AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararı ile görevden alınan Emniyet Genel Müdürü Celal Uzunkaya, görevden alınmış yerine Şırnak Valisi Mehmet Aktaş getirilmişti. Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, bugünkü yazısında olayın perde arkasında gerçekleşenleri yazdı

İşte Barış Terkoğlu'nun yazısı: Evinize hırsız girse en yakın karakola haber veriyorsunuz. Başınız dara düşse 155’i arıyorsunuz. Ama Emniyet Genel Müdürü bir gece yarısı görevden alınıyor, kimse konuşmuyor. Anlatma çağı bitti, suskunluk devrindeyiz. Şimdi sessizlik bildirileri dağıtılıyor. Geçen hafta bugün, koltuğundan edilen Emniyet Genel Müdürü Celal Uzunkaya’nın hikâyesini yazmıştım. Muhafazakâr kimliğiyle bilinen Celal Uzunkaya, uzun yıllar boyunca FETÖ karşıtlığıyla nam salmıştı. Polis okulunda Fethullahçılarla yaşadığı ayrışma, 1990 yılında Gülen’in özel hayatına dair bir muhbirin verdiği bilgileri Emniyet arşivine taşımasıyla kavgaya dönüşmüştü. 1991’de Gülenciler tarafından hileli kura soruşturmasına sokularak görevinden edilen Uzunkaya’ya asıl darbe, FETÖ’nün Emniyet İstihbaratını ele geçirdiği 2008 sonrasında vuruldu. Uzunkaya’nın telefonu önce sahte isimlerle dinlendi. 2009 yılında ise isimsiz bir ihbar mektubuyla, kendisine yıllar önce Gülen için istihbarat veren muhbirle birlikte, çete davasına sanık yapıldı, hapis cezası aldı. https://tele1.com.tr/gorevden-alinan-emniyet-genel-muduru-uzunkaya-ilk-kez-konustu-69881/ Herkes Ergenekon ve Balyoz gibi davaları biliyor, ancak FETÖ’nün tasfiye sürecinde çöken kumpas davalarından biri de buydu. Uzunkaya da göreve döndü. Aslında bir dönem kavga ettiği FETÖ ile mücadele noktasına, Türkiye yıllar sonra gelmişti. Süreci bıraktığı yerden devam ettirmek için atmosfer çok uygundu. Ama kazın ayağı hiç de öyle çıkmadı. Emniyet Genel Müdürlüğü’ne kadar yükselen Uzunkaya, daha bir yıl dolmadan görevden alındı.

Uzunkaya’ya ByLock kumpası mı?

Geçen yazıda ortaya atılan tezlere değinmiştik. Birbirinden farklı görüşlerin kesiştiği bir gerçek vardı. O da “polis gibi polis” olmakta ısrar eden Uzunkaya, siyasi iktidarın beklentilerini karşılayamamıştı. Yazdıklarımın ardından bir dizi ilginç tepkiyle karşılaştım. Birden fazla isim bana ulaşarak aynı iddiada bulundu. Hepsinin de kaynağı Emniyet’ti. Söylediklerine göre Celal Uzunkaya’nın telefonunda FETÖ’nün haberleşme aracı ByLock çıkmıştı. Bu nedenle İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ifadesine başvurulmuştu. Hatta o denli ileri gidiyorlardı ki Uzunkaya’nın, savunmasında telefonun hediye geldiğini söylediğinden bile bahsediyorlardı. İddianın kuşkusuz inandırıcılığı yoktu. FETÖ’ye karşı yıllar önce birçok adım atmış, polislik kariyeri FETÖ tarafından defalarca sonlandırılmaya çalışılmış ve nihayetinde uydurma delillerle hakkında hapis cezası verilmiş bir müdürden söz ediyoruz. FETÖ’cü olması, üstüne üstlük ByLock kullanması akıldışıydı. Uzunkaya, ya yeni bir kumpasa kurban ediliyordu ya da bir tür itibarsızlaştırma operasyonuyla karşı karşıyaydı. İşin aslını öğrenebilmek için Celal Uzunkaya’ya yakın kaynaklara ulaştım. Bu dedikodular Uzunkaya’ya kadar varmıştı. Kendisine böyle bir ihtimalin sorulmasını bile zül addediyordu. Ne telefonunda ByLock çıkmıştı ne de bunun için ifadeye çağrılmıştı. Böyle bir iddianın yakınına dahi yaklaşamayacağını söyleyen Uzunkaya, bu dedikoduyu servis edenler için ise “hain ve kansız” ifadelerini kullanıyordu.

