Tarihsel Varlık

İnsan, tarihsel varlık olmak zorundadır. Bu zorunluluk şunu gösterir. İnsan, güncel bir varlık değildir. Tarihi bilemediğimiz zamanlardan savaşımla kendini oluşturmuştur. Böylece tarihin içinde yaşayan bir varlık olmuştur. Oluş kategorisi, insanı tarihin öznesi yapar. Gizil gücü devindiren oluş kategorisi dumura uğratılırsa, insan toplumu, tarih dışına düşer, çağdaş atılımlara girişemez. Osmanlı İmparatorluğu’nun batış nedeni oluş kategorisinin gizil gücünü dumura uğratmasıdır. Gizil güç kategorisini İslam dini dumura uğratmıştır. Bu konuda Katip Çelebi şöyle der, “ İslami almayan eylemlerin yasaklanmasında ilk zamanlarda o kadar çok sert davranılmıştı ki Hazreti Ömer(r.a) Mısır ve İskenderiye fethedilince nice 1000 cildi bulan kitapları yaktırmıştı.” (1) bu zamanla aşıldı, İslami olmayan bilimlerle insanlar aydınlatmak istendi. “Lakin nice boş kafalı kimseler, İslam’ın ilk döneminde bir maslanat için vaki olan men etmeye dair rivayetleri görüp katı bir taş gibi saf taklitçilik hali içinde dönüp kaldılar. Meselenin aslını düşünüp taşınmadan (akli ilimleri) red ve inkar eylediler.(2)

Katip Çelebi’nin söylediği gibi taş gibi donup kaldılar. Gökyüzüne sığır gibi baktılar. Mustafa Kemal Osmanlı’nın batışının nedenini kavradı. Toplumun gizli gücünü devindirdi, devrimlerle Türk ulusunu, tarihsel varlık yaptı.

Atatürk Devrimlerin Amacı

Filozof İonna Kuçuradi şöyle der, “ Atatürk devrimi Türkiye’de Kant’ın anladigi anlamda bir aydınlanmayı motto’su sapare aude (bilmeye cesaret et) olan aydınlanmayı amaçlamıştır. Bunun çok temel bir koşulu laiklikti: yani kamu işlerinin düzenlenmesinde ve bu arada eğitimin düzenlenmesinde dinsel normların belirleyeceği olmaması gerektiği düşüncesi. Çünkü ancak o takdirde insanlarımızın insansal olarak olanaklarını gerçekleştirebilmelerini mümkün kılan ilkelerle bugün insan hakları dediğimiz ilkelerle toplumsal düzenlemeler yapılabilir, insanlar bilmeye cesaret edebilir. Böylece aydın insan, Aydın yurttaş yetişebilir.”(3)

Bilme cesareti

Bilmenin önündeki en büyük engel tartışılmaz bir yetkedir hele o yetki tanrı olursa… Gazali'ye göre, bir ağacın yaprağı tanrının izni olmadan kıpırdamaz. O zaman yaprağı kıpırdatan yeli… Yaprağı… Ağacı… Doğayı inceleyebilir.

AKP'li belediye kafeleri bile 'bayan'-erkek diye ayırdı AKP'li belediye kafeleri bile 'bayan'-erkek diye ayırdı

Hazreti Ömer yer sarsıntısını elindeki sopayla durdurmuş, bunu anlatan kişi fay çizgileri için “masal” diyordu.

Gazali El Kındi’yi, Farabi’yi, İbni Sina’yi kafir diye niteledi.

