COP 28: Dağ fare doğurdu mu?

COP’LAR: BİRİNCİSİNDEN YİRMİSEKİZİNCİYE

İlki 1995’te Berlin’de gerçekleştirilmişti. Önemli olanları anımsayalım. COP3: Kyoto Protokolü kabul edildi. Kimi ülkeler emisyon azaltımını maliyetli bir ceza olarak görmeye başladı. COP11: Montreal Eylem Planı üretildi. COP17: Yeşil İklim Fonu (Green Climate Fund) oluşturuldu. COP21: Paris Anlaşması imzalandı. Bu anlaşma ile küresel sıcaklık artışını 1,5 santigrat derece ile sınırlama konusunda görüş birliğine varıldı. 2030’a dek emisyonlar yüzde 43 azaltılacaktı. Hani şu fosil yakıtların veya herhangi bir fosil yakıtın adının bile geçmediği, ilgisiz bir paragraf hariç karbon sözcüğünün de geçmediği traji-komik anlaşma! COP26:Glasgow. Glasgow İklim Paktı imzalandı. Paris Kuralları kabul edildi. Gelişmekte olan ülkelere yardım gündeme geldi. CO27: İklim adaleti konusunda (neden olan zengin ülkelerin bunun yükünü yoksullara ödetmemesi) bir anlaşmaya varıldı.

COP28’E TOPLU BAKIŞ

COP28 30 Kasım-12 Aralık 2023 tarihleri arasında Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai kentinde yapıldı. Bu Konferansta Kuzey ve Güney ülkeleri arasında dayanışma ve enerji dönüşümü odak noktası olurken öne çıkan diğer konular olarak şunlar belirlendi: 1. Daha kapsayıcı ve erişilebilir bir konferans oluşturmak, 2. Hedefleri yükseltmek için azaltma çözümlerini desteklemek, 3. Adaptasyon için küresel hedef koşullarına ve adaptasyon finansmanına ilerlemeye odaklanmak, 4. COP27’de oluşturulan kayıp-zarar fonunun operasyonel hale getirilmesini ilerletmek, 5. İklim finansına daha adil bir erişim sağlamak.

COP28 ÜLKESİ VE BAŞKANI ELEŞTİRİLERİN ODAĞINDA

Öncelikle bu konferansın dünyanın en büyük 10 petrol üreticisi ülkesinden biri olan BAE’de düzenlenmesi şimşekleri üzerine çeken bir konu oldu. Konferansın başkanı olan Sultan El Jaber’in petrol CEO’su (Abu Dhabi Ulusal Petrol Şirketi) olması da başka bir eleştiri konusu oldu. El Jaber, gezegeni tehlikeli derecede ısıtan petrol, gaz ve kömürün aşamalı olarak terk edilmesinin gerekli olmadığını ve bunun için bir bilimsel çalışma olmadığını öne sürdüğü için ateş altına alındı. Gerçi daha sonra sözlerinden geri adım atmaya çalıştı ama inandırıcı olamadı. Konferansa katılan ülke gruplarından daha fazla yer alan başka gruplar vardı: Shell, Total, ExxonMobil gibi petrol ve gaz şirketlerinin çıkarlarını desteklemek için yarışan lobi grupları! Bunlar ticaret birlikleri (örneğin, Cenevre merkezli Uluslararası Emisyon Ticareti Birliği vd.) üzerinden konferansa katıldılar. Evvelki yıl Glasgow Konferansında 593, geçen yıl Şarm el Şeyh’te 636 olan lobici sayısı BAE’de bu yıl 2.456 ile rekor kırdı. Bunlar kısmen et ve hayvancılık lobileri büyük ölçüde de fosil yakıt lobileri (Türkiye’den katılan fosil şirket temsilcileri de vardı). Konferansta anlaşma metinlerinin içini boşaltmak için kuyruklarına pervane takmışlardı sanki. Fosil yakıtları terk etme kararı bu denli önemli mi? Elbette. İklim krizinin emisyonları düşürerek bitirilemeyeceği bir gerçek. Sera gazlarının yaklaşık yüzde 75’i fosil yakıtların (enerji, ulaşım, soğutma-ısınma, sanayi, tarım vb. alanlarda) kullanımından ortaya çıkıyor. Rakamlar da ürkütücü: Atmosferdeki karbondioksit düzeyi bu yıl yüzde 50 artışla 424 ppm’e çıktı ve hızla devam ediyor. Yapay bir iklimle kurulmuş tümüyle yapılı bir çevreden ibaret Dubai’de açıklanan rakamlara göre sera gazı salım düzeyi aynı düzeyde devam ederse 7 yıl içinde yani 2030’da 1,5 derece ve 15 yıl içinde 1,7 derece karbon bütçesini tüketeceğiz, eşdeyişle geri dönüşsüz biçimde sıcaklık düzeyini bu düzeylerde sınırlama şansı kalmayacak. Hatta iklimbilimci James Hansen’a göre 2040’larda 2 dereceyi görebiliriz.

