Haber

CHP'den AKP'nin 'Etki ajanlığı' önerisine 'Öcalan' örneği

TBMM Adalet Komisyonu'nda, AKP’nin “etki ajanlığı” düzenlemesinin de yer aldığı torba kanun teklifinin görüşmeleri devam ediyor.

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, "Bir tartışma var; düne kadar kimse Abdullah Öcalan gelsin Meclis'te konuşsun diyemezdi. Bunu söyleyen bir başka ülkenin ajanı olmakla suçlanırdı ve altı saat içerisinde cezaevine konulurdu. Bugün bambaşka bir iklim var. Dün suç diye tanımladığınız bir şeyi bugün devletin bekası diye tanımlarsanız o zaman yargı ne yapacak” dedi.

TBMM Adalet Komisyonu'nda, AKP’nin “etki ajanlığı” düzenlemesinin de yer aldığı torba kanun teklifinin görüşmeleri sürüyor. Muhalefet milletvekilleri, teklifin “etki ajanlığı”nı düzenleyen 16. maddesine tepki gösterdi. CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, şunları söyledi:

"O GÜNKÜ SİYASAL KONJONKTÜRE GÖRE UYGULANACAK BİR MADDE"
"Bu yasa teklifinin daha önce de kamuoyuyla paylaşıldığını ve tepki aldığını hatırlatarak başlamak isterim. 9. yargı paketi Meclis'e geleceği sırada AKP böyle bir yasa teklifi üzerinde çalışmadıklarını söylemişti. Bugün maalesef yine bu yasa maddesiyle karşı karşıyayız bundan üzüntü duyuyoruz. Böyle bir yasanın yargı paketinde yer alması hem de temel kanun olarak gelmesi beklenirdi ama bunu Noterlik Kanunu’nun içine eklemişsiniz. Bu bile bir ciddiyetsizlik örneği. Eğer böyle bir kanuna ihtiyaç varsa toplumun bütün kesimlerinden görüş alınarak yapılabilirdi. Bu madde ile yepyeni bir suç tanımı yapılıyor. Devletin güvenliğine karşı işlenen suçlara yeni hükümler getiriliyor.

Son derece karmaşık, sınırları belirsiz, öngörülemez, her okuyanın kendine göre anlayacağı o günkü siyasal konjonktüre göre uygulanacak bir madde. Bu maddenin uygulamaya geçmesi Türk hukuk tarihi açısından da demokratik, sivil anayasa yapacağız denilen bir süreçte katkı vermeyecek. Her düşünen bilim insanı, gazeteci, siyasetçiye yönelik kullanılabilecek bir maymuncuk vermek demek. Her taraftan tel tel dökülen iktidarını sürdürmek demek. Bunun bir cadı avına dönüşeceğinden endişeliyiz. Buna benzer uygulamalar sadece Rusya'da var. Elbette siyasi açıdan Sayın Cumhurbaşkanının Putin'in izinden gittiğini, mentor olarak gördüğünü, sıkıştıkça da Putin'den destek aldığını biliyoruz. 2012'de Putin, etki ajanlığına benzer bir kanun maddesi getirdi. Batılı analistler Putin'in muhalefeti ve sivil toplumu engelleme girişimi olarak adlandırdılar ki öyle de oldu. 2015'te de Rusya'da ‘istenmeyen kuruluş yasası’ geçti. Rusya, antidemokratik uygulamalarıyla başı çeken ülkelerden birisi. Gürcistan da Rusya'nın izinden gitti. 

"BU YASA GERÇEKTEN İŞLETİLSEYDİ FAHRETTİN KOCA TUTUKLANMASI GEREKEN BİR ŞAHISTI"
Burada söz konusu olan şu; genel olarak başka ülkelerde bir fon, kuruluş eğer yabancı kaynaklardan finanse ediliyorsa otomatik olarak o ülkenin stratejik çıkarlarını kullanarak etki yaratmak istedikleri varsayılıyor. Gürcistan 'yüzde 20'den fazla finansal destek alıyorsanız bunu bileceğiz' diyor. ABD'de diyor ki; burada ya yabancı ülkenin temsilcisi olacaksınız ya da kendisini kaydettireceksiniz diyor. Bunların hemen hepsinde idari para cezası var. Bizdekinin ise bunlarla ilişkisi yok. Bizdeki subjektif, daha doğrusu açıkça konuşmak gerekirse siyasi iktidarın durduğu pozisyona göre, kimi susturmak, tutuklamak istiyorsa bunun için kullanılan bir şey. Bu sizin tarif ettiğiniz suçu hiç kimse de işlemeyebilir herkes de işleyebilir. Belirsizlik var.

Dezenformasyon yasasında da halka endişe panik yaratmak saikiyle gerçeğe aykırı bilgi yaymak suçu geçti. Failin amacı sorgulanıyor, ne anlıyorsanız anlayın deniliyor. Bu yasa gerçekten işletilseydi Fahrettin Koca tutuklanması gereken bir şahıstı. Kendisi de itiraf etti Kovid vakalarının 20'de 1'ini söyledi. O zaman tutuklanması lazım ya biz yalan söylüyor dediğimiz için bizim tutuklanmamız gerekiyordu. Bu yasa sonucunda büyük bir korku yayılarak otosansür sağlandı. Dezenformasyon yasası ile ilgili dosya sayısı kaç, Yargıtay kararı oluştu mu bilmek istiyorum.

"AMACIN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ, DEMOKRASİYİ GÜÇLENDİRMEK OLMADIĞINI AÇIKÇA GÖRÜYORUZ"
Bunun bir benzeri geliyor. Amacın ifade özgürlüğünü, demokrasiyi güçlendirmek olmadığını açıkça görüyoruz. Böyle bir niyeti olanların getirebileceği bir teklif değil. Keyfi uygulamalara açık, kanuniliği karşılamayan bir teklif. Burada son derece müphem, sınırları belirsiz bir düzenleme var. Soyut bir şüphe getiriyorsunuz. Bunun suçluları da gazeteciler, siyasetçiler olacak. Anayasa’yı askıya alan uygulamalara çok daha ağırını eklemiş olacaksınız.

ÖCALAN ÖRNEĞİ

Bir tartışma var; düne kadar kimse Abdullah Öcalan gelsin Meclis'te konuşsun diyemezdi. Bunu söyleyen bir başka ülkenin ajanı olmakla suçlanırdı ve altı saat içerisinde cezaevine konulurdu. Bugün bambaşka bir iklim var. Bu madde yani 'devletin siyasal yararları aleyhine davranmaktan' ne anladığınız sizin pozisyonunuza göre, durduğunuz yere göre, hayat görüşünüze göre ve hatta Türkiye örneğinde olduğu gibi siyasetin o gün o soruna nasıl baktığına göre değişiyor. Yargı böyle bir şey değil, adalet böyle bir şey değil. Adaletin kılıcın herkese sallanır. Dün suç diye tanımladığınız bir şeyi bugün devletin bakası diye tanımlarsanız o zaman yargı ne yapacak? Ben böyle bir kanunu konuşmaktan bile hicap duyuyorum."