Katip Çelebi İslam toplumlarında bilgi cesaretini nasıl kırıldığını şöyle anlatır, “felsefe ilimleri diyerek yeri göğü bilmez ve bir diğerinden ayırt edilmez bir cahil iken alim geçindiler(4)

Büyük Dokunca

Bir çok kez yazdım. Bir ulus çeşitli yaşam erkler elinde kötü yönetilebilir. Bu, pek önemli değildir. Sonraki Siyasal erk kötü durumu düzeltebilir. Ama bir halkın gizil gücün dumura uğratılırsa… Bu dumura uğratışı uzun sürerse o toplum çöker. Çok yabancı bir durum, devlet kurmakla övünüz biz. Beş Selçuklu devletini kurmuşuz beşi de çökmüş. Bu beş devlet nasıl kuruldu sonra nasıl çöktü. Araştırdık mı.

Önce Selçuklularda, sonra Osmanlı’da savaştan savaşa sürüklenen halkın, bırakın gizil gücünü, yaşam bilinci bile kalmamıştı.

Düşünsel birikim

AKP evrensel demokratik ilkeleri, bir de evrensel hukuk ilkelerini uygulamadı. Şu, doğalıkta çeşitli sorunlara yol açtı. Ancak bu sorunu çözebilir. Ama temel sorun bu değil. AKP, halkın gizil gücünün sıfırlanması ile erke geldi. Halkın gizil gücünü sıfırlamayı sürdürdü. Bunu Türkiye Cumhuriyeti’nin felsefesini, laikliği çökertmekle yaptı. Son halk tepkisi, gizil gücün bütün bütün çökmediğini de gösterse de, çöküntüyle ilgili tatsız örnekler de var gizil gücün çöküş düşünümsel birikim çözülmesi ile kendini gösterir.

Düşünsel birikimin Çözülüşüne iki örnek.

Birincisi kent lokantası tartışması. kent lokantaları hala ucuz yemek veriyormuş. Yemek yazarı ve Vedat Milor, bu lokantaları övdük de konu çok tartışıldı, dahası Milor’a soruşturma açıldı fındık kabuğunu doldurmayan bir konu bir ülkede tartışıldıkta, orada düşünsel çözülme başlamıştır.

İkinci örnek, Ayşegül Yüksel yazıyor, “ özel tiyatroların bilet ücretlerinin, geliri orta düzeyde olanların bile gücün aşacak noktaya geldiğini bu köşede çıkan 14 Ocak tarihli yazımda belirtmiştim. Daha sonra başka basın yayın organlarında yer alan bu gelişme yeterince rahatsız ediciydi. Çok masraflı müzikalleri ya da tiyatro oyunlarını herkes görmeye versin deme ukalalığına sığınsak bile Vasif Öngören’in zengin mutfağı gibi işçi sınıfına seslenen toplumcu gerçekçi oyunu seslendiği kesimlerce izlenmemesi olacak şey değil” (5)

Tartışılan aşevleri… İşçi sınıfının izleyemeyeceği işçi sınıfı, toplumsal gerçekçi oyunlar… Bütün bu görüntüler, düşünsel birikimin çözülüşünü göstergesi. Böyle bir toplumda gelecek önemli değildir. Yaşanan gün yeterlidir. Düşünsel birikimi çözündüye uğrayan toplum bir gün sonrasını bile düşünmez.

Gizli tanıklı mahkemeler… Duyuma göre hazırlanan sınavlar… Hepsi düşünsel birikimin Çözülüşü. Türkiye şimdi bu konumdadır

1.Katip Çelebi, Mizanü'l-Hakk fi İhtiyari'l-Ehakk 

İhtilaf İçinde İtidal- Hazırlayan Süleyman uludağ, Dergah İstanbul, 2016, Y-35

2.Katip Çelebi, age Y-36

3.İonna Kuçuradi, Devrim Kavramı ve Atatürk’ün Kültür Kavramı, Aydınlanmalar Demokrasi, Günümüz Üzerine Düşünceler, Sentez, Birsu 2023 Y-23

4.Katip Çelebi, age Y-36

5. Ayşegül Yüksel, Tiyatro Biletleri Uçuşta, Cumhuriyet Gazetesi, 8 Nisan 2025

Kaynak: Haber Merkezi