CHP MYK, 2025 yılı için asgari ücretin belli olmasının ardından olağanüstü toplandı. MYK'nin ardından CHP TBMM Grubu, asgari ücret gündemiyle kapalı olarak toplandı.
Toplantıların ardından CHP'den asgari ücrete ilişkin bir açıklama yapıldı. "Saray rejimi de yanıltmadı! 12 Eylül darbesinin ürünü olan antidemokratik Asgari Ücret Tespit Komisyonu eliyle şapkadan tavşan çıkardı" denilen açıklamada, en az 70 milyon kişinin açlık sınırı altında yaşadığı vurgusu yapıldı.
CHP'den yapılan açıklamada, "Neticede Emevi Camiinde namaz kılma planı yapanlar, önce Türkiye’de emeklinin, emekçinin, ücretlinin, dar gelirlinin cenaze namazını kıldılar" denildi.
"HAYAL KURMANIN BİLE HAYALİNİ KURAMADIĞIMIZ ÜLKEDE YAŞAR OLDUK"
Yapılan açıklama şöyle:
"AKP İktidarının, dün açıklamış olduğu ve tüm ülkemizi ilgilendiren asgari ücret utancının ardından, çok ama çok zor bir basın toplantısıyla ülkemize sesleniyoruz.
Birkaç gün sonra yeni yıla gireceğiz. Yeni yıla, yeni umutlarla, gerçekleştirebileceğimiz hayallerle girmek isterdik ancak ne yazık ki, bunun mümkün olmadığı bir tablo ile karşı karşıyayız. Artık hayal kurmanın dahi hayalini kuramadığımız bir ülkede yaşar olduk. Gün geçmiyor ki, adında 'Adalet' bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin uyguladığı politikalarla ülkemizde adaletsizliği derinleştirdiğine ve kurumsallaştırdığına şahit olmayalım!
22 yıl önce “herkese adalet” vaadiyle yola çıkanlar, bugün; hukukun üstünlüğünü zayıflatan, toplumsal eşitliği bozan ve milyonların hakkını gasp eden bir düzenin baş sorumlusu olarak karşımızda durmaktadırlar. İşçinin alın terinden öğrencinin geleceğine, emeklinin yaşam hakkından vatandaşın sofrasına kadar her alana hâkim olan soygun düzeni, AKP’nin adalet ve kalkınma anlayışının yansımasıdır.
"HAKKI YENEN, DÜŞMANLAŞTIRILAN EMEKLİDİR"
2025 bütçesi geçtiğimiz hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde iktidar bloğunun parmak çoğunluğuyla onaylandı. Türkiye’de son 4 senede sosyal yardım alan hane sayısı 3 milyondan 5 milyona çıktı. Bir başka ifadeyle 8 milyon kişi daha yoksullaştı. Ancak sosyal yardımların milli gelir içindeki payı %3 azaldı. Yani yoksulluk kalıcılaştı. Dolayısıyla son bir yılı özetleyecek olursak, bugün Türkiye’nin gerçek gündemi emek yaşamıdır. Modern köle olarak çalıştırılan asgari ücretlidir. Hakkı yenen, düşmanlaştırılan emeklidir. Mavi, beyaz fark etmeksizin, iki yakası bir araya gelmeyen sabit gelirlidir. Siftahsız kepenk kapatan esnaftır. Alınteri tarlada kalan çiftçidir. Atanmayan öğretmendir. Mülakat mağduru gençlerdir. Sosyoekonomik yaşamdan dışlanan kadınlardır.
Kâğıt toplayan görünmez emekçilerdir. En kötü şartlarda sömürülen çocuk emeğidir. MESEM cinayetleridir. Üç bin lira bursla okumaya çalışan öğrencilerdir. Sınıfa aç giden, boş besleneme çantaları birer utanç abidesi olan ilkokul çağındaki çocuklardır. Kreşlerine göz dikilen, cemaatlere teslim edilmek istenen anasınıfı öğrencileridir.
