Erdoğan, Putin’in kendisini beklettiği görüntülere ilişkin ilk kez konuştu

Yayın tarihi: 10 Mart 2020 Salı 2:22 pm - Güncelleme: 10 Mart 2020 Salı 4:16 pm

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Belçika dönüşü uçaktaki gazetecilerin sorularını yanıtladı. İdlib, Suriye ve mülteci krizinin Türkiye’den ziyade AB için bir irade ve liderlik testi olduğunu öne süren Erdoğan, “AB ile yeni bir süreç başlatabiliriz” dedi. Erdoğan, Moskova zirvesinde Türk heyetinin bekletildiği görüntülere ilişkin, “Türkiye ve Rusya ilişkileri bu tür medyatik manipülasyonlara kurban edilemez. Sayın Putin bizi arabaya kadar uğurladı” yorumunda bulundu.

Erdoğan’ın açık kapı politikasından sonra sınırdaki bekleyişlerini sürdüren göçmenlere ilişkin de konuşan Erdoğan, “Sınır hattında takındıkları tavrın cinayet olduğunu bilmeleri lazım. Bunların hesabını soracağız. Yunanistan’a teklifimdir, kapılarını açsın. Bu insanlar Yunanistan’da kalıcı değil. Avrupa’nın diğer ülkelerine geçip gitsinler” dedi.

Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

“İdlib’de büyük bedeller ödeyerek ateşkes sağladığımız ve sivilleri koruma altına aldığımız bir dönemde AB de üzerine düşeni yapmalıdır. AB Başkanları, Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirdiğini ve AB’nin yavaş hareket ettiğini kabul ettiler.

ATEŞKES AÇIKLAMASI

“Suriye’de geçici bir ateşkes de olsa iyi gidiyor, 4 günü doldurduk. Temennim odur ki bu şekilde devam eder ve kalıcı ateşkese dönüşür.”

“Bu geceden itibaren benzinde 60 kuruş, motorinde 55 kuruş indirimin uygulamaya alınacak.”

BEKLETİLME GÖRÜNTÜLERİ

“Türkiye ve Rusya ilişkileri bu tür medyatik manipülasyonlara kurban edilemez.”

Moskova zirvesinde Putin’in Türk heyetini beklettiği anlar

Dakika tutmuşlar… Çavuşoğlu’ndan ‘Türk heyetinin bekletilmesi’ açıklaması

“Bize bazı haberler geliyor, ‘Bay Kemal tansiyonu düşürmek istiyor’ diye. Böyle bir şeyin farkına vardıysa, o tansiyonu düşürebilir, neden düşürmüyor?”

KORONAVİRÜS AÇIKLAMASI

“Koronavirüse yönelik alt yapı ve ön hazırlıklarımızı iyi yaptık. Sağlık tesislerimiz zaten bu konuda tartışılmaz. Şu an 114 ülkede görülen bu salgının Türkiye’de görülmemesi, aldığımız önlemlerin ne kadar yerinde olduğunu ortaya koyuyor.”

GÖÇMENLERİN DURUMU

Erdoğan’ın gazetecilere verdiği yanıtlar şöyle:

Türkiye açık kapı politikasına ne kadar daha devam edecek? AB ile yapılan anlaşmalarda hep bir oyalama, zaman kazanma gibi oldu. AB ile yeni bir geri kabul anlaşması imzalanması söz konusu olacak mı? Türkiye sınır kapılarını kapatmak için nasıl bir somut adım görmek istiyor?

Temenni ederim ki aynı durum devam etmez. Biz kendilerine açık açık bunların hepsini bu akşam söyledik. Sayın Charles Michel ve Sayın Ursula von der Leyen ikili olarak beraberdi. Mevlüt Bey’le birlikte dörtlü çalışma yaptık ve bu çalışmayı yaptıktan sonra da dedik ki “Bakın, 1963’ten bu yana biz Avrupa Birliğinde resmi müracaatını yapmış, kapıda bekleyen bir ülkeyiz. Türkiye’ye bunu reva görürken, Hırvatistan şu an dönem başkanı, bakın nerden nereye gelmiş. Bunlar dönem başkanı oldu, biz şu anda hep müzakere içindeyiz. Böyle bir durumdayız. Bunun sebebi nedir? Türkiye gibi bir ülkeye yaptığınız çifte standart uygulamaktır. Açık ve net bir şey söyleyeyim, eğer hakikaten farklı bir şey düşünüyorsanız bunları da söyleyin. Biz bu akşam aramızda yaptığımız müzakereyi de iyi niyetlilikle taşıyalım ve vakit kaybetmeden bu aradaki diyalogu, zinciri koparan konuları ortadan kaldıralım. Bakın ben Dışişleri Bakanımı görevlendiriyorum. O yanına birkaç uzmanını da almak suretiyle, bütün bu konularda siz de uzmanlarıyla beraber kimi görevlendiriyorsanız görevlendirin.” Bunu da Borrell’e söyledim. “Bu çalışma başlasın ve biz bu işten yıl sonuna kadar artık bir netice alalım.” dedik. Onlar da konuya olumlu yaklaştı ve Mart ayının 26’sında bir zirve olacak. Temenni ederim ki o zirveye kadar arkadaşlarımız bir mesafe alırlar ve o zirvede de bu konular masaya yatırılır.

