Dünya Felsefe Günü

Yayın tarihi: 21 Kasım 2019 Perşembe 5:38 pm - Güncelleme: 22 Nisan 2020 Çarşamba 5:40 pm

Prof. Dr. İ. Melih Baş

21 Kasım 2019 Dünya Felsefe Günü (DFG) idi.

DFG 2002 yılında UNESCO tarafından kararlaştırıldığında şu amaçlar konulmuştu:

1. Felsefeye ulusal, bölgesel ve uluslararası ilgiyi canlandırmak

2. Bugün insanlığın karşı karşıya olduğu konularda daha etkili olabilmek için felsefi analizlere, temel güncel araştırma ve çalışmalara öncülük yapmak

3. Modern yaşam ve küreselleşmenin getirdiği toplumsal etkiler hakkında felsefenin kritik kullanımı ve önemi hakkında kamusal farkındalık yaratmak

4. Tüm dünyada felsefe eğitiminin durumunu değerlendirerek eşitsiz erişim konusuna özel bir vurgu yapmak

5. Gelecek kuşaklar için felsefe eğitiminin evrenselleşmesinin öneminin altını çizmek
2005 yılında ise UNESCO Dünya Felsefe Günü’nün her yıl kasım ayının üçüncü perşembesi olarak kutlanılmasına karar verdi.

2019 KUTLAMALARI

UNESCO bu yılki kutlama için farklı bölgesel kapsamlarda felsefenin önemini ön plana çıkarmış. Bu bağlamda amaç toplumsal dönüşümde küresel çaptaki tartışmalara (göç, köktencileşme, çevresel değişim ve yapay zeka vb.) bölgesel katkıların sağlanması olarak belirlenmiş.

SAHİ FELSEFE NEYDİ?

Felsefe sözcüğünün Yunanca aslı olan ‘philosophia’, bilgelik (daha geniş anlamıyla bilgi sevgisi) anlamına gelmektedir. Felsefenin özü bilgiye iyelikten çok, onu aramak ve araştırmaktır. Felsefe usa dayanan bir düşünme çabası olup, kavramlarla düşünülür ve gereksinim duyulan kavramlar yaratılır. Felsefenin temel dalları varlık felsefesi (ontoloji), bilgi felsefesi (epistemoloji) ve değerler felsefesi (aksiyoloji) şeklindedir. Bugün bağımsız birer bilgi alanı olan tüm alanlar felsefenin alanına girmektedir, ekonomi de kuşkusuz. Örneğin, Karl Marx’ın ‘Grundrisse’ adlı yapıtında bir bilgi felsefesi inşa ettiği, bilgi felsefesiyle ekonomide nasıl bilgi üretileceğini gösterdiği söylenir. Marx, gerçek ya da deneysel objeden yola çıkılarak bilgi felsefesi inşa etmenin olanaklı olmadığını, bir kuramsal obje icat etmek gerektiğini söylüyor ve yapıyor da bunu; örneğin ‘artı değer’. Kaotik bir özne olan nüfus sınıflara indirgeniyor, sonra bir aşama daha indirgeniyor fiyat, değişim, iş bölümü vb.

FELSEFEYE EKONOMİK (EKONOMİYE FELSEFî) BAKIŞ

Ekonomik felsefeye genel bir giriş yapalım. Ekonomi evreninde (insan dahil tüm doğal ekonomik varlıklar) acaba ‘ne, nerede, ne zaman, nasıl, neden ve kimlerce kimler için’ tedarik-üretim-dağıtım konusu olacaklar? Ekonominin tüm alt süreçlerinde hangi değerlere dayalı olarak etkinlikler sürdürülecektir? Ekonomik dizgemiz hangi felsefî yaklaşıma (ülkücü mü yoksa eytişimsel mi?) dayalı olarak tasarımlanacak ve yürütülecektir sorusu önümüzde durmaktadır. Uygulamada ekonomi felsefesinin kaçınılmaz olarak siyaset felsefesi ve askerlik felsefesi ile de birlikte ele alınması, hatta devreye etik yani ahlak felsefesinin de girmesi gerekecektir.

ÇIKAR VE USSALLIK SORUNU

Newton’u temel alan klasik okulda iktisat için fizikteki çekim yasası gibi kesin kurallar aranmıştı. Adam Smith’in tanımlanan insanında çıkar ve akılcılık öne çıkıyordu; diyordu ki, ‘çıkar var, şeytan var bütün sorun onu dengelemek, nasıl dengeleyeceğiz?’ Bu bağlamda bir akılcılık (örneğin bir şeyi en ucuza alma ya da etnik kökenimizden bir tacirden satın almak) eşdeyişle ekonomik akılcılık tartışması söz konusu. Sözgelimi, sonsuz zenginleşme paradoksu; gereksinimler ve istekler arasındaki ayrım da öyle. Marx, bu klasik okula önceleri felsefe üzerinden yanıtlar vermişti: öz-görünüm farkı, yabancılaşma, Hegel’in köle efendi diyalektiği vb. Marx, olgunluk döneminde de felsefeyle dünyayı yorumlamanın olanaklı olduğunu ama değiştirmeye yetmediğini ortaya koymuştur. Felsefenin Sefaleti kitabı ya da 11. Tez bunun somut örnekleridir. Ancak insan-toplum-doğa üçgenindeki ilişkiler felsefe olmadan anlaşılamaz, iyi-kötü ya da doğru-yanlış sorunlarına çözüm aranamaz.
Son yıllarda ekonomideki (akılcı insan olan) iktisadî insan kavramı çok tartışılır hale geldi. Hatta kimilerince (örneğin Dan Ariely) bu kavram yerle bir edildi. Ariely, öngörülebilir akıldışılık kavramını ortaya attı.

SONSÖZ

Sokrates ile Meno arasındaki felsefe söyleşisinde gündeme gelen bir paradoks (Meno paradoksu !) vardır: “….ne olduğunu bilmediğini söylüyorsun peki bilmediğin şeyi nasıl bulabilirsin? Bilmediğin şeyi nasıl araştırabilirsin?” İşte merak konusunda bir paradoks!

Kaynak önerileri :

Dünyada yaygınlaşan ekonomi felsefesi çalışmaları ülkemizde pek ilgi görmüyor. Yayınların sayısı da iki elin parmaklarını geçmiyor. Örneğin İktisadî Felsefe(J. Robinson); İktisat ve Rasyonalite (E. Kırmızıaltın); İktisadın Kayıp Felsefesi (A.D. Alada); İktisadı Felsefeyle Düşünmek (O. İşler-F.Yılmaz) vb. Bir de Mimar Sinan Üniversitesi bir iktisat felsefesi dergisi çıkarmıştı ama ömrü çok kısa sürdü, galiba iki sayı! Dan Ariely’nin “Akıldışının Mantığı”, “Akıldışı ama Öngörülebilir” adlı kitaplarının popülerliğinin altını çizelim.