Asgari ücret; işçilere, bir çalışma günü karşılığında gıda, giyim, sağlık, ulaşım, ısınma ve barınma gibi zorunlu ihtiyaçlarını asgari düzeyde karşılamalarına imkân veren bir ücrettir. Yani bunun daha altında bir ücret yok demektir! Oysa bizim ülkemizde Asgari Ücret, yani daha azı kabul edilemez denilen ücret, genel ücret haline gelmiştir. Cumhurbaşkanı yardımcısına göre dahi ülkemizde asgari ücretli çalışan sayısı %42’dir. Resmi rakamlar üzerinden giderek asgari ücretin %10 altını ve üstünü alanları da eklediğimizde asgari ücretle çalışan sayısı, %50’nin üzerindedir. O çok eleştirdikleri ve bizleri kıskanıyorlar dedikleri Avrupa’da ise Asgari Ücretle çalışan sayısı %4 civarlarında ve alım gücü de bir ailenin rahatlıkla geçinebileceği seviyededir.
Asgari ücret tartışmaları, bir rakamdan ya da ekonomik dengeden ibaret değildir. Bu mesele, milyonlarca insanımızın yaşam mücadelesidir, bir ailenin çocuğunu nasıl doyuracağını düşündüğü, faturalarını ödeyip ödeyemeyeceği kaygısıdır. Asgari ücret senaryoları denilen şey, aslında yaşamın ta kendisidir. Ne var ki ülkemizde kumarın yasadışı olmasına karşın işçinin, emekçinin hayatı üzerine bahis oynamanın serbest olduğunu asgari ücret tespit sürecinde bir kez daha yaşadık.
Asgari ücret tespit görüşmeleri 3 haftada tamamlanabildi. Hem işvereni üzmeyecek hem hükümeti memnun edecek bir yandan da işçinin anlayışla karşılayacağı birtakım yüzdelerden bahsedildi. Ama asgari ücretlinin sefaletine çözüm üreten bir irade ortaya konmadı. Ve günün sonunda asgari ücret; işveren kesimi ve hükümet tarafından bir teklif sunulmadan ve müzakere yapılmadan oldubittiyle açıklandı. Asgari ücretin, ulusal anlamda açıklandığı 1974 yılından bu yana, 50 yıldır ilk kez, bir gece toplantısıyla ve üstelik işçi tarafı da olmadan açıklandığını gördük.
Kaldı ki, kuruluş biçimi sakat, işleyişi yanlış, kararları mantıksız olan, hükümet ve işveren arasında adeta niyet okuyarak zam oranı belirleyen Tespit Komisyonu’ndan insanca bir yaşam için ücret çıkacağını beklemek hayalcilikti. Son 24 yılda 27 kez güncellenen asgari ücret kararlarının yalnızca 8’inde tüm tarafların uzlaştığı gerçekliğine rağmen “işçiyi-işvereni-hükümeti” aynı anda memnun edecek bir formül geliştirileceği yazılıp çizildi.
"SARAY REJİMİ YANILTMADI"
Saray rejimi de yanıltmadı! 12 Eylül darbesinin ürünü olan antidemokratik Asgari Ücret Tespit Komisyonu eliyle şapkadan tavşan çıkardı. Gündüzler torbaya mı girdi bilinmez ancak, baskın yaparcasına akşamın bir vakti TÜRKİŞ’in ve işçi tarafının katılmadığı son toplantı ile 2025 yılı için 22 bin 104 lirayı yaşam ücreti olarak açıkladılar.
Neticede Emevi Camiinde namaz kılma planı yapanlar, önce Türkiye’de emeklinin, emekçinin, ücretlinin, dar gelirlinin cenaze namazını kıldılar.
