CHP İzmir İl Kadın Kolları, kadınlara ve çocuklara uygulanan şiddeti protesto için 15 Ekim'de Selçuk ilçesinde başlattığı ‘Kırık Saçlar Özgürlüğe Yürüyor’ eylemini İzmir İl Başkanlığı binası önündeki basın açıklamasıyla sonlandırdı. Açıklama öncesinde Konak ilçesinde bulunan Cumhuriyet Meydanı'nda toplanan kadınlar burada "Kırık Saçlar Özgürlüğe Yürüyor" pankartı açarak sloganlar, ıslıklar ve alkışlar eşliğinde il başkanlığı binası önüne yürüdü.

İl başkanlığı önünde basın açıklamasında bulunan CHP İzmir İl Kadın Kolları Başkanı Zahide Kurun, "15 Ekim 2024 tarihinde Selçuk'tan başlattığımız, 11 gün sürmesi hedeflenen, İzmir'in 15 ilçesini kapsayan ve 12'nci gününde de Halk Buluşması ile sonuçlandırmayı planladığımız 'Kırık Saçlar Özgürlüğe Yürüyor' eylemimizin amacı son günlerde yurdumuzu saran karanlıktan, dışarıya adımını attığı an öldürüleceğini düşünen, hayatları çalınan, istismar edilen, şiddete, tecavüze uğrayan kadınlardan ve çocuklardan, biz bu yürüyüşü yaptığımız sıralarda açığa çıkan bebek cinayetlerinden ve her gün çoğalarak devam eden, hayatımızı adeta cehenneme çeviren tüm acılarımıza dikkat çekmek ve geleceğe dair yaşamsal kaygılarımızı yüksek sesle dile getirmektir" dedi.

“ÇALINAN HAYATATI RUH SAĞLIĞI BOZUK BİREYLERİN VARLIĞIYLA AÇIKLAYAMAYIZ”

Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Aras'tan helikopter kazasına ilişkin açıklama Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Aras'tan helikopter kazasına ilişkin açıklama

"Aslında tüm bunların baş sorumlularını hepimiz biliyoruz. Çalınan hayatları, karartılan yaşamları sadece ruh sağlığı bozuk ve madde bağımlısı bireylerin varlığıyla açıklayamayız. Toplumu çürüten şey, uygulanmayan yasalardır" diyerek sözlerini sürdüren Kurun, şunları dile getirdi:

"Bir toplum kendiliğinden değil, toplumsal eşitliği sağlamayan, pozitif yükümlülüğünü yerine getirmeyen devlet politikaları sonucu çürür. Kadına yönelik şiddete sıfır tolerans deyip bir kereden bir şey olmaz diyenlerin, 'en az üç çocuk yapın' deyip bebeklerimizi sağlık sisteminde yaptıkları özelleştirmeye kurban edenlerin, ekonomiden bahsetmiyoruz bile. kısacası yönetemeyen bir iktidarın varlığının sonucu, bu ülkede kadınlar ve çocuklar artık ne sokakta ne evlerinde kendini güvende hissediyor. İstismara uğruyoruz, canice katlediliyoruz, sadece birer sayı olmaktan öteye bir anlam ifade etmiyoruz, üçüncü sayfa haberi olmaktan öteye gidemiyoruz. Tüm bu cinayetleri sıradan bir cinnet vakası olarak değerlendirenler bizi buna inandıramazlar. Biz yaşadığımız bu kabus dolu günlerin nedeninin, failleri koruyan, cezasız bırakan, gereken önlemleri almayan, hukuki ve kurumsal mekanizmaları işletmeyen siyasi politikaların sonucu olduğunu ve münferit olaylar olmadığını biliyoruz.

"HANGİ TARAFA BAKSAK BİR ACI, BİR GÖZYAŞI"

Bir kadın defalarca şikayetçi olmasına rağmen, o kişiyle ilgili herhangi bir tedbir alınmamışsa, bunun sorumluluğu kamusal kurumların üzerindedir. Bu yüzden diyoruz ki, kadın cinayetleri politiktir. devletin pozitif yükümlülüğünü yerine getirmemesinin bedeli çok büyüktür. Aslolan kadınların, çocukların ve tüm canlıların şiddetsiz, güvenli, eşit ve adil bir toplumda huzurla yaşama hakkıdır. Biz ne istiyoruz; biz insan olmaktan kaynaklı haklarımızı, bir kadını haklı görmek için değil ama bir erkeği haklı çıkarmak için bahane arayanlara inat adalet istiyoruz. kadına yönelik şiddeti 'meşrulaştıran ve normalleştiren' her türlü çabanın önüne geçilmesini istiyoruz. İstanbul Sözleşmesi'nin yeniden yürürlüğe girmesini ve 6284 sayılı kanunun etkin bir biçimde uygulanmasını istiyoruz. Gün geçtikçe artan ve kanıksanan, toplumdaki cezasızlık algısının ortadan kaldırılması için, cezai uygulamaların ağırlaştırılmasını istiyoruz. Hayvanlar katlediliyor, doğa katlediliyor, hangi tarafa baksak bir acı bir gözyaşı, mutsuz insanlar ülkesi olduk. Bize yaşatılan mutsuzluğu ve umutsuzluğu reddediyor ve mücadelede geri adım atmayacağımızın, susmayacağımızın ve korkmayacağımızın bilinmesini istiyoruz. İşte biz kadınlar tüm bu yaşadığımız acılarımızın yanında hissetiğimiz öfkemizi eyleme dönüştürdük ve kadın kolları il başkanlığımız olarak, tüm kadınlarımız ve destekçilerimizle birlikte ‘kırık saçlar özgürlüğe yürüyor!’ diyerek yollara düştük.

