Demokrasilerde aşil topuğu olarak özgür basın

Türkiye’de demokrasinin kurulması, inşa sürecinin dramatik tarafı bu süreçlerin ne yazık ki tam anlamıyla başarılı olamayıp, kesintiye uğramasıyla, demokrasinin hukukunun oluşturulamamasıdır. 

Darbeler, çoğunlukçu sivil dikta oluşturma girişimlerinin yarattığı politik iklim çok kötü politik dışlama etkilerine neden olmuştur. Ve nitelikli olmakla birlikte, ülkesine ve demokratik kurumlarına sahip çıkabilecek kadroların politikadan dışlanması Türkiye’de politik çölleşmenin ortamını yaratmıştır ki bu süreç hâlâ da devam etmekte. 

Demokrasinin raydan çıkma dönemlerinde “basın etiği”ne sahip basın mensuplarının doğal hedef olması ne yazık ki kaçınılmaz bir kader olmuştur. Bu anlamda, Metin Göktepe, 8 Ocak 1996 yılında, bir saha haberciği yapmaya çalışırken dönemin “güvenlik güçleri” tarafından dövülerek katledilmiştir. 

Herkesin bildiği bir sır olan bu cinayetin işlenme şekli dönemin “politika esnafları”nın akıl almaz açıklamalarıyla kamuoyunda uzun bir süre yer almıştı. Ve dönemin İçişleri bakanı Metin Göktepe’nin “duvardan düşerek öldüğü” klişesini ifade etmekteydi. 

İçişleri, güvenlik bürokrasisi ile birlikte “politik klan”nın başında olan ve ülkemizde siyasetin ilke ve değerlerini "felaket" ölçüsünde yozlaştıran Tansu Çiller'in bu cinayetin üstünü örtme teşebbüsü, yoğun bir muhalif tepki ile başarılı olam(a)mıştı. 

Gazeteci cinayetleri, demokrasilerin ve devletlerin demokratik raydan çıkıp, belli “politik bir hizbin” otokrasinin eline geçmesi dönemlerinde yoğunluk kazanmıştır. 

Orta Doğu, Rusya, Malta, Bulgaristan, Latin dünyası ve diğer otokrasiler bu cinayetlerin son zamanlarda işlendiği yerler; özgür basının zor ve şiddetle bastırıldığı, bazense fiziki imha ile karşı karşıya kaldığı bu dönemler demokrasiler için "zor yıllar" olmakta.

Ne yazık ki basının "iktidar ricali"ne bağlı, "lümpen rantiye" ve hukuktan uzak servet edinmiş "sermaye hizbi"nin eline geçmesi, gazeteci ve yorumcuların yalnız bırakılması da demokrasiler için nefes borularının tıkanma etkisi yaratabilecek bir felaket anlamına gelmektedir. Kısaca şunu ifade etmek mümkün, özgür basının varlığını demokrasilerin “Aşil topuğu” olarak düşünmek gerek, demokratik sistem oradan saldırıya uğradığı an ne yazık ki varlığını sürdüremez noktaya gelmiş olur.

Özgür basının, haber alma, bağımsız analiz, yorum yapma, yayma özgürlüğü, kendi var olma hukukunu, savunma refleksini yitirmesi, "sansür" ve "oto sansür “, "fiziksel saldırı" baskısı, demokrasinin ekosisteminin yok olması anlamına gelmekte. 

Haber alma hakkı ve hakikatin ortaya çıkarılması uğruna bugünün anısına başta Metin Göktepe olmak üzere çıktıkları yolda yaşamını yitiren tüm basın dünyası mensuplarını saygıyla anıyorum...