğine getirdiğini yaşayıp gördük. Komutanların açık talimatına rağmen, disiplinsizlik yapan teğmenlerin, yarın ne yapacağını kim bilebilir?

-Kılıç şakırtıları arasında disiplinsizlik yapanları kahramanlaştırmak neyin nesi? Nasıl bir şuursuzluk? CHP'nin bugün de orduya siyaset bulaştırma geleneğinden kurtulamadığı anlaşılıyor. Milletimizin gözbebeği olan ordumuzun yıpratılmasına ve provoke edilmesine eyvallah demeyiz. Bu ordu milletimizin ordusudur. Kimse bu orduyu sağa sola çekmesin.

-CHP'nin sorumsuz yöneticilerinin, ordumuzu nizamsızlık, intizamsızlık, disiplinsizlik tehditleriyle karşı karşıya bırakmasına göz yummayacağız.

BAHÇELİ'NİN 'DEM PARTİ-İMRALI GÖRÜŞMESİ' ÇAĞRISI 

Geçtiğimiz haftalarda, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin cesur çağrının, Cumhur İttifakı'na şaşı bakanların iştahını kabarttığını görüyorum. Tabii bu içten pazarlıklı tipler hep olduğu gibi yine hüsrana uğradılar. 

Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde 14 Kasım'da yaptığımız görüşme dahil, her istişaremizde, Sayın Bahçeli ile sadece iç siyaseti değil dış politikayı da ele alıyoruz. Ülkenin ve milletin hayrına olan her meselede Sayın Bahçeli ile tam mutabakat içindeyiz. 

Şurası herkesin kabul ettiği bir gerçektir: Sayın Bahçeli gerçekten cesur ve ezberleri bozan bir teklif ortaya koymuştur. Biz de bu meseleyi siyasi, sosyal, bölgesel sonuçlarıyla birlikte, tüm yönleriyle ele alıyoruz. Kurumlarımız, hiçbir detayı atlamadan, devlet ve ciddiyeti ve büyük bir hassasiyetle yürütüyor. 

Bunu da kumarbazlara özgü, 'el artırıyorum' diyerek değil, titizlik, sukunet ve soğukkanlıkla yapıyoruz. 40 yıldır milletimizin başına terör belasını uhdemizde bulunan tüm imkanları kullanarak bertaraf etmekte kararlıyız. Türklerle Kürtler arasına kurulmak istenen terör duvarını yıkıp atacağız. Evlatlarımıza, terörün, şiddetin olmadığı, sırtını silaha ve dağa yaslayan terör destekli siyasetin olmadığı bir Türkiye teslim edeceğiz. 

Bu hedefimizde samimi ve kararlıyız. Terör örgütünün, küresel güçlerin tetikçisi, taşeronu olmaktan vazgeçmediği sürece başını ezmeyi sürdüreceğiz. Terör örgütünün siyasi uzantısı olarak hareket eden parti, örgütün güdümünden kurtulup, Türkiye partisi olma yönünde somut ve ikna edici irade sergilemediği müddetçe, mahşeri vicdanda ve hukuk önünde hesap vermeye devam edecek.

Seçim meydanlarında da söyledik. Gizli saklı bir şey değil. Eğer hukuk devleti ilkelerine uyarsanız, biz iktidar olarak sizinle uğraşmayız dedik. Bunlar ne yazık ki terör örgütü mensuplarını belediyeye yerleştirince ne olacak? Hukuk, yargı sizi hesaba çekecek. Ülkemizde sivil siyasetin önü ardına kadar açılmışken, yedeğine terör örgütünü alarak hiç kimse siyasetçilik oynayamaz. 

Nitekim Sayın Bahçeli'nin Cumhur İttifakı'nın ortak siyasi vizyonunu yansıtan tarihi çağrısından sonra hem Kandil'den, hem DEM Parti'den gelen ilk açıklamalar, her iki yapının da hala aynı kafada olduğuna işaret etmiştir. Bu kafanın mutlaka değişmesi gerekiyor. Karşımızdaki tablo çok da umutlu olmamıza izin vermiyor. Tüm bu zorluklarına rağmen, ülkemizin milli güvenlik ve diplomasi öncelikleri çerçevesinde sadece bugüne değil geleceğe odaklanan uzun menzilli bir perspektifle neler yapılabileceğini mütalaa ediyoruz.

Silahları gömeceksiniz. Silahları gömdüğünüz anda bizim için her şey sizlerin önünü açmaktır. Ama siz silahları gömmez, hala bombaları patlatmaya devam ederseniz, milletin eli sizin omzunuzda olacaktır. Bölgemiz kan deryasına dönmüşken, devletimizin her türlü tedbiri alması, vazifesidir. Bu tartışmaların hiçbiri de terörle mücadelede en küçük bir zafiyete yol açmayacaktır. Terörle mücadelemiz, son teröristi ortadan kaldırıncaya kadar devam edecektir.