Neden kırık saçlar derseniz; saçlar kadının hem esaretini, hemde de cesaretini simgeler. Kadının kimliği, toplumların ilişkisi, direnişinin yansıması olarak yüzyıllardır, kültürlerin, dinlerin, örf adet, gelenek göreneklerin içinde farklı anlamlarla donatılmıştır. Nice kadınlarımız saçının bir teli göründüğü için ölümle cezalandırılmış, nice kadınlarımız saçının bir teli göründü diye iffetsizlik ve ahlaksızlık ile suçlanarak toplumdan dışlamıştır. Nice kadınlarımız üzerinde baskı unsuru oluşturulmuş, saçını açmaya ya da örtmeye zorlanmış ve günümüzde hala zorlanmaktadır. Nice kadınlarımız evlendiğinde bakire olmadığı gerekçesiyle saçı kesilerek baba evine geri gönderilmiş, aile namusunu temizlemek için töre cinayetlerine kurban edilmiştir. Yıllardır kimliklerimizin en temel parçası olan bedenlerimiz üzerinde söz hakkı mücadelesi veriyoruz.

"BU DÜZENE 'ARTIK YETER' DEDİK"

Biz kadınlar bu kadar hırpalanmaya ve hayatlarımız ile ilgili söz sahibi olunmaya çalışılmasına rağmen, kırıldığımız yeri kesip atarız, kırıldığımız yerden daha da güçlenerek ayağa kalkar, tüm cesaretimizle baskılara karşı, karanlığa karşı birleşerek aydınlık geleceğe doğru yürümeye devam ederiz. Yürüyüşe kadın-erkek genç-yaşlı her kesimden ilgi büyüktü. Kadınların gece sokağa çıkmaya korktuğu, ailelerin çocukları ile ilgili kaygı duyduğu, çocukların en güvendikleri aile içinde katledildiği, kadınların en sevdikleri ya da hiç tanımadıkları erkekler tarafından öldürüldüğü, her sabah uyandığımızda bir katliam haberiyle sarsıldığımız, hayatlarımız, çocuklarımızın hayatı, geleceğimiz ile ilgili büyük endişeler yaşadığımız bu düzene 'artık yeter' dedik.

Kırık Saçlar Özgürlüğe Yürüyor eylemimizin yürüyüş bölümü, bugün burada bayrağı genel başkanıma teslim edilmek üzere, tarafımdan teslim alınmasıyla son bulacak ve artık teröre karşı, şiddete karşı, bu ülkede canımızı yakan her şeye karşı yürüyerek ve farklı eylemlerimizle devam edecek. susmayacak, korkmayacak, terörü, cinayetleri ve şiddeti lanetleyerek, yaşam hakkını savunan mücadelemizi yılmadan, yorulmadan devam ettireceğiz. Acılarımızın diz boyu, gözlerimizin yaş dolu ve öfkemizin arşa çıktığı bugünlerde Çarşamba günü Türk Havacılık Ve Uzay Sanayi'nin (TUSAŞ) başkent merkez yerleşkesinde, bir canlı bomba saldırısının olduğu, şehitlerimizin ve yaralılarımızın olduğu acı haberiyle sarsıldık ve bir kez daha artık yeter diye haykırdık. bu hain terör saldırısında canlarını yitiren şehitlerimizi rahmetle anıyor, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. Terör nereden, kimden gelirse gelsin terördür, kabul edilemez. ölümlerin olmadığı, hiç kimsenin burnunun kanamadığı bir ülkede yaşamak, bütün yurttaşlarımızın, hepimizin hakkıdır ve bu husus siyasi iktidarın sorumlulukları arasındadır. Halkımızı acı, belirsizlik, kitlesel korku ve panik haline esir eden, kadına, çocuğa, insana, doğaya ve doğadaki canlılara değer vermeyen gidişata son verilmeli, barışın, emeğin, eşitliğin, insanın, demokrasinin sesi yükseltilmelidir. Terörün; huzur, barış ve kardeşliğimizi bozmasına, geleceğimize olan inancımızı sarsmasına asla fırsat verilmemeli diyor, biz kadınların diğer tüm olumsuzluklara karşı yürüttüğümüz mücadelede, ne şiddete, ne de teröre teslim olmayacağımızı sizlerin huzurunda bir kez daha beyan ediyor, haykırıyoruz."

Kaynak: ANKA