Çoklu baro sisteminden gözden kaçanlar: Asıl siyasileşme şimdi başlayacak

Yayın tarihi: 8 Temmuz 2020 Çarşamba 1:32 pm - Güncelleme: 8 Temmuz 2020 Çarşamba 1:34 pm

AKP’nin çoklu baro adı altında baroları parçalamayı planladığı teklifi Meclis Adalet Komisyonu’nda  kabul edildi. Teklife göre, aynı ilde birden fazla baronun bulunması halinde aynı büroda birlikte çalışma ve avukatlık ortaklığı kurma için aynı baroya kayıtlı olma şartı aranmayacak. Avukat Hakan Yazıcı, Yetkinreport.com’da baro teklifini değerlendirdi.

“İstanbul, Ankara ve İzmir barolarında bugüne kadar yapılan seçimleri şu andaki iktidar partisinin desteklediği adaylar kazanamadı. Bu adayların, seçilen adaylarla aralarındaki oy farkı dikkate alındığında bundan sonra kazanmaları da kolay gözükmüyor. Bu durum iktidarı rahatsız ediyor” diyen Avukat Yazıcı, “Gözden kaçan detaylar” başlığıyla kimi noktalara dikkat çekti.

Yazıcı’nın paylaştıkları şöyle:

Amaç disiplin soruşturmalarıyla sindirmek

Asıl amaç avukatları disiplin soruşturmaları yoluyla sindirmek. Baroların bağlı olduğu ve barolar tarafından verilen disiplin kararları ve “disiplin soruşturması yapılmasına gerek yoktur” kararlarının temyiz merci TBB genel kurulu. TBB genel kurulunun bu kararlarından bir kısım daha ağır olanlarına karşı Danıştay’a başvurulabiliyor ama diğerleri için nihai kararı TBB genel kurulu veriyor. Zaten sürecin içine haksızca sürüklenmek yeterince caydırıcı olacaktır, bazı kararlarda Danıştay’da aklanma imkânı kurulacak baskı gerçeğini değiştirmiyor.
TBB genel kurulu, baroların gönderdiği delegelerden oluşuyor ve şu anda barolar kendilerinde kayıtlı avukat sayısına göre delege gönderiyor. Her baronun 2 delegesi üstüne, her 300 avukat için 1 delege gönderiliyor. Yani şu anda epey demokratik bir sistem var. Türkiye’deki avukatların yaklaşık yarısının kayıtlı olduğu İstanbul, Ankara ve İzmir baroları TBB genel kurulunda %46 oranında temsil ediliyor. Yani iktidarın desteklediği adaylar üç büyük ilimizdeki baro seçimlerini kazanmadığı sürece iktidarın TBB’ye hâkim olması mümkün değil ve avukatların üzerinde baskı kurmanın tek yolu TBB genel kuruluna hâkim olmak. Teklif yasalaşırsa, kurulacak baroların sayısını bilmesek de henüz, İstanbul, Ankara ge İzmir barolarının TBB genel kurulunda temsili %10’un altına düşecek. Böylece iktidara yakın baroların delegeleri vasıtasıyla zaten bölünen ve fişlenen iktidara uzak avukatlar üzerinde baskı kurma imkânı doğmuş olacak.

Teklif lehine yapılan mesnetsiz ve desteksiz argümanlar

Teklifin kendi gerekçesinde yapılan değişikliğin amacının avukatlık mesleğinde yaşanan sıkıntıları gidermek olduğu söyleniyor. Oysa değişikliğin mesleğin hangi sıkıntısını nasıl çözeceği konusunda tek bir madde yok.

Siyaset ve katılım gerekçeleri doğru değil

Avukatların baroların hizmetlerinden memnun olmadıkları gerekçesiyle seçimlere yüksek katılım olmadığı iddia ediliyor. Son İstanbul Barosu seçimlerine bakıldığında katılımın %65 civarı olduğu görülecektir. Bu oran 5000’den az avukatı olan pek çok baromuzun son seçimindeki katılım oranından veya yurt dışındaki pek çok baronun seçimlerine katılım oranından farklı değil, yani anlamlı bir gösterge değil bu avukatların barolarından memnun olup olmadıklarını anlamak için.

Bir şey daha ekleyeyim, kalabalık barolarla kalabalık olmayanlar arasında adli yardım ve CMK taleplerinin karşılanma oranları arasında da anlamlı bir fark bulunmuyor. Yani kalabalık barolarda hizmetin aksadığı falan yok. Ortada bir memnuniyetsizlikte varsa, kalabalık baroda da az kalabalık baroda da aynı seviyede.