FOSİL YAKITLARIN NEDEN OLDUĞU ÖLÜMLER VE GIDA GÜVENLİĞİ SORUNLARI

British Medical Journal’ın yeni raporuna göre fosil yakıt kaynaklı hava kirliliği nedeniyle dünyada her yıl 5 milyondan fazla kişi ölüyor. Bunun 2,19 milyonu Güneydoğu ve Doğu Asya ile Okyanusya’da, 1,66 milyonu Güney Asya’da. Yüksek gelirli ülkelerde 0,46 milyon! Yani cefası yüksek gelirli ülkelere cezası ise diğerlerine! The Lancet adlı dergide yayınlanan iklim krizi ve sağlık çalışmasında yaşanan sıcak hava dalgaları ve kuraklığın sonucu 127 milyon kişi daha gıda güvenliği (özellikle de su güvenliği) sorunu yaşamaya başlamış. Rapora göre iklim değişikliğine bağlı ölüm oranları yüzde 370 artacak. 2018-2022 döneminde 2000-2004 dönemine göre 65 yaş ve üzeri kişilerde aşırı sıcaklıklara bağlı ölüm oranları yüzde 85 artmış.

KAYIP-ZARAR FONU

COP 28’in ilk gününde, iklim değişikliğinin etkilerine karşı kırılgan durumda olan ülkelerin kayıp ve zararlarının tazmini için “Kayıp Zarar Fonu’nun kurulması konusunda anlaşmaya varıldı. Bu fona Almanya ve BAE 100’er milyon dolar, Birleşik Krallık 50,5 milyon dolar, ABD 17,5 milyon dolar ve Japonya 10 milyon dolar taahhütte bulundu. AB’nin (Almanya dahil) katkısının toplam 245 milyon dolar olması bekleniyor. Paranın dört yıl boyunca yönetimini IMF-DB ikilisinde iyi polis rolündeki Dünya Bankası yapacak! ABD’nin katkısı az diyenlere ne diyelim, İsrâ suresi 29. Ayete uygun davranmış: “Eli sıkı olma, ölçüsüzce eli açık da olma; sonra kınanacak, kendi kendine hayıflanacak duruma düşersin!” BAE bu kadar parayı niye mi veriyor? Onun yanıtını da verelim: Yeşil yıkama! BM Çevre Programı’na göre gelişmekte olan devletlerin yalnızca uyum için gereksinim duydukları finansman 2030’a dek 340 milyar dolara ulaşıyor, 2050’ye dek ise 565 milyar dolara dek ulaşıyor! Oysa ki, küresel güneyin ve ada ülkelerinin istemi fosil yakıtlara dayalı üretimden vazgeçilmesiydi, GDO’lu mısır şurubuna batırılmış emzik değil! Söz verilen 420 milyon dolar da devede kulak zaten. Pakistan’da geçtiğimiz yıl yaşanan sel felaketinin faturası bile 40 milyon dolar. Zaten Oxfam İklim Politikası danışmanı Lyndsay Walsh da bu miktarı “gereksinim duyulanın çok küçük bir kısmı” olarak niteledi. Ülkemizin bu konuda tutumu, ülkelerin iklim değişikliğindeki sorumluluğunu vurgulamak, iklim adaleti talebi kimi unsurlar içeriyordu. Bu konuda rakamlar gerçekten ürkütücü: Oxfam’a göre emisyonların neredeyse yüzde 50’sinden en zengin yüzde 10’luk kesim sorumlu. Sabancı Üniversitesi’nin İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) COP28’de Türkiye’nin Karbonsuzlaşma Yol Haritası’nın üçüncü ve son raporunu açıkladı. İlgilisi bu üç ciltlik rapora ulaşıp, inceleyebilir. Rapora göre net sıfırın maliyeti 171 milyar dolar tutuyormuş. Ülkemiz yeşil dönüşümün artık teknoloji yarışı ve sanayi politikası demek olduğunu bilmeyenler grubunda yer alıyor ne yazık ki! COP27’ye ülkemizin sunduğu Ulusal Katkı Beyanı (NDC) bir tuhaftı, 2053 hedefine 2038’e dek performans yok, sonra da dörtnala koşu söz konusuydu. Yeni NDC’imizin 2025’de açıklanması bekleniyor. Kısmet diyelim.