"EN AZ 70 MİLYON KİŞİ AÇLIK SINIRININ ALTINDA"
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı; “Peygamber Efendimizin ‘işçinin alın teri kurumadan hakkını verin’ hadisi ile asgari ücreti müjdeledi. Ben de Sayın Bakana, “komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadisini hatırlatmak isterim. Zira ülkemizde 7 milyondan fazla asgari ücretli, 11 milyon emekli dolayısıyla en az 70 milyon kişi açlık sınırının altında yaşarken, tok yatan saray iktidarı bizden değildir.
Resmi enflasyon bile yüzde 46 civarında, yeniden değerleme oranı yüzde 44 iken asgari ücrete yüzde 30 zam yapılması milyonlarca işçinin ve çalışanın sefalete mahkûm edilmesidir. Asgari ücrete sadece 5.100 lira zam yaptılar. Oysa bir yıl önce asgari ücrete 5 bin 600 TL. zam yapılmıştı. Bugün asgari ücrete yapılan zam, paranın 1 senelik değer kaybına rağmen geçen senenin rakam olarak gerisinde kalmıştır. Yüksek enflasyona rağmen asgari ücreti geçen yıldan az artırdılar. Bu da demektir ki yeni asgari ücret daha şubat ayında açlık sınırının altında kalacaktır. Açlık sınırı kasım ayı itibariyle 21 bin TL civarındayken 2025’in tümü için 22 bin liralı asgari ücret kabul edilemezdir.
Bu asgari ücret ile AKP iktidarı ülkenin ekonomik bağımsızlığını uluslararası finans çevrelerine teslim etmiştir. Anımsayacaksınız Merkez Bankası Başkanı geçtiğimiz Temmuz’da Londra’daki bankerlere 'asgari ücrete yüzde 15-20 arasında zam yapılacak' dedi. Ardından Atlantik’in öte yakasında Amerikalı yatırımcılara 'asgari ücrete yüzde 25 zam' sözünü verdi. İktidar bunların hiçbirine 'olmaz' demedi.
Neticede asgari ücretlilere Londra’da ölümü gösterenler, Amerika’da telaffuz ettikleri rakamla milyonları yavaş yavaş IMF sıtmasına razı ettiler. Bir işçinin 22 bin 104 lira ile bırakın yaşaması, nefes alması bile imkânsızken, saray iktidarı, 'ortada kuyu var, yandan geç' mantığıyla milyonları silkeledi.
"8 MİLYON EMEKÇİ DOĞRUDAN AÇLIĞA MAHKUM EDİLDİ"
Sonuçta TÜİK’in bir türlü hesaplamadığı ücretlilerin geçinme endeksi yerine Erdoğan’ın IMF’ye kaptırdığı gönül endeksine göre açıklanan asgari ücret ile 8 milyon emekçi doğrudan açlığa mahkûm edildi.
Bakın çok değil, daha 10 gün önce DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikasının aldığı grev kararını, 'Milli Güvenliğe Tehdit' olarak görüp yasaklayan Erdoğan; işçisini, emekçisini, emeklisini, memurunu yani hakkını arayan herkesi Milli Güvenliğe Tehdit görmektedir.
Şurası bir gerçek; TÜİK’in Hayalflasyonunun bile altında kalan bu zam ile yaşamaya çalışan milyonlar için adalet yok ama sefalet çok. Ve bu iktidarın yandaştan başka kimseye hayrı yok! CHP olarak mücadelemiz, çalışanların alın terinin karşılığını tam anlamıyla alabildiği, insanca yaşayabileceği bir düzeni kurmak içindir. Asgari ücret, bir açlık-tokluk ücreti değil, onurlu yaşam ve geçim ücreti olmalıdır.
Türkiye’de 12 Eylül öncesinde asgari ücretin kişi başına Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’ya oranı yüzde 80’lerdeydi. Darbe rejimiyle bu oran yüzde 40’lara geriledi. AKP’nin neoliberal politikalarıyla da bugün yüzde 40’ın altına düşürüldü. Eğer AKP iktidarı, 12 Eylül Darbecilerine dahi rahmet okutmamış olsaydı, bugün net asgari ücret yüzde 80 zamla 30 bin 589 lira olacaktı.