Mülteci konusunda Türkiye’nin tezlerine bugüne kadar yakın duran Merkel, “Türkiye kendi problemlerini mültecilerin sırtından çözmeye çalışırsa bizden anlayış bekleyemez” dedi. Yunanistan Başbakanı Miçotakis de “Eğer Sayın Erdoğan Türkiye-AB ilişkilerinin tekrar gözden geçirilmesini istiyorsa sınıra topladığı çaresizleri geri çeksin ve tutukladığımız mültecileri kabul etsin” dedi. Bu iki açıklamaya yorumunuz ne olur? Bir de sizin Yunanistan’a kapıları açma çağrınız olmuştu. Bu konuda ne ilave etmek istersiniz?

Tabi Merkel bunu hangi anlamda söyledi, ne şartlarda söyledi bunu bilmiyorum. Fakat bizimle böyle bir görüşmeyi kabul ettiğine göre herhalde bunun altında farklı bazı düşünceler olsa gerek. Salı günü bir araya geldiğimizde bu konuyu kendisiyle konuşuruz. Burada ne demek istemiş bunu kendisine sorarız.

Yunanistan’a gelince… Bir defa Yunanistan önce uluslararası hukuku bilmiyor. Bu konularda Sayın Miçotakis maalesef çok geri kalmış bir konumda. Kendisinin önce uluslararası hukuku öğrenmesi lazım. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni bir okuması lazım. Sınır hattında takındıkları tavrın bir cinayet olduğunu bilmeleri lazım. Bunların sınırda öldürdükleri 4-5 tane mülteci var. Bunların hesabını soracağız. Bunu orada bırakmayacağız. Aynı şekilde o çırılçıplak soydukları insanları, bütün o resimleriyle, bu seneki Birleşmiş Milletler Genel Kurul Toplantısında bunların gözlerinin önüne sereceğiz.

Şimdi bunlar yetmezmiş gibi bütün sınırlarını keskin tellerle çeviriyorlar. Fakat tabi bizim artık bu kapıları kapatma gibi bir düşüncemiz yok. Yunanistan’a teklifimdir; kapılarını açsın. Bu insanlar Yunanistan’da kalıcı değil. Yunanistan’dan Avrupa’nın diğer ülkelerine geçip gitsinler. Sen geçip gitsin diyemiyorsun, ondan sonra faturayı Türkiye’ye kesiyorsun. Biz adil, insancıl paylaşım diyoruz. Siz bütün yükü Türkiye’ye yıkmaya gelince yıkıyorsunuz ama desteğe gelince destek vermeyeceksiniz! Kusura bakmayın. Ancak Avrupa Birliği bize vaat ettiği bu şartları yerine getirirse biz de gereğini tabi gerçekleştiririz. Nedir bu? 2 ona 2 bize, 1 ona 1 bize. Adil, insani paylaşım dedik. Bunları yaparız. Ama bunlar mesela bu vize olayında Latin Amerika ülkelerine bile kalkıyorlar her şeyi veriyorlar; Balkanlara veriyorlar, Ukrayna’ya veriyorlar ancak Türkiye gibi bir ülkeye maalesef vize uygulamasını hala kaldırmıyorlar.

Suriye’deki son duruma ilişkin Esed rejiminin ateşkesi ihlal ettiği yolunda haberler var. Türkiye’nin de bu konudaki tavrı net. Bundan sonra sahadaki duruma paralel olarak ne gibi caydırıcı unsurlar kullanılacak? Ayrıca bir Patriot bataryasının Türkiye’de konuşlandırılması bugünkü görüşmede gündeme geldi mi?

İspanyolların bizde bulunan Patriot’ları şu anda NATO’nun bizim için görevlendirdiği pakettir. Bu gündeme geldi. Ancak ilave bir paket konusu gündeme gelmedi. S-400 konusunda da Stoltenberg’in kanaati bellidir; “Üyelerimizin kendi tercihidir. Biz onlara niye onu, niye şunu gibi bir tercih baskısı yapmayız, yapamayız.” Ama Patriot konusunda da bildiğiniz gibi biz Amerika’ya şu teklifi de yaptık; “Eğer verecekseniz siz de bize Patriot verin. Biz sizden de Patriot alırız.” Ancak S-400 konusunda tabi onlar da epeyce yumuşadılar, “S-400’leri devreye almayacağınıza dair bize söz verin” noktasına geldiler.