İşin sırrı Emniyet içindeki kavgada

Peki, neden? Uzunkaya neden önce tasfiye edilmiş, ardından itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştı? Aslında işin sırrı, Emniyet’teki tayin ve terfi kararlarının gecikmesinde yatıyor. Terfilerin ve kadrosuzluk nedeniyle emekli edileceklerin görüşülüp karar bağlanacağı YDK (Yüksek Değerlendirme Kurulu) bir süredir toplantı yapamıyordu. İki defa ertelenmişti. Zira bu konuda bir ayrışma yaşanıyordu. Uzunkaya; dışarıdan değil, yıllar sonra bizzat Emniyet içerisinden gelen bir müdür olarak atanmıştı. Haksız gördüğü kimi terfilere ve “elini taşın altına koyduğu”nu düşündüğü kimi kadroların emekliliğine karşı çıkıyordu. Emniyet içerisindeki güç savaşlarına, FETÖ’den sonra kimi grupların köşe başlarını ele geçirmesine, gücünü polis dışındaki yapılanmalardan alan bazı polislerin yükselmesine olumsuz bakıyordu. Emniyet’in kendi teamülleriyle ilerleme çabasına, sonunda dışarıdan müdahale gerçekleşti. Uzunkaya, iktidar eliyle, YDK’nin toplanacağı söylenen güne saatler kala görevden alındı. Kuşkusuz bu durum polisin daha kolay dizayn edilmesine yarayacaktı. Kimleri sevindireceğini söylemeye bile gerek yok. (Bu yazının yazıldığı tarihte 1. dereceye terfi eden Emniyet müdürlerinin durumu halen açıklanmamıştı.) İşin ilginç yanı, bu, Uzunkaya’nın YDK ile ilk sınavı değil. Uzunkaya, 2007-2010 yılları arasında Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı görevinde bulunmuştu. O dönem tasfiye edilmeden, 2009 yılında, FETÖ’nün kumpas kurduğu Emniyet müdürlerinden biri ona haber göndermiş, “kendisine dikkat etmesi” için uyarmıştı. Zira o dönem de YDK’yi Fethullahçılar kullanmak istiyordu. YAŞ’ta generalleri atadıkları gibi YDK’de de Emniyet’in kaderini belirleyeceklerdi. Önlerinde engel olarak gördükleri Celal Uzunkaya ve Emin Arslan gibi genel müdür yardımcılarını işte bu nedenle kumpaslarla tasfiye etmişlerdi. “FETÖ bitti” derken bu kez Emniyet içerisindeki başka hesaplaşmalar, yıllar sonra yine bir YDK arifesinde Uzunkaya’nın tasfiyesine yol açıyordu. En iyi doktorun en doğru teşhisi koyan, en iyileştirici müdahaleyi yapan doktor olduğunu biliyoruz. En iyi polisi, en iyi askeri, en iyi bürokratı konuşmaya gelince nedense durum değişiyor. Kamunun gücünü kendi gücünde toplamaya çalışanlar, Türkiye’yi bitmek bilmez kavgaların içerisine sokuyor. Olan, yüzlerce yıllık gelenekleri olan kurumlara oluyor. Kulakları sağır eden suskunluk bittiğinde belki de en çok onları konuşacağız.

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ

Muhabir: Oğuzhan Poyrazoğlu