TBMM Genel Kurulu'nda; Ticaret Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçelerinin görüşmeleri devam ediyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, “İngiliz yazar Shakespeare, ‘Güven ruh gibidir, terk ettiği bedene asla geri dönmez’ diyor. AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, üç yıl önce ‘faiz sebep’, ‘nas’ , ‘ben ekonomistim’ dedi. Merkez Bankası başkanlarını, ekonomiden sorumlu bakanları görevden aldı. Şirazesinden çıkardığı ekonomiyi, seçim kazanma hırsıyla fren yerine gaza basarak şarampole yuvarladı” diye konuştu.
“VİTRİNE KONAN İSİMLER, YİTİRİLEN GÜVENİ SAĞLAYAMIYOR”
Ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Öztrak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"AK Parti ilk seçildiğinde kucağında bulduğu, yıllardır kaymağını yediği, benim de hazırlanmasında hazine müsteşarı olarak görev aldığım, Türkiye’nin güçlü ekonomiye geçiş programının son kazanımlarını da bitirdi. Kendisine zerre miskal güven kalmadığını görünce de her zaman yaptığını yaptı. Sorumluluğu önce dış güçlere, sonra kendi atadığı yönetime yıkıp, yeni bir ekonomi yönetimini iş başına getirdi. Ama TÜİK makyajına rağmen bir buçuk yıldır ne enfasyon ne de işsizlik öngördükleri gibi düşmüyor. Her şey ateş pahası. Vitrine konan isimler, yitirilen güveni sağlayamıyor. Çünkü herkes suyun başında aslında Erdoğan’ın otyurduğunu görüyor. Sorunun sebebi olanın, çözümün adresi olamayacağını biliyor. Uluslararası kuruluşlar, Türkiye ekonomisine dair risklerin başına hala Saray’ın irrasyonel politikalara dönme risklerini yazıyor. Mevcut yönetim de Cumhurbaşkanı’nın her an kendi işlerine son verebileceğini düşünüyor ki sorunlara neşter vurmak yerine, pansuman tedbirlerle vaziyeti idare etmeye çalışıyor.
“EKONOMİ YÖNETİMİNİN ELİNDEN ÖNGÖRDÜKLERİ ENFLASYONU SÜREKLİ ARTIRMAKTAN BAŞKA BİR ŞEY YAPMAK GELMİYOR”
Dezenflasyon dedikleri yüksek faiz, değerli lira politikasıyla dışarıya milletin kesesinden tefeci faizi ödeyerek para bulmaya döndü. Ortada artık geri dönüş olmayacağı konusunda güven veren siyasi, hukuki ve kurumsal bir çerçeve yok. Saydam, hesap veren, güçlü çapalara sahip bir program da yok. Ekonomi yönetiminin elinden öngördükleri enflasyonu sürekli artırmaktan başka bir şey yapmak gelmiyor. Bir önceki Orta Vadeli Program’da 2024’te enflasyon yüzde 33 olacak diye yazıyordu. Hükümetin üç ay önce yayımladığı yeni programda bu yüzde 41.5’e çıktı. Merkez Bankası’nın son raporunda ise 2024 enflasyonu, yüzde 44 olacak deniyor. 2024 yılında yönetimin enflasyon tahmini, hedeften yaklaşık yüzde 50 oranında sapmış durumda. Hükümetin üç ay önce yayınladığı Orta Vadeli Program’da 2025 yılı enflasyon hedefi yüzde 17.5 idi. Merkez Bankası, bu programdan bir ay sonra yayınladığı raporda 2025’te enflasyon yüzde 21 olacak, yüzde 26’ya kadar da yolu var diyor. Hükümet emekli aylıklarını, çalışanların maaş ve ücretlerini hangi enflasyona göre hesaplayacak. Hükümet sakallı celal’in de dediği gibi biraz da ciddiyeti denemelidir.
“HÜKÜMETİN ENFLASYONUNA NE PİYASALAR NE İŞ DÜNYASI NE DE VATANDAŞ İNANIYOR”
Aylıkları, maaşları ve ücretleri şimdiden hedeften yüzde 50 sapacağı belli olan enflasyon hedefine göre değil, Merkez Bankası’nın öngördüğü son enflasyon tahminine göre hesaplamalı, dar ve sabit gelirlileri artık daha fazla mağdur etmemelidir. Resmi hedef ve tahminler bu seviyedeyken, Merkez Bankası anketinde 2025 yılı enflasyonu için piyasalar yüzde 27 diyor. İş dünyası ise yüzde 40, vatandaş ise yüzde 64 olur diyor. Hükümetin enflasyonuna ne piyasalar ne iş dünyası ne de vatandaş inanıyor. Vatandaş, ekonomiye güvenin temel direklerinden biri olması gereken Türkiye İstatistik Kurumu’nu artık ücretlinin, emeklinin, memurun rızkına musallat olan canavar gibi görüyor. TÜİK, işsizlikte de zamana bağlı eksik istihdamı ayar vidası olarak kullanıyor. Gerçek işsiz sayısı 11 milyonun üzerine çıkmış, TÜİK’in tabelasında işsiz, 3 milyon kişi yazıyor.
"ERDOĞAN KENDİ MİLLETİNİ UNUTMUŞ"
31 Mart’tan sonra Saray’ın seçim kaybetme korkusu arttıkça, muhalefete karşı saldırganlığı da arttı. Erdoğan, açlıkla boğuşmak zorunda bıraktığı emekliye, açlık sınırın altında yaşattığı asgari ücretliye, alın terinin karşılığını alamadığı için toprağa küsen çiftçiye, siftahsız günü kapatan esnafa, haftada bir günü aç geçirmek zorunda kalan gence yaşattığı zulmü görmüyor. Seslerini duymuyor. Kendi milletini unutmuş. Bir yandan da milletin seçtiği başkanlarının yönettiği belediyelere haciz uygulayarak iş yapmalarını engellemeyi, bu suretle muhalefete oy veren hemşehrilerini zulüm etmeyi de ihmal etmiyor."