Darbelere açık olmak!

KENDİ FELAKETİNE KOŞMAK

AKP, esas olarak ABD ve Batı’ya yaslanarak iktidara gelen bir partidir. Küresel “Yahudi sermayesi” çevrelerinin desteğini almanın, iktidara gelmek ve en azından başlangıçta orada kalmak için önemli olduğunu kavramışlardı. Bunun karşılığında ise onların bölgedeki bütün kirli işlerini halletme görevini üstlenmişlerdi. Yüz kızartıcı bir işbirliğiydi. Ancak, özellikle 12 Eylül 2010 referandumundan sonra iktidara tam olarak hakim olduğunu düşünen AKP, kendi ajandasının gereği olarak rejim değişikliği hedefine uygun adımlar atmaya başladı. Diğer yandan da çok büyüdüğünü düşündüğü Fethullah Gülen Cemaatinin gücünü sınırlandırmaya yönelmişti. Kıyamet de buradan koptu. AKP’nin siyasi desteğine karşın, başta Ergenekon gibi kumpas davaları olmak üzere, bütün operasyonel işleri yaptığını, asıl yükün kendi sırtında olduğunu düşünen Cemaat harekete geçti. İktidardan daha çok pay istemenin de ötesine geçerek tek başına devlete egemen olmaya yöneldi. Bu amaçla önce Erdoğan’ı, daha sonra da AKP’yi tasfiye etmeyi planladı. İşte, 17-25 Aralık, Erdoğansız bir AKP yaratarak, bu parti ve iktidarı üzerinden devlete egemen olma girişimiydi. Bu anlamda, Polis-Adliye merkezli bir darbe girişimi olduğunu da söylemek mümkündür. Bu girişim başarılı olamayınca, kendilerine karşı sert bir tasfiye operasyonu yapılacağını değerlendiren Cemaat, yine önce davrandı. Devlete tek başına el koymaya yöneldi. AKP’ye yönelik bir darbeye ABD’nin karşı çıkmayacağı düşünüldü. Bu varsayımda pek yanıldıkları da söylenemezdi. Darbenin "siviller" ya da aynı anlama gelen "millet" tarafından bastırıldığı efsanesinin ise gerçek durumla hiç ilgisi bulunmuyor. Buradaki, "sivil" ile kastedilen de elbette "dindar sivil" oluyor. Oysa gerçek çok farklıydı. Darbe, yurtsever ve cumhuriyetçi askerler tarafından bastırıldı. Bir kurucu mite ihtiyaç duyan AKP, uzun süredir ulusal kurtuluş savaşını aşacak ya da onunla yan yana konulabilecek kolay bir zafer arıyordu. O nedenle her sınır ötesi operasyon bile aynı abartılı yaklaşımla sunuluyordu. Suriye iç savaşına da bu nedenle girilmişti. Mustafa Kemal efsanesini aşacak bir zafer ya da başarıya ihtiyaçları vardı. 15 Temmuz darbesinin bastırılması böyle bir fırsatı sunabilirdi, ama orada da yine cumhuriyetçi askerler vardı.

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