Dil devrimi

Yayın tarihi: 5 Eylül 2023 Salı 10:41 am - Güncelleme: 5 Eylül 2023 Salı 10:41 am

Sayıl Cengiz Gündoğdu

Yıl 932… Karahan Türk Devleti. İslam dinini benimsiyor. Arapça Farsça ilişkisi başlıyor. “Saray katındaki kültür ile halk kültürünün çok belirgin olarak yansıdığı alanların başında edebiyat gelir. Anadolu Selçukluların resmi dillerinin Arapça ve Farsça olduğu düşünüldüğünde, saray ile halk arasındaki fark, kültürel araçlar bakımından da gözükmektedir. (Ümit Hassan, Düşünce ve Bilim Tarihi: Osmanlılık Öncesinde Türklerin Kültür Tarihine Bir Bakış, Türkiye Tarihi, Cem Yayınevi, İstanbul 2005, y-355)

Osmanlı’da resmi dil Arapça Farsça oldu. Bunun doğal sonucu Arapça Farsçadan oluşan Osmanlıca Türk dilini kuşattı. Örnek, hads(sezme) nazım(sindirim) Leb(dudak) fem(ağız) âlem-i makulat(düşünülür dünya) mefhum(kavram) üstüre( söylence).

Okur, Osmanlıcayla yazı adları anlamıyordu. Anlaması da olanaksızdı. Osmanlıcayla dilim karakteri bozulmuştu. Osmanlıca karatersiz bir dildir… Buna karşılık, Yunus Emre… Pir Sultan Abdal… Karacaoğlan… Nesimi… Kul Himmet Türk dilinin karakterini korumaya çalışıyorlardı.

Türk Dil Devrimi

Türk Dil devrimi, Türk dilinin karakterini ortaya çıkarma eylemdiri. Dil devrimi Gazi Mustafa Kemal’in yol göstericiliğiyle başlamıştır. Bu devrim bir süreçtir. Bu süreçte görünen kapılar, dil devrimine giden yolu açarlar.

Birinci kapı, 29 Ekim 1923, Türkiye Cumhuriye’nin kuruluşu

İkinci kapı, 29 Ekim 1924, hilafetin kaldırılışı

Üçüncü kapı, 5 Mart 1924, Öğretim Birliği’nin kuruluşu

Dördüncü kapı, 30 Kasım 1925, tekkelerin, zaviyelerin, türbelerinin kapatılması.

Beşinci kapı, 24 Mayıs 1926, Latin rakamlarının benimsenmesi.

Altıncı kapı, 1 Kasım 1928, Yeni Türk abc’sinin benimsenmesi.

Bu süreçlerin sonunda 12 Temmuz 1932’de Türk Dil Devrimi başladı. Dil devrimine giden yolu açan süreçler bir bütündür, birbirinden ayrılamaz.

Dil Devrimi Karşıtları

Dil devrimi karşıtları, aslında, laik, aydınlanmacı Cumhuriyet karşıtlarıdır. Ama bu zaman böyle bir karşıtlığa uygun değildir. Şimdilik dille laiklikle yetinirler, şimdilik… Savları şöyledir,

-Dil devrimi, kuşaklar arası ilişkiyi koparttı.

Aslında Arapçayla Farsçayla kuşaklar arası ilişki koptu.

-Dil devrimiyle kutsal Arapça dışlandı.

Hiçbir dil kutsal değildir. Arapça da öyle.

-Dil devrimi 600 yıllık bir kültürü yıktı.

Osmanlı devleti, çağının gerektirdiği düzleme çıkamadı. Bu yüzden kültürüyle birlikte yıkıldı, gitti.

Türk Dil Devriminin Anlamı

Takiyettin Mengüşoğlu, şöyle der, bu konuda; “Bir insan, varlık-dünyasında peşin olarak kendi dili ile, kendi gözüyle bir şeyi görmeli. Bu göz ne Arap ve ne Acem gözü olmalı, ne de Frenk gözü olmalıdır.” (Takiyettin Mengüşoğlu, Felsefe Giriş, Remzi Kitapevi, İstanbul 2003, Y-237)

Bugün Türk romanı, Türk şiiri, Türk öykücülüğü diyebiliyorsak, bunun nedeni Atatürk’ün başlattığı dil devrimidir. Hegel’den esinlenerek söylüyorum. Dil devrimi insanı, kendine getirdi… Dilde yabancı olanı attı.

Hegel bu konuda şöyle der, “Bir şey benim anadilimde ifade edilmedikçe benim kendi malım haline gelmez.” (Hegel, Felsefe Tarihi, cilt 3, çev. Doğan Barış Kılınç, Notabene Yayınları, Ankara, 2021, Y-120)