Cumhuriyet devriminin önemli bir kilometre taşı: Ankara’nın başkent oluşu

Yayın tarihi: 13 Ekim 2023 Cuma 10:34 am - Güncelleme: 13 Ekim 2023 Cuma 10:34 am

Ankara’nın cumhuriyetin başkenti olma yolculuğu İsmet İnönü’nün 13 Ekim 1923’te “Türkiye Devleti’nin başkenti Ankara’dır” şeklindeki kanun teklifinin kabul edilmesiyle başladı.

Kurtuluş Savaşı’nı yöneten Temsil Heyeti 27 Aralık 1919 tarihinde Ankara’ya geldi. 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Ankara’da açılması ile Ankara Milli Mücadele’nin merkezi konumuna geldi.

İmzalandığı İsviçre kentinin adını verdiği Lozan Barış Barış Anlaşması’nın 24 Temmuz 1923’te imzalanmasının ardından İtilaf Devletleri askerleri İstanbul’dan çekildi. Bu gelişme ile birlikte başkent tartışmaları ortaya çıktı.

TBMM’de başkentin “Payitaht” İstanbul’da kalması gerektiği yönünde bir takım görüşler dile getirilse de Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’nün önderlik ettiği cumhuriyet devrimi kadroları başkentin Ankara olması görüşündeydi.

İsmet İnönü ve 14 kişinin imzasıyla 13 Ekim 1923’te TBMM’ye “Türkiye Devleti’nin başkenti Ankara’dır” şeklinde bir kanun teklifi getirildi. Yapılan uzun tartışmaların ardından kanun teklifi oy çokluğuyla kabul edildi ve Ankara’nın cumhuriyetin başkenti olma yolculuğu başladı.

ATATÜRK NUTUK’TA ANLATTI

Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, tarihi öneme sahip eseri Nutuk’ta neden başkent olarak Ankara’yı seçtiğini anlattı.

O dönem TBMM’de geçen tartışmaları da aktaran Mustafa Kemal Atatürk, Ankara’nın başkent oluşunu şöyle anlattı:

“Efendiler, Lozan Antlaşması’nın eklerinden olan düşman işgali altındaki topraklarımızı boşaltma protokolü uygulandıktan sonra, yabancı işgalinden tamamen kurtulan Türkiye’nin toprak bütünlüğü fiilî olarak sağlanmıştı. Artık yeni Türkiye Devleti’nin başkentini bir kanunla tespit etmek gerekiyordu. Bütün düşünceler, Yeni Türkiye’nin başkenti Anadolu’da ve Ankara şehri olarak seçme lüzumunda birleşiyordu.

Bu seçimde, coğrafî durum ve askerî strateji en büyük önemi taşıyordu. Devletin başkentini bir an önce tespit ederek, içten ve dıştan gelen kararsızlıklara bir son vermek şarttı.

Gerçekten de, bilindiği üzere, başkentin İstanbul olarak kalacağı veya Ankara olacağı konusunda öteden beri içeride ve dışarıda kararsızlıklar görülüyor, basında demeçlere ve tartışmalara rastlanıyordu. Bu arada İstanbul’un yeni milletvekillerinden bazıları, Refet Paşa başta olmak üzere, İstanbul’un hükûmet merkezi olarak kalması gereğini bazı örneklere dayanarak ispat etmeye çalışıyorlardı.

Ankara’nın gerek iklim, gerek ulaştırma araçları ve gelişme kabiliyet ve istidadı ve gerekse mevcut tesisler ve kuruluşlar bakımından hiç de uygun ve elverişli olmadığını söylüyorlar; İstanbul’un «payitaht» olması lâzımdır ve mutlaka olacaktır, diyorlardı. Bu ifadeye dikkat edilirse, bizim «başkent» deyimiyle kastettiğimiz anlam ile, bu ifadelerdeki «payitaht» deyimini kullananların görüşleri arasında bir fark bulmamak mümkün değildir.

Bundan dolayı, bu konuda zaten kesinleşmiş bulunan kararımızı resmen ve kanunî yoldan ilân ettirerek, «payitaht» sözünün de yeni Türkiye Devleti’nde kullanılmasına gerek kalmadığını göstermek lâzım, geldi. Dışişleri bakanı İsmet Paşa, 9 Ekim 1923 tarihli tek maddelik bir kanun tasarısını Meclis’e teklif etti.

Altında daha on dört kadar zatın imzası bulunan bu kanun teklifi, 13 Ekim 1923 tarihinde uzun görüşme ve tartışmalardan sonra çok büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Kabul edilen kanun maddesi şudur: «Türkiye Devleti’nin başkenti Ankara şehridir.”

CUMHURİYET DEVRİMİNİN ÖNCÜ GELİŞMELERİNDEN BİRİ

Başkentin İstanbul’dan Ankara’ya taşınması, Osmanlı İmparatorluğu’ndan kopuşu ve modern devletin kuruluşu açısından bir kilometre taşı oldu. Ankara’nın başkent oluşu, Cumhuriyet’in resmi ilanına giden yolun önemli bir gelişmesi olarak tarihe geçti.

Ankara’nın başkent oluşundan yaklaşık iki hafta sonra 29 Ekim 1923’te cumhuriyet ilan edildi.