Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, düzenlediği basın toplantısında, Mardin Büyükşehir Belediyesi, Batman Belediyesi ile Şanlıurfa'nın Halfeti Belediyesi'ne atanan kayyımlara dair değerlendirmelerde bulundu.
"Bu adı konulmamış bir OHAL rejimidir" diyen Koçyiğit, "Barış ihtimali bir kez daha iktidar eliyle yok edilmeye çalışılıyor" diye konuştu.
Koçyiğit ayrıca “DEM Parti grup toplantısı yarın 13.00’te Mardin’de yapılacak. Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları bugün önce Batman’a daha sonra Mardin’e geçecek” dedi.
"ADI KONULMAMIŞ BİR OHAL UYGULAMASI"
Koçyiğit'in açıklamasından öne çıkanlar şöyle:
"Bu ülkede çok uzun süre Kürtlere sistematik olarak politikalar uygulandı. Bu politikaların en önemlisi de istisna hukukunun genelleşmesiydi. Biz bunu genelde yargı eliyle gördük. İstiklal Mahkemeleri'nde, Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nde, Özel Yetkili Mahkemeler'de OHAL uygulamalarında gördük. Yani aslında Kürtler uzun bir süredir bir istisna hukukuyla yönetilmeye çalışılıyor. Bugün de bu kayyım rejimi adı konulmamış bir OHAL uygulamasıdır.
31 Mart seçimlerinde bütün yolsuzluk ve talan muslukları kesildiği için, kendi çetelerine giden rant hortumları kapandığı için bugün yeniden halkın kaynaklarına çökmek için kayyımı devreye koydular. En büyük kaynaklara sahip Esenyurt Belediyesi'ne çökmelerinin sebebi de budur."
"YENİDEN BİR SALDIRI DALGASI BAŞLATTILAR"
"Kayyım politikası bir Kürt'ü ret, Kürt'ü inkar politikasıdır. Bizleri siyaseten geriletmeye çalışanlar aslında belediyelerimiz ve halkın iradesini gasp etmeye çalışanlar şunu biliyorlar. Biz bütün bu antidemokratik uygulamalara, darbelere direnen yegane mücadele odağıyız. Biz direnmesek 2016'dan beri bu zulme karşı ses çıkarmasak bugün AKP çoktan kendi faşist rejimini takdim etmişti. Kendilerine dikensiz bir gül bahçesi inşa etmişlerdi. Biz her türlü zulme, hukuksuzluğa, irade gasbına karşı söz söylediğimiz için, itiraz ettiğimiz için bugün AKP istediği düzeni kuramıyor. İsteği rejimi gerçekleştiremiyor. İşte o nedenle yeniden bir saldırı dalgası başlattılar. Bizi aslında siyaseten yok etmeye çalışarak kendileri açısından istedikleri o rejimi kurmak istiyorlar.
Ahmet Özer'in tutuklanmasında ileri sürülen uyduruk gerekçeleri kamuoyu çok iyi biliyor. Mevzunun hukuki değil siyasi olduğunu çok iyi biliyoruz. Mevzunun Kürt halkıyla olduğunu çok iyi biliyoruz. Mevzunun Türkiye'nin en büyük ilçesini bir Kürt'ün yönetmesine olan tahammülsüzlük olduğunu çok iyi biliyoruz. Kendi iktidar yürüyüşleri için ülkeyi bir kayyım ülkesine çevirdiler. Egemenlik kayıtsız şartsız kayyımındır diye yazsın AKP ülkenin dört bir yanına."
"AHMET TÜRK ŞİMDİ TERÖRİST Mİ OLDU?"
"İçişleri Bakanlığı'nın açıklamasına atıf yapalım. Ahmet Türk'ün aldığı cezaları alt alta sıralamışlar. Bir hafta önce Ahmet Türk Şenyaşar ve Yıldız aileleri arasında barışı sağlayan kişi değil midir? Cumhurbaşkanı yardımcısıyla aynı kare oturan Ahmet Türk değil midir? Bir hafta önce barışı sağlayan Ahmet Türk, bir hafta sonra terörist mi oldu? Büyük bir hukuksuzluktan bahsediyoruz. Bütün bu hukuksuzlukların içerisinde Türkiye halklarının şunu bilmesi gerekir biz DEM Parti olarak dün olduğu gibi bugün ve yarın da kayyımlara, irade gasbına dün nasıl direndiysek bugün de direniyoruz.
Şu çağrımızı yapmak istiyoruz. Bugün hep beraber direnme günüdür. Türkiye'nin en batısından en doğusuna kadar, bütün siyasi partilerle beraber, STK'larla beraber, kadın örgütleriyle, hukuk örgütleriyle beraber bu ülkede demokrasiden vicdandan yana söz kuran herkesin yan yana gelmesi gerekiyor. Bu zulme karşı birleşmemiz gerekiyor. Çünkü bugün bu zulme direnmezsek ülkenin büyük bir kaosa sürükleneceğini biliyoruz."
"KOMİSYONLARA VE PLAN BÜTÇE KOMİSYONU'NA KATILMAMA KARARI ALDIK"
"Aslında iktidarın bir çözüm istemediği, çözüm değil çözümsüzlükten beslendiğini, barış değil savaştan ve şiddetten beslendiği bugün kayyım uygulamaları bir kez daha göstermiştir. Bütün Türkiye halkları sabah akşam televizyon programlarına dikmiş acaba barış için, diyalog için kim hangi mesajı verdi diye dört gözle beklerken, aslında barış ihtimalinin bir kez daha iktidar eliyle yok edilmeye çalışıldığını görüyoruz.
Bu hafta komisyonlara ve Plan Bütçe Komisyonu'na katılmama kararı aldık. Evet bu ülkenin bir anayasaya ihtiyacı var ancak halkın en temel seçme seçilme hakkının gasbedildiği bu ülkede nasıl bir anayasa hazırlayacaksınız?"