Tabi şu anda İdlib’de Pantsir’ler var. Libya’da da var. İdlib’de biz 8 Pantsir’i SİHA’larla yok ettik. Bunlar tabi fiyatları da çok yüklü ve önemli hava savunma sistemleri.

Şu an geçici bir ateşkes de olsa süreç iyi gidiyor, 4 günü doldurduk. Temennim odur ki bu şekilde devam eder ve bu kalıcı bir ateşkese de dönüşür.

Bu arada tabi biz İdlib’in kuzeyinde briket barakalar konusunda çalışmalarımızı hızla devam ettiriyoruz. Sınırımızdan 25-30 kilometre derinlikte oralarda güvenli bölge oluşturmak suretiyle briket barakaları yapıyoruz. Şu an 1.500 kadar yapıldı. Bunlarla beraber İdlib’deki insanları buralara peyderpey yerleştireceğiz. Bu barakaların zeminine tahta döşüyoruz ve konforunu artırmaya gayret gösteriyoruz. Tabi bununla birlikte ateşkesin ardından güneyden kuzeye İdlib’e yavaş yavaş dönüşler de başladı.

Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge içinde yerleşim yerleri oluşturulması ve mültecilerin yerleştirilmesi önerisine AB ve ABD’den destek verilecek mi? Daha önce ellerini taşın altına koymamakla eleştirmiştiniz bu yeni süreçte durum değişti mi?

Güvenli bölge farklı. Gerek Obama ile gerekse Trump ile yaptığımız görüşmelerin neticesindeki güvenli bölge… Bunu Obama yerine getirmedi ama Trump bunu çok dillendirdi. Dillendirmesine rağmen Trump da bununla ilgili adımı maalesef atmadı, atamadı. Hatta daha sonra daha ileri gitti ve dedi ki ben askerimi çekeceğim. Bir hareketlenme oldu fakat o da yürümedi. En son geçen hafta yaptığımız görüşmede “Ben artık burada askerimi tutmayacağım, ben burada büyük harcamalar yapmak istemiyorum ve askerimi çekeceğim.” dedi. Şimdi biz bekliyoruz. Bize verdiği son mesaj bu şekilde.

Tabi bizim için şurası çok önemli; Kamışlı petrol rezervlerinin olduğu bir yer. Petrol rezervinin olduğu diğer yer Deyrizor. Burada teröristler kaynağı sömürüyor. Buranın üzerinde Amerika’nın da planı var. Kamışlı üzerinde de Putin’in bir planı var. Ben Sayın Putin’e şu teklifi yaptım; “Buradan elde edilen petroller yardımıyla, biz işin müteahhitlik tarafını yaparız, eğer mali noktada destek verirseniz, gelin bu yıkılmış olan Suriye’yi ayağa kaldıralım.” Putin de “Olabilir” dedi. Eğer burada böyle bir adım atılabilirse hatta aynı teklifi Trump’a da yapabilirim. Buradan bu teröristler nemalanacağına -çünkü zaten aldıkları, çıkardıkları petrol işlenmiş petrol değil, yani kalite yok ama alınır ve işlenir hale gelirse- buralardan gelecek imkanla Suriye’yi yeniden imar etme şansımız doğar. Bu da Suriye’nin birliğine, bütünlüğüne kimin sahip çıkma, kimin el koyma isteği içinde olduğunu ortaya çıkarır.

Rus medyasının sizin Putin’i beklerken olduğu iddia edilen bazı görüntülerinizi yayınlamasına ne diyorsunuz? Türk-Rus ilişkilerine zarar veriyor mu Rus medyası?

Her ülkenin medyasında maalesef bu tür fevri örnekler yer alabiliyor. Ancak Türkiye ve Rusya ilişkileri bu tür medyatik manipülasyonlara kurban edilemez. Arkadaşlarımız konuyla ilgili bütün muhataplarıyla görüştüler. Herhangi bir kastın kesinlikle söz konusu olmadığını, kendilerinin de bu tutumdan ciddi manada rahatsız olduklarını ifade ettiler. Rutin bir sürecin bile birilerince manipüle edilerek farklı noktalara çekilmeye çalışılması buradaki kötü niyeti gösteriyor aslında. Nitekim bizim medyaya görüntü vereceğimiz Putin’in çalışma ofisi bir uçta, biz ise öbür uçtan geliyoruz. O bu uçtan çıkana kadar, biz de bulunduğumuz yerden çıkana kadar buluşma noktası gibi orta noktada buluşuyoruz. Bazıları da buradan art niyetli çıkarımlar yapmaya çalışıyorlar. Sayın Putin bizi arabaya kadar uğurladı. Tabi niyet kötü olunca bunu yazmıyorlar, göstermiyorlar.