Doğukan Devrim İpek | Yandaş troller ve Menderes’in günahları

Yayın tarihi: 4 Haziran 2020 Perşembe 5:08 pm - Güncelleme: 24 Haziran 2020 Çarşamba 12:08 am

‘Bu, böyle gidecek demek değil bu işler

Biz şimdi yan yana geliyoruz ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz’  Cemal Süreya

AKP iktidarı, yönetme kabiliyetini ve kitleleri manipüle etme gücünü yitirdiği 2019 Yerel Seçimlerinden bu yana kendisine ‘Don Kişot’ misali hayali düşmanlar yaratmak ve yarattığı hayalle savaşırken tükenen ‘hikayesine’ yeni hikayeler eklemek istiyor.

HAYALİ DÜŞMANLARDA EN SEVDİKLERİ HEP ‘ASKER’ OLDU

İktidarı boyunca Balyoz kumpasından günümüze kadar ordunun iç dinamikleriyle istikrarlı şekilde oynayarak, Atatürkçü subayları hedef göstererek kendisine hayali bir düşman yaratan, Fethullahçı şebekenin önünü açan AKP, ekonominin ve dış ilişkilerin geldiği nokta ile beraber eskiyen ‘bize darbe yapacaklar’ argümanına tekrar sarılmaya başladı.

TEK ADAM OLMANIN VE TEK SESLİLİĞİN SONUCU

Olağanüstü yetkilerle donanan Erdoğan, medya gücünü tamamen yitirerek ve ‘merkez medya’ olarak tarif edilen kanalların kamuoyu nezdinde çöküşü ile birlikte ‘gündem belirleyici’ olmaktan çıkmıştır.

Yeni bir şey vaat edemeyen ve söyleyemeyen iktidar artık CHP’nin vekillerinin ne söylediğine ve ne yaptığına göre pozisyonunu korumaya çalışmaktadır.

Halkta hiçbir karşılığı bulunmayan bu siyasi ‘stratejisizliğin’ tükenmesiyle tek çareleri sosyal medya trolleri ve hali hazırda yarattıkları suni ’27 Mayıs, darbe’ tartışmalarıdır.

TROLLER BU KEZ TELE1’İ HEDEF SEÇTİ

Geçtiğimiz gün TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Dr. Merdan Yanardağ’ın sözlerine sistematik saldırı başlatan AKP trolleri, tarihsel derinlikten yoksun argümanlarıyla ve Yanardağ’ın sözlerini çarpıtan söylevlerinde Adnan Menderes’i adeta bir ‘Demokrasi Kahramanı’ havasında sunuyorlar.

Trollerin, tarihi eksik bilgileriyle yeniden yazma hevesine karşı, gerçekleri aktaranlara kulak vermemiz gerekiyor.

MENDERES 43 KİŞİNİN İDAMINI İMZALADI

Yassıada savunmalarında her daim neşeli, güler yüzlü ve sempatik bir lider görüntüsü kamuoyuna yansıtılan Menderes’in demokrasi sicili ise hayli düşük.

Bu noktada belirtmekten imtina etmeyeceğimiz üzere, Menderes’in idamı bir cinayettir. Fakat Menderes’i 27 Mayıs Süreci’ne getiren ise tamamen kendisidir.

Türkiye’de sürekli liberallerin ağzında sakız gibi çiğnediği ülkemizde -niçin Demokrasi kültürü oturmuyor? Serzenişlerine bakmadan önce, seçimle gelen otoriter liderlerin hem dışta ve hem iç cephede ülkeleri nasıl alt üst ettiklerini görmek gerekiyor.