Teklif destekçileri, büyük baroların muhalefetin uzantısı şeklinde davrandığını, muhalefetle beraber siyaset yaptığını iddia ediyor. Tabi bakmaya, araştırmaya tenezzül etmiyor olsalar gerek, AKP iktidara geldiğinden beri Türkiye’de seçilen tüm baro başkanlarından 49 tanesi AKP üyesi veya milletvekili/adayı olmuş, 45’i CHP, 7’si MHP, 5’i HDP, 7’si diğer partiler, 199 tanesinin ise herhangi bir siyaset ilişkisi bulunmamaktadır. Yani çoğunluk baro başkanın siyasetle ilgisi yok, olanlar arasında da liderlik AKP’de. Yani bu argüman da asılsız. Kaldı ki baroların görevi avukatların haklarını ve hukukun üstünlüğünü savunmak. İktidar partisinin avukat hakları veya hukukun üstünlüğü konusunda müspet bir icraatını ben hatırlamıyorum, hep kötüye oldu gidişat hukuk konusunda. O yüzden baroların ve varlık sebebi iktidarı eleştirmek olan muhalefet partilerinin söylemelerinin örtüşmüş olması gayet doğal.

Hayır, ABD’de bu sistem yok

Bir de “başka ülkede gayet güzel bu sistem, mesela Amerika” argümanı var. Bunu söyleyenler “Amerika” sistemini hiç araştırmış mı acaba? Öncelikle federal bir devletten bahsediyoruz ve Amerika’da barolar eyalet seviyesinde düzenlenir. Yani benzetme New York veya Kaliforniya barosu ile yapılmalı yapılacaksa. Ben New York Barosu’na da kayıtlı ve 2 sene New York’ta avukatlık yapmış biri olarak söyleyeyim, New York’ta ve benim bildiğim tüm eyaletlerde avukatlık yapmak için kayıtlı olunması gereken baro 1 tanedir. New York eyaletinde adı New York Bar’dır. Ama mesela New York City Bar Association da vardır New York’ta, isteyen kayıt olur, dernek statüsündedir, bizdeki avukatlar tarafından kurulmuş olan pek çok dernek gibi. Teklifin destekçileri acaba bu Amerika’da bu tür derneklerin isimlerinde “bar (baro)” ifadesi oluyor diye mi yanılgıya düşüyorlar, bilemiyorum.

Bu arada epey başka ülkenin sistemini de araştırdım ancak bu Teklif’in getirmeye çalıştığı sistemin bir benzerini bulamadım.

Teklifin uygulamada yaratacağı sıkıntılar

Birden fazla baro olan şehirlerde baroların uygulamaları arasında farklar ortaya çıkacak.
Stajyer avukatlar yanlarında staj yapacakları avukatı seçerken siyasi görüşlerini de hesaba katmak zorunda kalacak.

Asıl siyasileşme şimdi başlayacak

Reklam yapılması bile avukatlığa gölge düşüreceği için mevcut düzende yasak iken avukatlar baro kurmak için politika yapacaklar, siyasetçi gibi davranacaklar ve bu mesleğin bağımsızlığı başta olmak üzere çok konuda mesleğe gölge düşürecek.

Avukatlar TBB’de demokratik şekilde temsil edilmeyeceği için avukatların çoğunun aleyhine ve istemediği TBB kararları çıkacak ve bu mesleğe olumsuz yansıyacak.

Avukatların bazıları müvekkillerini ve alacakları işlerdeki karşı tarafı daha dikkatli seçecek, çünkü disiplin soruşturması yoluyla baskı altında bırakılmak ihtimalini azaltma endişesi taşıyacaklar. Yani istediğiniz avukatı tutmanız da zorlaşacak.

Sonuç olarak, asıl amacı 2010 senesindeki referandum ile HYSK’nın oluşumu üzerinde yapılan değişikliklerden sonra savcı ve hakimler üzerinde yapılmaya başlayan baskının benzerinin avukatlar üzerinde de kurulabilmesi olan ve zaten pek çok sıkıntısı olan hukuk sistemimizi daha da geriye götürecek bir düzenleme ile karşı karşıyayız. En azından avukat olan milletvekillerimizin Teklifin yasalaşması sürecinde oy kullanırken bunları dikkatlice değerlendireceklerini ümit ediyorum.