Cumhuriyetimizin 100. yılında romanımız -VI
Gerekenler Etti
Türkiye... Yıl 1980.... Eylül ayı... Perşembeyi, cumaya bağlayan sabaha karşı...ABD’e de “Bakan Carter, Kennedy Center’da ‘Damdaki Kemancı’ müzikalini seyrediyordu. Locasının hemen dışındaki telefon sinyal verdi. Beyaz Saray santrali Dışişleri Bakanı Muskie’nin görüşmek istediğini söyledi. Başkan telefona geldi.
Türk Ordusu’nun komuta heyeti Ankara’da yönetime el koydu.Herhangi bir kuşku ve kaygıya gerek yok. Müdahele etmesi gerekenler etti.” (Muzaffer İlhan Erdost, 12 Eylülün İki Yüzü, Onur Yayınları, Ankara, 2010, Y-68)
Faşist 12 Eylül’ün Anlamı
Demirtaş Ceyhun, faşist 12 Eylül’ün anlamını şöyle belirler, ‘Kısacası, 12 Eylül’ün de Soğuk Savaşı’nı azgeşilmiş veya gelişmekte olan ülkelerde bu süreçte gerçekleştirdiği yerel önlemlerden (cephe muharebelerinden) biri olarak değerlendirilmesi, gerçeğe kesinlikle aykırı düşmese gerektir bizce. Nitekim, biraz dikkatli bir gözle bakılacak olursa, Soğuk Savaş ile 12 Eylül’ün hedef ve stratejileriarasındaki benzerlik, hatta özdeşlikleri görmemek de olanaksız zaten. Örneğin, 12 Eylül de, tıpkı Soğuk Savaş’ta olduğu gibi öncelikle ülkenin aydınlarının tez elden kimlik bunalımına düşürmeyi ve dille edebiyatı yozlaştırarak oluşmuş bütün kavramların içlerini bir an önce boşaltılmasını sağlamayı kendisine ilk hedefler olarak seçmiştir.” (Demirtaş Ceyhun, Kimlik Tartışması ve Türkiye. Osmanlılarda Aydın Kavramı, Sis Çanı yayınları, İstanbul, 1997, Y-93)
Kimlik konusuna girmeden şunu söylemek zorunlu. İşkencede katledilenler... İdamla katledilenler faşist 12 Eylül’ün zamiridir.
Kimlik sorununa geldikte... Eylül 1980’de 50 bin işçi grevdeydi. Faşizmin ilk işi grevleri durdurmak oldu. İşçi, sınıf kimliği silinmeliydi. Bunun üstüne burjuva ideologları yeni kimlikler buldular.
Bireysel kimlik, etnik kimlik, milli kimlik, kadın kimliği, erkek kimliği, hoşgörü kimliği... Burjuva seçimini kolaylaştırdılar.
12 Eylül’de Yazın
12 Eylül yazını dedikte şöyle bir giriş yapmam gerekiyor. Bu giriş, bir anlamda 12 Eylül’de yazının tipik göstergesi olacak. Konu eğlenceli de olabilir. 1979 yılında Milliyet gazetesinin roman ödülü, iki yazar arasında bölüştürüldü. Mehmet Eroğlu, romanın adı, Issızlığın Ortasında. (Birincilik) Öbürü Orhan Pamuk, romanın adı, Karanlık ve Işık, (Birincilik)
İki roman, iki birinci... Eğlence bundan sonra, iki birinci roman kimsenin ilgisini çekmiyor. Ancak Orhan Pamuk’un romanın adı değişiyor, Cevdet bey ve Oğulları oluyor. Fethi Naci, şu Star Sistemi eleştirmeni, Adalet Ağaoğlu’yla Selim İleri’nin yazınsal düşüşe girdikleri görülüyor.
Peki, Yazınsal alanda yükselen kim... Sanatta Star Sistemi Eleştirmeni, yükselen Orhan Pamuk, yapıtı Cevdet Bey ve Oğlulları... Gerçekçi yazar Orhan Kemal adına verilen bir ödül var. Gerçeksiz yazara. Orhan Kemal roman ödülü veriliyor.
İşin eğlencesine geldikte... Romanın adını kimler ya da kim değiştirdi. Orhan Kemal ödülüne kim ya da kimler götürdü Pamuk’u. Star Sistemi Fethi Naci’ye kim götürdü. Orhan Pamuk bunları açıklarsa...
