Cumartesi Anneleri’nden Akşener’e ‘mertçe’ tepkisi: Bu bir suç itirafı

Yayın tarihi: 20 Ocak 2024 Cumartesi 2:35 pm - Güncelleme: 20 Ocak 2024 Cumartesi 2:35 pm

Cumartesi Anneleri 982. haftada Meral Akşener’e tepki gösterdi. Akşener’in siyasi cinayetleri “mertçe” olarak nitelendirmesine ”Bu bir suç itirafıdır” denildi. Gözaltında kaybedilişinin 28. yılında Abdullah Canan’ın akıbeti soruldu.

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle Taksim’de 1995’ten bu yana eylem yapan Cumartesi Anneleri, 982’nci haftasında Galatasaray Meydanı’na karanfil bırakarak açıklamalarını okudu.

Adalet arayışlarının 982. haftasında, 17 Ocak 1996 Hakkari’de gözaltına alınan ve işkence edilerek öldürülen Abdullah Canan’ın faillerinin cezalandırılmasını istedi. ”Bugün Abdullah Canan için adalet istemekten ‘vazgeçmeyeceğiz’ demek için buluştuk.” denildi.

“BU BİR SUÇ İTİRAFIDIR”

Açıklama öncesi konuşan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, Meral Akşener’in “Biz geçmişimizde siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi” sözlerine tepki gösterdi, “Akşener’in açıklaması suçun itirafıdır. Eğer mertçe işlendiyse neden bu suçlar hala karanlıkta. Neden hala failler yargılanmaktan korkuyorlar. Neden biz 28 yıldır mücadele ediyoruz? Neden biz her hafta susturuluyoruz?” dedi.

Cumartesi Anneleri 982. haftasında bilinen failleri cezasız bırakılan Abdullah Canan için adalet çağrısında bulunarak ”Hukukun temel değerlerine olan inancı sarsan, toplumun huzur ve barışını tehdit eden cezasızlık son bulmadan hukukun üstünlüğü korunamaz ve herkes için adil bir yargı sistemi sağlanamaz.” dedi.

Abdullah Canan’a ne oldu? Cumartesi Anneleri’nin 982. hafta basın açıklaması şöyle;

”43 yaşındaki Abdullah Canan, Yüksekova’da yaşayan bir iş insanıydı. 17 Ocak 1996 sabahı Hakkâri’ye gitmek üzere Yüksekova’daki evinden ayrıldı. Tanık beyanlarına göre Yüksekova – Van karayolunda askerler tarafından otomobili durdurularak gözaltına alındı. Askeri bir araçla Yüksekova Dağ Komando Taburu’na götürüldü. Ailesi yerel ve ulusal tüm makamlara başvurarak Canan’ın bulunmasını istedi. Ancak Canan’ın gözaltına alındığı inkâr edildi. 21 Şubat 1996 tarihinde Abdullah Canan’ın ağır işkence görmüş cansız bedeni köylüler tarafından bulundu. Canan Ailesi, Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak, Abdullah Canan’ın öldürülmesinden sorumlu olduğu gerekçesiyle Yüksekova Dağ Komando Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul aleyhine suç duyurusunda bulundu. Yüksekova taburunda görev yapan itirafçı Kahraman Bilgiç, savcıya verdiği ifadede; Abdullah Canan’ın taburda işkence ile sorgulandığını, Tabur Komutanı Binbaşı Yurdakul’un talimatı ile Bölük Komutanı Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından silahla öldürüldüğünü detaylarıyla anlattı. Albay Kamber Oğur, Yüksekova Savcılığına başvurarak, gözaltına alındığı inkar edilen Abdullah Canan’ı o dönem tabur karargâhındaki revirde gördüğünü söyledi.

Kahraman Bilgiç, Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul, Yüzbaşı Nihat Yiğiter ve Üsteğmen Bülent Yetüt hakkında Diyarbakır DGM Savcılığı’nca soruşturma açıldı. Bu kişiler, Abdullah Canan’ı tasarlayarak öldürmekle suçlandı. Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, ailenin ve tanıkların iddiaları yeterli ve inandırıcı bulunmadı. 12 Kasım 1999 tarihinde sanıklar hakkında beraat kararı verildi. 2 Nisan 2001 tarihinde de Yargıtay 1. Ceza Dairesi beraat kararını onadı. (Karar No: 2001/1226) Bunun üzerine Canan Ailesi, 1 Aralık 1997 tarihinde AİHM’e başvurdu. AİHM, “Aralarında askeri personelin de yer aldığı tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere Abdullah Canan’ın gözaltında öldürüldüğü mahkememizce saptanmıştır.” tespitinde bulundu. Türkiye’nin iç hukuktaki yaklaşımını şaşkınlık verici olarak değerlendirip oy birliği ile mahkumiyet kararı verdi. (Başvuru No:39436/98)

“KAÇ YIL GEÇERSE GEÇSİN”

Gözaltında kaybedilişinin 28. yılında bir kez daha hatırlatıyoruz: Savcılık ifadelerinde, mahkeme tutanaklarında, TBMM Araştırma Komisyonu Raporu’nda, Yargıtay Başsavcısı’nın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na yaptığı itiraz yazısında, AİHM kararında Abdullah Canan’ı gözaltına alanlar, işkence ile katleden ve kaybedenlerin isimleri yazılıdır. Devlet, Abdullah Canan’ın gözaltında kaybedilmesindeki sorumluluğunu üstlenmeli, fail ve sorumlular üzerindeki koruma kalkanı kaldırılarak yeniden yargılanıp cezalandırılmaları sağlanmalıdır. Kaç yıl geçerse geçsin Abdullah Canan için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”

Cumartesi Anneleri: Mehmet Eymür’ü iyi bilmezdik

Kaynak: TELE1