Ne var ki, AKP ideolojik bir tercih yaparak yüksek refahı değil, asgari yaşamı, yaşam maliyetini değil, enflasyon hesabını seçti. Böylece IMF’nin direktifleri doğrultusunda sosyal yardımlarla desteklemeye devam edeceği yönetilebilir sefaleti kurumsallaştırdı.
"ASGARİ ÜCRET KARARI ERDOĞAN'IN İKİ DUDAĞININ ARASINDAN ÇIKACAK SÖZDEN BÜYÜKTÜR"
Biz 'asgari ücret 30, bunun altında yokuz' derken de bu gerçeğe işaret ettik. Zira önümüzdeki mesele sadece ekonomik değil, aynı zamanda ahlaki bir sorumluluktur. Dolayısıyla asgari ücret kararı Erdoğan’ın iki dudağının arasından çıkacak bir sözden büyüktür.
Bugün Türkiye’de karşı karşıya olduğumuz tablo Fransız Filozof Jil Dölöz’ün, “İktidar hayatı hedef aldığında, hayat iktidara direniş olur” sözünün vücut bulmuş halidir. Bu ülkenin emekçilerine insanca yaşamı çok görenlere sesleniyoruz: Sizin rakamlarla oynadığınız her gün, bir çocuğun yatağa aç girdiği gündür.
Gönül endeksiyle milyonlarca asgari ücretliyi mağdur eden Cumhurbaşkanı, 'Asgari ücretliyi, memuru, emeklilerimizi enflasyona ezdirmeme noktasında kararlıyız' dedi. Bir söz vardır; 'Yalanı yok yanlışı var' derler. Hakkını teslim edelim, Erdoğan asgari ücretliyi, emeklileri öyle bir un ufak etti ki, ezilmeye dahi dermanları kalmadı.
Anımsayacaksınız 2019’da enflasyonun ateşi yükselmeye başladığında Erdoğan; gıda fiyatlarının azaltılması için Tanzim Satış Noktalarını icat etmişti. O günden bugüne asgari ücretteki nominal artış yüzde 742’ye ulaştı. Fakat aynı dönemde dana eti kasapta yüzde bin 34, kuzu eti yüzde 936, kuru soğan markette yüzde bin 76, zeytinyağı yüzde 834, beyaz peynir yüzde 782 arttı. Asgari ücretlinin sofrası küçüldükçe küçüldü.
Biz bütçe görüşmeleri esnasında bu gerçeğe dikkat çekmiş ve dar gelirlilerin, “Maaş zammı yetmez, alım gücümüz artsın, fiyat istikrarı sağlansın” talebini dile getirmiştik. Cumhurbaşkanı bu talebi anlamsız bulmuş olacak ki, kabine toplantısında sonra yaptığı açıklamada, bütçe görüşmelerinde “afaki söylemler” dışında bir şey göremediğini ifade etmişti.
O halde afaki olmayanlar neler, bir anlatsın. Çünkü halk market raflarında, pazar tezgahlarında, evi ısıtmayan ama cepleri yakan doğalgaz faturalarında bu 'afaki' durumu çok somut yaşıyor.
Erdoğan’ın dili varmaz ama biz anlatalım. 2021’de, 'fiyat istikrarını atıp bir kenara koyduk' dedi mi? Dedi. Ardından 'gayet uygun' bulduğu Tarım Kredi Kooperatifinden alışveriş yaptı mı? Yaptı. Kasada 1.002 lirayı 5 adet 200 liralık banknotla ödedi mi? Ödedi.
