Derbide gerçekçi olan kazandı

Yayın tarihi: 1 Aralık 2020 Salı 11:24 am - Güncelleme: 13 Aralık 2020 Pazar 3:53 pm

Hülya Coşkun

 

Fenerbahçe Beşiktaş derbisine, iki teknik adamın maç haftasında basına verdikleri demeçler üzerinden baktığımızda neler görürüz? 

Sergen Yalçın:

“Biz biraz dalgalıyız. 

Rakibin istatistikleri iyi.

Mücadele etmek, koşmak, savaşmak, temaslı oynamak çok etkili etkenler derbiyi kazanmak için” 

Takımında sorun olduğunun farkında.

Tespiti yapmış. 

Odaklanmış.

İstatistikler ise değiştirmek için var. Biliyor.

Sorun tespiti ve çözüm odaklı liderlik yaklaşımı başarı getirdi. 

Beşiktaş, Fenerbahçe derbisini 4 -3 kazandı. 

Elbette takımın bu havayı yakalamasında, Türk futbolunda Sergen Yalçın efsanesinin etkisi olduğu kadar kırıp dökmeden diyalog kurabilmesi de dikkate alınmalı. 

Erol Bulut ise, “3 puanı alır yolumuza devam ederiz, inşallah. 25 futbolcumuz var. Sakatlar ve hasta olanların dışında futbolcularımın hepsi performans olarak iyi durumda…”dedi.

Galip geldiği maçlar da dahil olmak Erol Bulut’a “iyi performans” değerlendirmesini daha yukarılara çekmesi ve takımına o gözle yeniden bakabilmesi gerektiğinin hatırlatmasını yapmak gerekiyor. 

Derbi haftasında, umut dağıtan kaybetti.

Sorunu tespit ederek çözüm üreten, gerçekçi olan kazandı. 

 

Maradona, muhteşem ve kusurlu.

Maradona’nın İngiliz kalesine eliyle attığı kutsal golün, güçlü bir dinsel saygıyla kabul edilişi, M:Ö. 3000 sıralarında Mezopotamya’daki Uruk kentinin kralı Gılgamış üzerine yazılan en eski efsanelerden biri olarak kabul edilen Gılgamış Destanı’nın ana izleklerine beni götürür.

 

Bu edebi eserde, “Gılgamış, gücünü göstermek için insanlarla ya da diğer canlılarla mücadele eder. Yabanıl Enkidu’yla güreşinde yenilgi olasılığı ise, Gılgamış’ın mutlak yok oluşu anlamını taşıyacaktır. Oysa onunla boy ölçüşebilme yeteneğine sahip tek canlı olan Enkidu’yu alaşağı edebilmesi, gücünün, mutlak egemenliğinin, hem kendine hem halkına yeniden gösterildiği bir araç olarak işlev görür. Gılgamış yengisi, Tanrı Enlil’in ona verdiği örneğine az rastlanır bir ‘egemenlikle olası tehditlere karşı muzaffer zaferinin’ onanması biçiminde yorumlanabilir. Ancak karşılaşmalar, Gılgamış’ın şan ve şöhret kazanma tutkusunu perçinleyen ve aslında onun ölüme başkaldırısına rağmen trajik bir kahraman olarak ölümlülüğe razı olmasında ki  bir dönüm noktasını teşkil eder. Bir başka deyişle Gılgamış Destanı, Gılgamış gibi tanrısal yeteneklere sahip biri için bile ölümün kaçınılmaz bir gerçek olduğunun ve insanın kontrol sınırlarının çok ötesinde bir durum olduğunun olumlaması olarak da okunabilir.”

Yaradılış, rakibini alt etmeyle elde edilen güç ve ölümsüzlük vurguları Maradona’da, tanrısal yeteneğin, kendisiyle baş etmek isteyen rakiplerini tek tek arkasında bırakmasında yer bulur.  

Bu, Arjantinli oyuncu için, 1986 Dünya Kupası Çeyrek Finalinde  İngiltere’ye attığı slalom golle elde ettiği, büyük muzaffer bir zaferdir.

 

Zaferlerin getirdiği gücün ölümsüzlük ara kesitinde ise, futbolcuyla saha dışındaki adamı ayırmak imkansızlaşır. Tıpkı destanın yaptığı bir başka çağrışım gibi. 

Manşetler, futbol zaferlerinden uzaklaşıp ahlaki olmayan yaşama evrilir.

Oynadığı gibi yaşadı denebilecek, ölüme meydan okuyan korkusuz ve tam hızda bir hayat. 

Bu nedenledir ki, çoğu futbol taraftarının uzlaştırmakta zorlandığı karışık bir portredir.  

 

Yine de Maradona’yı bu karışık portreden sıyırmaya çalışarak futbolun, devrimci politik bir düşüncenin hareket noktası ve temsili olması için oldukça önemli bir zemine sahip olduğunu bizlere göstermesi üzerinde durup düşünmek gerekir.

 

Ve tüm mükemmelliğiyle,  Tanrının Eli’ yle buluşmasını dilediğimiz Diego Maradona’yı futbol sahasındaki parlaklığı, Buenos Aires’ten Napoli’ye kadar tüm rakipleri ve sporseverleri şaşırtan, heyecanlandıran varlığıyla birlikte, Mexico City’deki 1986 Dünya Kupası finalinde oturduğu o ihtişamlı ölümsüz zirveyle hatırlamak en güzeli.  

Twiter: @Hulya__Coskun