12 Eylül’le birlikte sermaye sınıfı, yazına el attı. Ödülle ödülleri kovalıyor, yazarlar da ödülleri kovalıyordu.
Gerçekçiliğe karşı amansı bir savaşım açıldı? Çok renkli Argos, Gergedan dergileri Enis Batur’un yönetiminde ali kıran baş kesen olmuşlardı. Sosyalizm dedikte tükürürcesine konuşuyorlardı.
1990 Kasım ayında İnsancıl dergisi yazın dünyasına girdi. Berrin Taş’la birlikte çıkardığımız İnsancıl, gerçekçiliğin kalesi oldu. Ayrıca İnsancıl Sanat’ta Star Sistemi’ni gösterdi.
Faşist 12 Eylül’ün Gerçeksiz Yazarları
Orhan Pamuk, Oğuz Atay, Latife Tekin, Ayşe Kulin, Adalet Ağaoğlu, Selim İleri, Ayfer Tunç, Oya Baydar, Pınar Kür, Vüsat Yener, Yiğit Bener, Ahmet Altan, Ahmet Ümit.
Faşist 16 Eylül Sanatta Star sistemi eleştirmenleri. Fethi Naci, Mehmet H. Doğan, Enis Batur, Mehmet Fuat, Semih Gümüş.
Faşist 12 Eylül’de gerçekçiliğe karşı ileri sürülen akımlar. Bu akımların Frenkçe adlarıyla, gerçekçilikten kaçırıcı bir eleştiri getirdiler. Gerçekçiliğe karşı, başka akımlar, structuralizm(yapısalcılık), semiyoloji (göstergebilim), Filoloji(dilbilim).
Bu akımlardaki ‘bilim’ kavramı okuru aldatmasın. Gerici burjuvazinin bu akımlarının bilimle uzaktan yakındsan bir ilgisi yoktur. Okuru aldatmak amacıyla ‘bilim’ kavramı, burada tuzaktır.
12 Eylül’de Gerçekçi Yazın
Sermaye sınıfı, 1940-1960’lı yıllarda gerçekçi yazını susturdu. Hasan izzettin Dinamo, Rıfat Ilgaz, A. Kadir, Ahmet Arif, Nazım Hikmet susturuldular. 27 Mayıs’tan sonra okurla buluştu bu yazarlar. 12 Mart faşizmi gerçekçileri susturduysa da bu yasaklama fazla uzun süremedi.
Talip Apaydın anlatıyor, “Bizim edebiyatımız ilk yıllarda, yanbi 50’li yıllarda, 40’lı, 60’lı yıllarda beğenildi. Yani yayınevleri kitaplar istediler, bizim kitapları. Hatta yayıncılar evime kadar geldiler, kitap varsa verin, böyle sıcak ilgi vardı. Taa 70’lere kadar sürdü. 12 Eylül’den sonra birdenbire kesildi. Ne kitap isteyen var artık, ne gönderdiğimiz yazılar basılıyor, dergiler yön değiştirdi, kitap okuyanlar azaldı.... Özellikle bizim toplumcu gerçekçi, halktan yana söz eden insanlar, artık okunmaz oldu.” (Atıcı, age, Y-49)
Gerçekçi Yazarlar
Faşist 12 Eylül’de gerçekçi yazarlar, A. Kadir Konuk (Gün Dirildi), Öner Yağcı (Kardelen), Kemal Ateş (Bir Başka Şehir), Gürsel Şamiloğlu (Bir Gün Döneriz Elbet), Murat Tuncel (Maviydi Adalet Sarayı), Hatice Eroğlu Akdoğan (Mektup Bizden Selam Söyle), Rahime Henden ( Güneş Tutkunları)
Gerçekçi Eleştirmen
Asım Bezirci’yle Zühtü Bayar’ı yitirdik. Gerçekçi yazınımız için eleştirmen kalmadı. Mustafa Bayram Mısır gerçekçi eleştiriler yazdı, ancak eleştiriyi sürdüremedi.
Gerçekçi yapıtları şu yazarlar değerlendirdi. Fehim Yurdal (Kemal Ateş, Bir Başka Şehir), Sevinç Kırmızgül (A.Kadir Konuk, Gün Dirildi), Adnan Öztel (Öner Yağcı ,Kardelen), Aydın Karaküçük (Gürsel Şamiloğlu, Bir Gün Döneriz Elbet), Nurşen Aydoğan (Murat Tuncel, Maviydi Adalet Sarayı), (Hatice Eroğlu Akdoğan ,Mektup Bizden Selam Söyle) ve (Rahime Henden, Güneş Tutkunları).
-sürecek