Demirtaş oy oranlarını kıyaslayarak AKP’ye seslendi: Kim kaybetti?

Yayın tarihi: 3 Kasım 2020 Salı 10:55 am - Güncelleme: 3 Kasım 2020 Salı 10:55 am

4 yıldır Edirne Cezaevi’nde tutuklı bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, AKP ile HDP’nin oy oranlarını kıyasladı, “Biz tutuklandığımızda AKP’nin oyu yüzde 49, HDP’nin oyu yüzde 11’di. Şimdi AKP üçe bölündü, oyu yüzde 28’e indi. HDP daha da güçlendi, oyu da yüzde 13’e çıktı. Kim kazandı, kim kaybetti?” dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘HDP’ye ve Kürtler’e yönelik kızgınlığının IŞİD’in Ortadoğu’daki yenilgisi’ olduğunu söyledi. Demirtaş, AKP ile HDP’nin oy oranlarını kıyaslayarak, “Biz tutuklandığımızda AKP’nin oyu yüzde 49, HDP’nin oyu yüzde 11’di. Şimdi AKP üçe bölündü, oyu yüzde 28’e indi. HDP daha da güçlendi, oyu da yüzde 13’e çıktı. Kim kazandı, kim kaybetti?” ifadesini kullandı.

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 4 Kasım darbesinin 4’üncü yılında tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevi’nden Berivan Altan’ın sorularını yanıtladı.

Demirtaş’ın Mezopotamya Ajansı’nda yer alan açıklamaları şöyle:

“OPERASYONLARIN HUKUKİ DAYANAĞI YOK”

  • Partinize yönelik ‘Kobani soruşturması’ kapsamında yapılan son operasyonla başlamak istiyorum. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) başvurunuza dair verdiği karar sonrası yeniden hakkınızda tutuklama kararı verilmesine gerekçe gösterilen bu operasyonu nasıl değerlendiriyorsunuz?

“Bizlere, HDP’lilere yönelik operasyonların tek birinin bile hukuki dayanağı yoktur. Altı yıl sonra gerçekleşen ve HDP’nin eski MYK’si ile birlikte başka siyasetçi arkadaşlarımızı da kapsayan siyasi tutuklamalar tamamen kumpastır, yasa dışıdır ve siyasi amaçlıdır. Hedef, HDP’yi tasfiye ederek AKP-MHP iktidarını kalıcı hale getirmektir. HDP’yi kriminalize edip, meşruiyetini tartışma haline getirerek, olası ittifakların dışında tutmaya çalışıyorlar. Ancak Sayın Pervin Buldan ve Sayın Mithat Sancar eş başkanlarımızın öncülüğünde, tüm parti yönetimimiz kararlılık göstererek ve dik durarak, daha en baştan bu siyasi operasyonu önemli ölçüde boşa çıkarmıştır. Hapishanelerde rehin tutulan arkadaşlarımız da aynı kararlılık ve dik duruşla bu direnişe katkı sunacaklardır.

Herkes bilmeli ki içeride ve dışarıda öyle büyük direneceğiz ki, bu siyasi kumpas operasyonları HDP’yi değil, AKP-MHP iktidarını tasfiye edip tarihin çöplüğüne gönderecektir. Burada HDP kadar diğer muhalefet partilerine de büyük sorumluluk düşüyor. Tüm muhalefet partilileri, HDP ile daha fazla yan yana durmalı ve dayanışmayı büyütmelidir.”

  • 4 Kasım 2016’dan bu yana tutuklanmanız üzerinden tam dört yıl geçti. Size yönelik operasyonun ardından Türkiye’nin bugün geldiği koşulları nasıl değerlendiriyorsunuz? İktidar ne hedefledi, amacına ulaşabildi mi?

“Dört yıl önce, tutuklandığımız ilk aylardaki bir demecimde, ‘Bizim tutuklanmamızı keyifle destekleyen kitleler, bizim hapiste kalmamız için her gün ceplerinden para ödeyecekler ve gün gelecek, ödeyecek paraları kalmayacak, yoksulluk canlarına tak edecek. İşte o zaman ‘vah, biz ne yaptık’ diyecekler’ demiştim. İşte şimdi o günleri yaşıyoruz. Çünkü bizi içeri atıp kurmak istedikleri faşizan düzen, kırıntı halindeki demokrasi ve hukuku da yok ederek, bununla doğrudan bağlantılı olan ekonomiyi de çökertecekti ve maalesef öyle oldu.

Öngörülerimizde haklı çıktık. Tutuklandığımız gün dolar kuru 3,14 TL iken bugünkü dolar kuru 8,40. Aradaki farkın nedeni, bizim hapiste olmamızdır. Ayrıca bizim hapiste olmamız, Erdoğan’ın otoriter tek adam rejimini kurumsal hale getirmesini de kolaylaştırdı. Kronolojik açıdan bakıldığında, bu nokta daha iyi anlaşılacaktır. 4 Kasım 2016’da yapılan operasyon, Erdoğan’ın planının bir aşamasıydı. Nitekim bizler tutuklandıktan birkaç ay sonra bir referandum yapıldı ve Erdoğan o referandumu şaibeli bir şekilde kazanarak tek adam rejimini anayasal güvenceye kavuşturdu.

Şimdi, hukuku katledip bizi hapse atanlara ve onları destekleyenlere sormak istiyorum, bütün bunlara değdi mi? Biz tutuklandığımızda AKP’nin oyu yüzde 49, HDP’nin oyu yüzde 11’di. Şimdi AKP üçe bölündü, oyu yüzde 28’e indi. HDP daha da güçlendi, oyu da yüzde 13’e çıktı. Kim kazandı, kim kaybetti? Herkesin bu hesabı iyi yapması lazım. Bizi içerde tutarak iktidarını sürdürmek isteyen AKP’nin çıkardığı faturayı kendi cebinden ödeyen milyonların, yoksulların, emekçilerin bu soruyu kendilerine sorması ve en akıllıca şeyi yaparak, bir an önce AKP’yi terk etmesi gerekir.”

  • Muhalefetin HDP’ye yönelik son operasyondaki tepkisi bir öncekilere göre daha üst seviyede oldu. Sizce bu yeterli mi? Muhalefet artık nasıl bir sorumluluk almalı?

“Az önce de altını çizdiğim gibi, muhalefetin AKP’nin oyunlarını bozarak, cesur davranması gerekiyor. Tüm muhalefet daha açık ve yakın bir temasla HDP ile dayanışma içinde olmalıdır. HDP’ye yönelik eleştirileri varsa, bunları HDP Genel Merkezini ziyaret ederek, Eş Genel Başkanlarımıza bizzat söyleyebilir ve kendilerini yüz yüze dinleyebilirler. Bu hem dayanışma bakımından hem de birbirlerini daha iyi anlayabilme açısından çok daha medeni bir yoldur. Zaten Sayın Mithat Sancar, herkesle ön koşulsuz olarak görüşmeye açık olduklarını defalarca ifade etti. Diğer muhalefetin de bu açıklıkla davranması beklemek en doğal haktır.

Mesele sadece seçim iş birliği değildir. Asıl önemli olan medenice diyalog kurabilmek, sorunları konuşabilmek ve demokrasi için yan yana durabilmektir. Zaten bunlar bugünden hayata geçirilebilirse seçim iş birlikleri, meselenin en kolay kısmı haline gelir.”