Oysa aynı alışverişi aynı kasada bugün yapsa en az 4.600 lira tutacak ve 5 değil 23 adet 200 liralık banknotla ödemek zorunda kalacak. Asıl afaki olan, ekonomist olduğunu iddia eden Erdoğan’ın iktisat bilgisidir. Gerçeklerle hiçbir bağı olmayan, “enflasyona ezdirmeme noktasında kararlıyız” söylemidir.
"MEŞRUİYETİNİ YİTİRMİŞ TEK ADAMA SESLENİYORUZ..."
Buradan, sırça saraylarında halktan kopuk, gerçeklik algısını ve aynı zamanda meşruiyetini yitirmiş tek adama sesleniyoruz:
Asgari Ücret; sarayınızın 1 dakika 30 saniye içerisinde harcadığı para kadar oldu! Siz 1 buçuk dakikada harcadığınız parayla vatandaşa 1 ay geçinin diyorsunuz! Ne istiyorsunuz emekçiden, emekliden, işçiden, memurdan, esnaftan, işverenden, kadından, gençten, doğadan, hayvandan? Özetle yaşamdan ve halkımızdan ne istiyorsunuz? Ve işte, bu yüzden yaşamlarını silkelediğiniz milyonlar tarafından kaçınılmaz olarak silkelenecek ve siyasi olarak tarihin çöpçülüğündeki yerinizi alacaksınız!
Unutulmamalıdır ki, siyasetin en güçlü zemini hayattır. Hayatın kendisi, adaletsizliğe ve haksızlığa karşı her zaman en güçlü direnişi doğuracaktır.,
Cumhuriyet Halk Partisi Merkez Yönetim Kurulumuz, Asgari Ücreti değerlendirmek üzere bugün olağanüstü toplandı. Parti Grubumuzu da saat 14’te Genel Merkezimizde toplantıya çağırdık.
“Asgari Ücret Talebimiz 30, Bunun Altında Yokuz” demiştik. Bugün bu doğrultuda Genel Kurul’da yokuz. Milletvekili arkadaşlarımız Genel Kurul çalışmasına katılmayacaklar. Bugün Ankara’da bulunan 100 milletvekilimizle birlikte Asgari Ücretlilerin çalıştığı bölgelerde sahada olacağız. Ayrıca saat 16’da Sayın Genel Başkanımızla birlikte TÜRK-İŞ’i ardında saat 17’de HAKİŞ’i ziyaret edeceğiz. DİSK ile zoom üzerinden bir görüşme gerçekleştireceğiz. Ayrıca MYK toplantımızda 2025 yılının seçim yılı olacağını değerlendirdik. Bu değerlendirme doğrultusunda 27 Aralık Cuma günü Merkez Yönetim Kurulumuzu ve ardından Parti Meclisimizi bir kez daha toplayacağız. Erken seçim çağrımızı yükselterek, yol haritamızı hazırlayacağız.
Ayrıca Bu sefalet ücretiyle olmaz diyen herkesi, sendikaları, STK’ları 28 Aralık Cumartesi günü saat 13’te, Ankara Tandoğan Meydanına Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in de katılacağı “Yurttaş Birlikteliği”ne destek olmaya, “geçinemiyoruz” diyenlerin sivil çağrısına ses olmaya çağırıyoruz. Bununla birlikte, Türk-İş’in bundan sonra ki asgari ücret tespit komisyonu toplantısına katılmama yönündeki eğilimini olumlu buluyoruz.
Ancak CHP olarak ilan edilen asgari ücretin nihai olmadığına da dikkat çekmek istiyoruz. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na tüm sendikaların dâhil edeceği yeni bir toplantı yapma çağrısında bulunuyoruz. Bu asgari ücret son değildir ancak iktidar bu halinde ısrar ederse, ekonomik krizin yükünü emekçiye yüklerse saray hükümeti için sonun başlangıcı olacak.
Bu sefalet ücretinde bir düzenleme yapılmazsa ilk gün dediğimiz gibi 30’un altında yokuz, mücadelede varız, meydanlarda varız!