Direnişin potansiyeli ve kinetiği!

ÜLKE TESLİM OLMAYA ZORLANIYOR

Mevcut anayasal kurallara göre yeniden seçilemeyeceği neredeyse kesin olan Erdoğan’ın kendi seçmen kitlesi üzerindeki etkisi, inandırıcılığı ve ikna yeteneği de giderek azalıyor. Bu nedenle, bütün kamuoyu araştırmalarında toplumsal temelinin eridiği görülen AKP-MHP ittifakı, hiç kuşku yok ki olası çöküşü engellemek için elinden geleni yapmaya hazırlanıyor. Bir darbe ürünü olan ve ancak sahte (mühürsüz) oylar geçerli sayılarak çok küçük bir farkla geçirilen 2017 anayasası, daha üzerinden 3 yıl geçmeden çökmüş görünüyor. Bu nedenle Erdoğan yeni bir anayasa yapmaktan söz ediyor. Belli ki, cumhurbaşkanlığı için yeniden aday olmak istiyor. Bunun için Anayasa’daki seçim yöntemini değiştirerek oy kaybının yol açtığı bir yenilgiden kurtulmayı amaçlıyor. Seçilmek için gerekli olan yüzde 50+1 oranı yerine, salt çoğunluk sistemini getirerek, tıpkı İstanbul Belediye Başkanlığı’na seçildiği gibi, denk gelirse yüzde 24 oy alsa bile koltuğunu kurumayı hedefliyor. Bu arada, işlevsiz de olsa mevcut Anayasa’da yer alan, “laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti” gibi ilkelerden ya tümüyle kurtulmak ya da alabildiğine sulandırarak anlamsızlaştırmak istiyor.

TOPLUMSAL ANKSİYETE

Bu arada ülke, her şeyin kötüye gittiği duygusunun, karamsarlık ve umutsuzluğun toplumda yayılmaya başladığı bir dönemden geçiyor. Toplum acı çekiyor. En kötüsü de, “çaresizlik” duygusu, koronavirüs salgınından daha hızlı bi şekilde ülkede yayılıyor. Bu çaresizlik duygusunun yayılmasındaki en büyük etken, ülkeyi krizden ve çöküşten çıkaracağı düşünülen ilerici güçlerin ve siyasal hareketlerin programsızlığı, cesaret yoksunluğu, örgütsüzlüğü ve dağınıklığı oluyor. Bu durum toplumun dinamik güçlerinde de bir içine kapanma haline, dahası çürümeye yol açıyor.

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