İKLİM AKTİVİSTLERİ VE POLİSİN SERT MÜDAHALESİ

Dubai sokaklarında iklim aktivistlerinin polisin sert müdahalesine maruz kalmaları konferansa gölge düşürdü. Bu arada hemen COP28 arifesi öncesinde Bangladeşli biyolog Saleemul Huq’u anmadan geçmeyelim. Tüm COP’ların kendi deyimiyle “junkie”si idi O! İklim aktivistleri içinde seçkin bir yeri vardı ve kredisi tüm katılımcılar nezdinde yüksekti. Işıklar içinde uyusun.

KAPANIŞ

UNFCCC Yürütme Sekreteri Simon Stieli, “Dubai’de fosil yakıt çağına ilişkin sayfayı çevirmemiş olsak da, bu sonun başlangıcıdır” şeklinde konuştu ve sözlerine şöyle devam etti: “Artık tüm hükümetlerin ve işletmelerin taahhütlerini gecikmeden reel ekonomi sonuçlara dönüştürmesi gerekiyor”. Fosil yakıtların sonlandırılması hedefi yerine çerçevesi bile belli olmayan “fosil yakıtları aşamalı azaltım hedefi” benimsenmesi gerçekten bir düş kırıklığı yarattı. Üç temel alanda taahhütte bulunuldu: Yenilenebilir enerji kaynaklarının kapasitesinin üç katına çıkarılması, enerji verimliliğinin ilerleme hızının iki katına çıkarılması ve metan ve karbondioksit dışı diğer sera gazlarının azaltımı. Gerçi konferans kapanış metninde stratejik mineraller hakkında tek bir kelime yok. Onlar olmadan ne pil olabilir ne de yenilenebilir enerji! Karbon piyasaları bir yıl ötelendi. Anlaşmada karbon yakalama kullanımı ve depolama, hidrojen, nükleer, jeo-mühendislik gibi karbon giderme teknolojileri ve doğayı metalaştıran planlar gibi unsurlar yer aldı. Özellikle henüz edimsel olarak kurulu olmayan ve yüksek atık kaynağı olan küçük modüler reaktörlerin iklim değişikliğine çözüm kalemlerinden birisi olarak önerilmesi “sinek küçük mide bulandırır” kabilinden. COP28’de müzakerelerde ABD kaynaklı Generation Atomic grubunun kurucusu Eric Meyer’in nükleer enerjiyi “sihir gibi bir şey” olarak tanımlaması insanın aklına tüm zamanların en iyi sihirbazlarından biri olan Harry Houdini’yi getiriyor. Ama işin ciddi olan yanı şu soru: Fosil yakıt şirketlerinin yeni durağı nükleer enerji mi olacak acaba? Bunlar adil ve eşitlikçi bir enerji dizgesi kurulabilmesi için yeterli olmaktan uzak ve strateji bulanıklığına yol açacak unsurlar olarak gözüküyor. İkiyüzlü ABD, konferansı fosil yakıtlardan uzaklaşma çabası olarak başarılı bulduğunu beyan ederken, aynı zamanda Amerika’da petrol eylemlerinin suç sayılmasına yönelik yasal değişiklikler 22 eyalette kabul edildi. İki yüzlü Avrupa (Fransa ve Almanya başı çeken biçimde) ise piyasa mekanizmalarıyla karbon net sıfır hedefleri odaklı küresel sorumluluk direktifi ve diğer düzenlemelerde budama faaliyetlerine girişti, hem de COP28’i izleyen günlerde! IMF raporuna göre, 2022’de dünya çapındaki fosil yakıtlara verilen sübvansiyonların toplamı 6,5 trilyon Avro! Bu miktar iklim dönüşümü için yeter de artar bile! Birleşmiş Milletle Genel Sekreteri Antonio Guterres “Hoşunuz gitse de gitmese de fosil yakıtların kullanımdan çıkarılması kaçınılmaz bir gerekliliktir, umuyorum ki geç kalmayalım” diyerek “iyi polis” rolünü oynadı. Genel olarak değerlendirirsek, sanki taraf ülkelerden katılan herkes toplantı sonuçlarından kısmen memnun gözüküyor. Ya muhalefet? Onlar “Dağ fare doğurdu, hatta doğurmadı bile” diyorlar! Ya siz?

SONSÖZ

Hey, sistemi değiştirelim, onlar iklimi tümüyle değiştirip bozmadan! Çünkü iklimi değil, sistemi değiştir savsözü onlara değil bize mi olmalı acep!