Enis Berberoğlu’nun avukatlarından 6 sayfalık dilekçe

Yayın tarihi: 16 Ekim 2020 Cuma 10:13 am - Güncelleme: 16 Ekim 2020 Cuma 10:13 am

Anayasa Mahkemesinin yeniden yargılama kararının tanınmaması üzerine Enis Berberoğlu’nun avukatları İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 6 sayfalık dilekçe verdi.

Yerel mahkemenin kararına itiraz eden Berberoğlu’nun avukatları, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 6 sayfalık dilekçe vererek, AYM kararlarının sorgusuz uygulanmak zorunda olduğunu belirtti.

Öte yandan AYM üyesi Engin Yıldırım’ın sosyal medya hesabı üzerinden AYM binasının fotoğrafıyla paylaştığı ve hükümet kanadından gelen tepkilerle darbe tartışmalarına dönüştürülen ‘Işık polemiği’ de gündemden düşmüyor. Tele 1’de konuşan 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, “13 Ekim Ankara’nın başkent oluşunun 97. yılıydı, bu yüzden Ankara’da tüm kamu kurum ve kuruluşlarının ışıkları açıktı” dedi.

Berberoğlu kararı ve ardından yaşanan ‘Işık polemiği’ siyasetin de nabzını yükseltti. Pandemiyle derinleşen krizi yönetemeyen iktidar bloku, barolar ve meslek örgütlerinin yanı sıra AYM’yi hedef almaktan da çekinmedi. İçişleri Bakanlığı’nın tweet polemiğine karşılık vermesi kurumlar arası gerilimi açığa çıkardı. Tüm bu gelişmeler Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin neden olduğu sistem krizini gözler önüne serdi.

‘IŞIK POLEMİĞİ’ REJİM KRİZİNİ YANSITIYOR

Yerel mahkemenin Anayasa Mahkemesi’nin Berberoğlu kararını tanımamasıyla gündeme gelen tartışmalar ve “ışık polemiği” yalnızca birer gösterge. Türkiye’nin bugün yaşadığı salt bir “hukuk karmaşası” ya da “kurumlar arası kavga” değil, derin ve çok yönlü bir rejim krizidir. Sonuçları artık çok daha net gözlemlenebilen anayasal kriz bu rejim krizinin bir yansımasıdır. Kaynağında da tek adam sistemi yatmaktadır. Kriz iktidarın sosyal ve ekonomik alanlarda neden olduğu başka yapısal sorunlarla birleşmiş, içinden çıkılamaz bir hale gelmiştir.

Bir AYM üyesinin tweetine İçişleri Bakanlığı’nın cevap vermesi, üslup ve muhataplık sorunu olmasının ötesinde tek adam sisteminin dikişlerinin tutmadığının ifadesidir. Tweetin maksadını aşması başka bir şeydir, iktidarın bir süredir AYM’i hedef tahtasına koyduğu, ondan kurtulmak istediği gerçeği bir başka şeydir. Dolayısıyla tartışmayı Berberoğlu kararı etrafında yaşananlara indirgemek hatalıdır. Seçim kanunu ve siyasi partiler kanunu değiştirme çabasında olan AKP-MHP, AYM’yi bugün aldıkları kararlardan çok gelecekte alabilecekleri kararlar nedeniyle durdurmak niyetinde gözükmektedir.

Mesajını da AYM üyelerinden ziyade, Mahkeme’ye başvurmayı siyasi mücadelenin adeta önüne koyan Meclis içi muhalefete vermektedir.

İktidar sözcüleri istedikleri kadar konuyu, artık hiçbir inandırıcılığı kalmamış olan vesayet tartışmasına çekmek istesin, asıl konuşulması gereken normlar hiyerarşisini alt üst eden, yargıyı yürütmenin arka bahçesi haline getirmeyi hedefleyen tek adam rejiminin iç çelişkileri ve açmazlarıdır. Bu çelişkiler, kimi zaman anayasayı fiilen askıya alarak kimi zaman da devletin tarikatlar ve çeşitli klikler tarafından parsellenmesini görmezden gelerek aşılmaya çalışılmaktadır.

16 Nisan referandumundan bu yana devleti tek adam rejimi etrafında yeniden dizayn etmeye çalışan iktidar, ülkeyi temel kurumlarının kamuoyunda karşı karşıya geldiği bir yere sürüklemiş durumdadır. Ötesinde AKP ve MHP’nin birbirleriyle rekabeti ve her ikisinin de kendi içindeki çatlaklar, doğrudan iktidarın anayasal kurumlara yönelik tutumunu belirlemektedir. MHP’nin AKP’yi “yörüngede” tutmak, AKP’nin de kendi sorunlarını gizlemek için muhalefete doğru hamle yapmak istemesi, iktidar blokunun sergilediği “uyum” tablosunun arkasında ciddi bir nüfuz ve çıkar çatışmasının olduğuna işarettir. TTB, barolar, AYM hakkında iktidar cenahından sarf edilen tüm sözleri ve atılan adımları bu çerçeve içinde yeniden düşünmek mümkündür.

GELECEK PARTİSİ’NDEN REFERANDUM GÖNDERMESİ

Gelecek Partisi’nden yapılan açıklamada ise “Anayasa ve yasa ihlali oluşmuştur” denildi. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının kesin hüküm oluğuna dikkati çeken açıklamada, “İlk derece mahkemesinin vermiş olduğu bu yanlış kararla; hukuk devleti, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesi ile ve yine 2010 yılında büyük umutlarla yapılan anayasa değişikliği ile hukuk sistemimize girmiş ve vatandaşlarımızın hak arama yollarını genişleten ‘Bireysel başvuru müessesesi’ büyük yara almıştır” ifadeleri yer aldı.