DHA’dan haklarını alamayan gazeteci Bozarslan: PKK tarafından kaçırıldım, ‘Kurumun adı zedelenmesin’ diye sakladılar

Yayın tarihi: 9 Ekim 2020 Cuma 10:50 am - Güncelleme: 9 Ekim 2020 Cuma 10:50 am

2 yıl önce ayrıldığı Demirören Haber Ajansı’ndan (DHA) tazminatını alamayan ve haklarını almak için hukuk mücadalesi veren deneyimli savaş muhabiri Felat Bozarslan, “Demirören beni ‘sakıncalı personel’ ilan etti” dedi.

Felat Bozarslan, 13 yıl boyunca çalıştığı DHA’da, 2012’den 2018 yılına kadar hep savaş bölgelerinde görev aldı. Bozarslan 2018 yılında Doğan Medya Grubu’nun, Demirören Medya Grubu’na satılmasıyla kurumda artık “Sakıncalı personel” olarak anılmaya başladığını söyledi. Neden böyle anıldığını bir türlü öğrenemeyen Bozarslan, uğradığı “mobbinge” dayanamadı ve DHA’ya çektiği ihtarnameyle sözleşmesini haklı sebeplerle feshetti, tazminatını istedi. Bir sonuç alamayınca da dava açtı.

Medya Koridoru’ndan Canan Kaya’ya konuşan Bozarslan, 2012 yılında PKK tarafından kaçırıldığını söyleyerek, “Kurumun adı zedelenmesin diye sakladılar, duyurmadılar. Başka bir ülkede kıyamet kopardı!” diye konuştu.

Canan Kaya’nın Bozarslan’la yaptığı söyleşinin ilgili bölümü şöyle:

“25 BİN TL VERELİM, DAVAYI AÇMAYIN DEDİLER”

  • Dava açtın mı?

Tabii hiçbir cevap alamayınca alacak davası açtık. Bizi önce uzlaştırmak istediler. Uzlaştırmaya avukatım gitti. Demişler ki “25 Bin TL verelim, davayı açmayın.” Gerçekten çok komik değil mi? Resmen dalga geçtiler. Sonra ne oldu? Elbette kabul etmedik. Davamız devam ediyor şu anda. 2 hafta önce duruşmamız vardı hatta. Ne sonuç çıkar bilemiyorum tabii ki.

“SATIŞTAN SONRA YAYIN POLİTİKASI TAMAMEN DEĞİŞMİŞTİ”

  • Peki Demirören’e bağlı olarak çalıştığın dönemde başka bir sorunla karşılaştın mı? Ya da şahit olduğun başka bir haksızlık var mıydı?

Doğan Medya Grubu’nun Demirören Medya Grubu’na satılmasından sonra yayın politikası tamamen değişti kurumda. En basitinden az önce örnek verdiğim istismar, taciz ve şiddet haberlerini yayınlamamızı istemiyorlardı. Bir de bize zorla fazla mesai evrağı imzalatıyorlardı. Ben başta ne olup bittiğini bilmiyordum tabii. Ancak banka hesabımızı kontrol ettiğimizde, imzalatılan o fazla mesailerin yatmadığını gördük.

“MOBBİNG HALA DEVAM EDİYORMUŞ. ÇALIŞANLARDAN OLMADIK ŞEYLER İSTİYORLARMIŞ”

  • DHA’da şu anda çalışmaya devam eden arkadaşlarından mobbinge uğrayan var mı? Mobbing sürüyor mu?

Diyarbakır büroda yok ama diğer bölgelerdeki arkadaşlarla bazen konuşuyoruz. Aynı sistem devam ediyormuş. Hatta kadro değişiminden sonra daha feci boyutlara ulaşmış bu durum. İnsanlardan olmadık şeyler istiyorlarmış. Açıkça belirtmediler ama sürekli bir baskı ve stres altında çalıştıklarını söylediler. Zaten profesyonel çalışan da kalmadı orada. DHA, Doğan Grubu’ndayken yıllarını bu sektöre vermiş tecrübeli gazeteciler vardı orada. Ama şu anda çoğunlukla İŞKUR üzerinden işçi alıyorlarmış. Yani gazeteci neredeyse yok denilecek kadar az.