İktidarı sırasında 43 kişinin idamını da onaylayarak idam hakkını bonkörce kullanan liderlerden biri olan Menderes şunlarla suçlanmıştı:

1- Örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmek,

 

2- 6-7 Eylül Olayları’na önceden haberi olduğu halde  müdahale etmemek,

 

3- Kanuna aykırı olarak üniversite basmak ve halka üzerine ateş açtırtmak,

 

4- Bazı muhalefet milletvekillerinin ve muhalefet liderlerinin seyahat özgürlüğünü kısıtlamak,

 

5- Devlet radyosunu siyasi çıkarları için kullanmak,

 

6- Halkı, Demokrat İzmir gazetesinin matbaasını tahrip etmeye teşvik etmek

 

7- Kırşehir’in haksız olarak ilçe yapılması,

 

8- Yargı bağımsızlığının ihlali,

 

9- Tahkikat Komisyonu’nun kurulup olağanüstü yetkilerle donatılması,

 

10- CHP’nin mallarına “haksız” yere el konulması

 

Menderes, birçok kişinin idamını onaylarken halka açık yapılan infazlardan biri de şu hadiseydi:

14 Nisan 1955’te Sovyet casusluğuyla suçlanan Hayati Karaşahin’di. İnfaz, Ankara Samanpazarı’nda gerçekleştirildi.

TAHKİKAT KOMİSYONU İLE ÜLKEYİ KUTUPLAŞTIRDI

Menderes’in kurdurduğu Tahkikat Komisyonu’nun amacı ise muhalefeti sindirmek ve susturmaktı. Komisyon, gazeteleri kapatabiliyor, el koyabiliyor ve komisyonun kararlarına muhalefet edenler hapse atılabiliyordu.

Anti-demokratik bir aygıt olan bu komisyon, İsmet İnönü’ye oturumdan uzaklaştırma cezası verirken, Cumhuriyet Gazetesi’ni ise 10 günlük süreyle kapatıyordu. CHP’nin etkinlikleri yasaklanırken, ülke hızla uçuruma sürükleniyordu.

6-7 EYLÜL OLAYLARI

Hükümete yakın İstanbul Ekspres’in akşam baskısı şu manşetle provokasyonun fişeğini atıyordu: Ata’mızın evi bomba ile hasara uğradı!

Hadiselerle ilgili Yassıada Yargılamalarında, Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu, 6’şar yıl hapisle cezalandırıldılar.

Yakın tarihimize utanç vesikası olarak geçen olaydan sonra ilan edilen sıkıyönetimle baskı şiddetini artırmıştır.

Dönemin bakanı Fuad Köprülü ise son noktayı ‘Ata’nın evini Menderes bombalattı’ diyerek koymuştur.

Doğukan Devrim İpek | Erdoğan’ın 2. kez çöken masalı: Neo-Osmanlı Projesi

CEZAYİR’DE FRANSIZLARA DESTEK VERDİ, KORE’YE VATAN EVLATLARINI GÖNDERDİ

1 milyondan fazla Cezayirli’nin hayatını kaybettiği mücadele sırasında toplanan Birleşmiş Milletler’de, Cezayir’de yaşananların toplantı gündemine alınmasına önce olumsuz oy kullanırken, 1958’de bağımsızlığına ise çekimser oy kullanan Menderes hükumeti aynı zamanda Kore’ye Türk askerlerini göndererek ateşe attı.

Kimi zaman ise Nazım Hikmet’in şiirlerine konu oldu:

Dedim ya Mister Dalles,

Herhalde bütün bunları sizden gizlediler,

ucuzdur vardır illeti.

Hani şaşmayın,

yarin çok pahalıya mal olursa size,

bu 23 sentlik asker,

yani benim fakir, cesur, çalışkan, milletim,

her millet gibi büyük Türk milleti.

DÜŞMAN ARAYANLAR ÖNCE AYNAYA BAKMALI

Sağa sola fütursuzca tehditler savuranlar siyasi sıkışmışlıklarının bedelini ödetmeye çalışıyorlar.

Sistematik olarak hayali düşman yaratmak ve linç kampanyası başlatmak, bu halkın hem enerjisini hem de varolan potansiyelini boşa akıtıyor.

1958’de olduğu gibi şimdi de bir ‘Vatan Cephesi’ ve karşıt cephe yaratmak, muhalefeti kriminalize etmeye çalışmak tam da bu değil midir?

Birileri ‘Cumhur’ diğerleri ise ‘Zillet İttifakı’ olarak nitelendiriliyorsa ülkenin Cumhurbaşkanı tarafından bu potansiyel boşa harcanıyor değil midir?

Tarih değil belki de hatalar tekerrür ediyor…