“IRAKTAKİ KÜRT YÖNETİMİYLE İÇLİ DIŞLI OLDUĞUMU SÖYLÜYORLARMIŞ”

  • Irak’taki Kürt yönetimiyle içli dışlı olduğunu mu söylüyorlardı?

Öyle bir şüpheleri varmış. Şüphe de şöyle tabii, savaşta çatışmada görüntü aktığı zaman, oranın başbakanıyla özel röportaj yaptığım zaman alkışlıyorlardı. Ama ortam değişince hemen damga vurdukları kişi ben oldum. Ben neden sakıncalıyım? Onu hiç anlamadım… Mesela 2012 yılında Şırnak’ta PKK kaçırmıştı beni. Saatlerce dağda alıkoydular. Kurumun itibarı zedelenmesin diye bunu duyurmadılar. Kimsenin haberi bile olmadı.

“2012 YILINDA PKK TARAFINDAN KAÇIRILDIM, ‘KURUMUN ADI ZEDELENMESİN’ DİYEREK DUYURMADILAR”

  • Nasıl yani? Biraz daha detaylı anlatabilir misin?

2012 yılının sonlarındaydı sanırım. Beytüşşebab ilçesine bir saldırı olmuştu. Şehitler ve yaralılar vardı. Ben de haber takibi için oraya gitmiştim. Beytüşşebab girişindeki köprüyü havaya uçurmuşlardı ve ilçeye tek giriş o köprüydü. Biz de o bölgede durduk ve görüntü almaya başladık. Sağdan yola indiler ve bizi alıp götürdüler. 6 saat boyunca Kato dağında rehin tutuldum. Sorgulandık ve telefonlarımıza el konuldu.

  • Nasıl kurtuldun?

Birileriyle telsizle konuştular. Sonra beni yola bıraktılar ve “Git” dediler. Bunu duyurmamaları çok ilginç… Bu olay dünyanın başka bir yerinde olsa yer yerinden oynar! Kıyamet kopardı. Ama bizimkiler maalesef ‘aman kurumun ismi böyle bir olayla anılmasın, zedelenmesin’ diyerek sakladılar.

“BU HAKSIZLIĞIN SİZE YAPILMASINI KABUL EDER MİYDİNİZ?”

Bozarslan, Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Demirören’e ise şu çağrıyı yaptı:

“Bu haksızlıkları yaratanlar, çoğunlukla bu kurumları yönetenlerdir. Ben MedyaKoridoru aracılığıyla Sayın Meltem Demirören’e de seslenmek istiyorum. Büyük ihtimalle bu haksızlıklardan kendilerinin haberi bile yoktur. Bilmelerini isterim ki, ben 13 yıl boyunca gazetecilik onuruna yakışır şekilde, gecemi gündüzüme katarak, aylarca ailemden, evimden uzak kalarak bu kuruma hizmet ettim. Onlarca kez çatışmaların ortasında kaldım, ölümden döndüm. Gazetecilik yaparken günlerce dağlarda, çöllerde uyudum. Kaçırıldım, yargılandım ve bir sürü kötü şey yaşadım. Ancak tek bir gün bunları sorun yapmadım ve mesleğimi sürdürmeye devam ettim. Bunların hepsine o dönemde DHA’da çalışan herkes şahittir.

Bu kadar yıllık emeğın karşılığı haklarıma el konulması olmamalıydı. Benim 2 yıldır hukuk mücadelesi verdiğim haklarım sadece bana ait değildir. Bu, henüz 40 günü dolmadan beni Irak’a gönderdiğinizde ayrı kaldığım evladımın hakkıdır. Yıllarca bu kurumda çalışmaktan dolayı ihmal ettiğim ailemin hakkıdır. Benim almaya çalıştığım hak belki de kendileri için çok cüzi bir rakamdır. Ancak bu benim alın terimdir, emeğimdir, bu kuruma harcadığım yıllarımın karşılığıdır.

O nedenle bir an olsun kendilerini benim yerime koymalarını ve empati yapmalarını istiyorum. ‘Bu haksızlığın size yapılmasını kabul eder miydiniz?’ Bir meslektaşınızın mutlak bir hakkını almak için 2 yıldır mahkeme kapılarında sürünmesini de sizlerin vicdanına ve takdirine bırakıyorum.”

SÖYLEŞİNİN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN