‘CHP iktidara hazırdır’ Öztrak, partisinin dört ayaklı stratejisini açıkladı

Yayın tarihi: 18 Ekim 2021 Pazartesi 3:38 pm - Güncelleme: 18 Ekim 2021 Pazartesi 3:50 pm

CHP Sözcüsü Faik Öztrak mecliste düzenlediği basın açıklamasında gündeme dair açıklamalar yaptı. Öztrak, ‘CHP İktidara hazırdır diyerek partisinin 4 ayaklı stratejisini açıkladı.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak düzenlediği basın toplantısında CHP’nin 4 ayaklı stratejisini açıkladı. Öztrak CHP iktidara hazırdır diyerek şu ifadelere yer verdi.
“Stratejimizin ilk ayağında adaleti, demokrasiyi, ve kuvvetler ayrılığını ayağa kaldırmak var. Stratejimizin ikinci ayağında, üretimin önünü açmak var. Programımızın üçüncü ayağında, üretilen refahın, adil şekilde paylaşımı var. Dördüncü ayağında çevresel, ekonomik ve mali sürdürülebilirlik var.”

Öztrak’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

Türk Lirası en ufak bir rüzgâr karşısında savunmasız. Çünkü kayınpeder, damat bir oldular. Milletin 128 milyar dolarını, Merkez Bankasının arka kapısından buharlaştırdılar. Dünyanın en büyük finansal skandalına imza attılar.

İran Merkez Bankası Başkanı, 160 milyon dolar ve 20 milyon Avroyu, 2017’de, resmi olmayan yollardan piyasaya sürdü diye, geçtiğimiz hafta İran’da 10 yıl hapis cezası aldı. Aynı cezayı 128 milyar dolara oranlayın, alınacak ceza 6 bin 994 yıl yapar.

Bizde de milletin 128 milyar doları, ortalama 6,30-6,40 dolar kurundan, şeffaf müdahale veya ihale yöntemleri dışında, hiç edildi. Bugün dolar olmuş 9 lira 28 kuruş. Ortada korkunç bir kamu zararı var. Ama tek bir savcıdan tek bir tık yok… Ne diyelim? Keser döner, sap döner, Gün gelir hesap döner. Bu 128 milyar doların hesabı, yargıda mutlaka sorulur.

Güçlü döviz rezervleri, ekonomiyi sert dalgalara karşı koruyan, çok önemli bir dalga kırandır. Güçlü rezerv, ödemeler dengesinde kriz olasılığını azaltır. Döviz kurlarında veya piyasalardaki dalgalanmalara karşı, ekonomik ve finansal istikrarın korunmasına yardımcı olur.

Ne yazık ki Türkiye’miz bugün bu yardım, Ve korumadan mahrumdur. Çünkü elinde kendine ait rezervi kalmamıştır. Elin himmetine muhtaçtır. Oysa elden gelenle öğün olmaz, O da arandığında bulunmaz.

İktidara yürüyen bir parti olarak, Genel Başkanımızın başkanlığında, geçtiğimiz Cuma, TCMB’ye bilgi almak, Bankanın bağımsızlığı için, kaygılarımızı paylaşmak, ve yanlış politikaların, Milletimize çıkaracağı fatura konusunda, uyarılarda bulunmak üzere, TCMB’ye bir ziyarette bulunduk.

Merkez Bankası Başkanı, bizim ziyaretimizden sonra çıkmış,

“KASADAKİ DÖVİZ BORCA YETMİYOR”

Döviz rezervlerinin nasıl hesaplanacağını konuşmuş. “SWAP’ları çıkıyorlar, kamu parasını çıkıyorlar, yani eksiye düşürmek için her şeyi çıkıyorlar. Dünyada böyle bir tanımlama yok” demiş.

Madem dünyada böyle bir tanımlama yok, neden bu tabloyu Uluslararası Para Fonuna raporluyorsunuz? Tablonun ismi ne? Uluslararası Rezerv ve Döviz Likiditesi Tablosu anlaşılan beyler rezerv tablosunun aslını IMF’ye gönderiyor. Çakmasını millete pazarlıyor.

Peki, bu tablo niye hazırlanıyor? Onu da TCMB’nin kendi yayınından okuyalım. “Çalışmanın amacı, Türkiye’nin döviz likiditesini göstermesi amacıyla, kullanılabilir durumdaki brüt rezervleri
ve yabancı para cinsinden kısa vadeli yükümlülükleri, tek bir tablo altında derlemek ve verilerin diğer ülke verileriyle karşılaştırılabilmesini sağlamaktır.”

Demek ki neymiş, sadece brüt rezerve bakılmıyormuş. Döviz yükümlülükleri de dikkate alınıyormuş. Uluslararası karşılaştırma da, böyle yapılıyormuş. Buna göre, 8 Ekim 2021 tarihli tablo şunu söylüyor. Merkez Bankasının kasasında brüt 124 milyar dolar var. Ama vadesi bir yıl içinde dolacak, kasadan bir yıl içinde çıkacak, 146 milyar dolar da döviz borcu var. Yani kasadaki döviz, borca yetmiyor. Merkez Bankası kasasında 22 milyar dolar açık var. Sadece Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası değil, Tüm ülke merkez bankaları bu tabloyu hazırlayıp, uluslararası Para Fonuna gönderiyor.

Başkan dünyada böyle bir tanımlama yok diyorsa, ya gerçekten işi bilmiyordur, ya da kendisini oraya getirenlere yaranmak için başında bulunduğu kurumun hazırladığı tabloyu, inkâr ediyordur.

Kaldı ki küresel karşılaştırmalarda brüt rezerve, tek başına bakılmaz. Ya ülkenin kısa vadeli dış borcuyla, ya milli geliriyle,  ya ithalatıyla, ya da geniş para arzıyla mukayese edilir.

Uluslararası Para Fonunun 2021 tahminlerine göre, Türkiye’nin brüt döviz rezervi, sadece 5 aylık ithalatını karşılıyor. Bununla ülkemiz G-20’nin gelişen ülkeleri içinde, en düşük rezerve sahip ekonomi.

“EN DÜŞÜK REZERV BİZDE”

Yine eldeki brüt rezervle, vadesine bir yıl ve daha az kalmış dış borcumuzun, sadece yüzde 52’sini karşılayabiliyoruz. Bununla da G-20’nin gelişen ekonomileri içinde, en düşük rezerv yeterliliği bizde.

Yine milli gelirle mukayese edildiğinde, Arjantin ile beraber en düşük rezerv bizde. İşte bunların hepsi genel kabul görmüş, uluslararası karşılaştırmalar. Hepsinde de dipteyiz.

Bugün büyük ölçüde bu nedenle, Türkiye’nin kredi temerrüt risk primi rakiplerine fark atıyor. Bunun için Almanya’da 10 yıllık tahvil faizi eksi iken, Türkiye’de faiz yüzde 20’ye dayandı.

Bunun vebali kimin?

Elbette varlığının hikmetini yitiren, Erdoğan Şahsım Hükümetinin…

“GÜÇ YOZLAŞTIRIR”

2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, TBMM’ne sunuldu. Bu bütçe Erdoğan’ın, 2023 için millete verdiği sözleri tutmadığını, millete verdiği sözlerin altında ezildiğini ikrar eden, bir bütçe. Diğer taraftan bütçenin kur tahminleri de, bütçe görüşmeleri başlamadan çöktü. 2021 için ortalama dolar kuru tahmini 8 lira 30 kuruş. 2022 için ortalama dolar kur tahmini 9 lira 27 kuruş. Ama dolar kuru şu anda 9 lira 30 kuruşa dayandı. Tahminleri daha şimdiden tutmayan bu bütçenin de, değerlendirmeye değer bir yanı kalmadı.

Değerli Basın Mensupları, güç yozlaştırır. Mutlak güç mutlaka yozlaştırır. Bunu geçtiğimiz hafta bir kez daha gördük. Artık emekli olacak Alman Başbakanı Merkel, geçen hafta Türkiye’deydi.

 

Bu ziyaret esnasında Erdoğan,  “Almanya’da koalisyon hükümetleri olmasaydı, ilişkilerimiz çok daha farklı bir yere ulaşabilirdi. Biz başkanlık sistemine geçerek, bu başarısız koalisyonlardan kurtulduk” dedi.

Alman Başbakanı’nın cevabı ise, “Alman hükümetlerinin özelliği budur. Biz Başkanlık sistemi istemiyoruz” oldu. Nazi felaketini yaşamış bir ülkeye, herhalde verilebilecek en son tavsiye, tüm gücü elinde toplamış, yasama ve yargı tarafından dengelenemeyen, ucube tek kişilik vesayet rejimi tavsiyesidir.

Almanya’nın 2. Dünya savaşından sonraki ilk başbakanı, konrad Adenauer ’a atfedilen meşhur sözdür. “Bir daha İsa bile gelse, tüm yetkiyi bir kişi ve yanındakilere verecek kadar, aptal olmayacaktık.”

Alman halkı, Yetkileri tek bir kişinin eline emanet etmenin, korkunç sonuçlarını en acı şekilde tecrübe etmiştir. Milletimiz de tek kişilik ucube vesayet rejiminin,  acı, gözyaşı, sefalet ve fukaralık getirdiğini, son üç yılda yaşayarak görmüştür. Şimdi ilk seçimde, bu ucube rejimden kurtulmaya sıra gelmiştir. Milletimiz geleceğine pranga vurmak isteyen bu ucube rejimi, sandıkta kaldırıp atacaktır. Bundan en ufak şüphemiz yoktur.

“DIŞ POLİTİKADA ÜLKELERİN DOSTU YOKTUR”

Dış politika, uzun vadeli planlamaları, gerçekçi stratejileri ve bu çerçevede iyi düşünülmüş taktiksel adımların, Liyakatli kadrolar eliyle, zamanlıca atılmasını gerektirir. Ama Türkiye’nin dış politikası böyle yürümüyor Dış İşleri Bakanlığı, Bir liyakat kurumu olmaktan çıkarıldı. AK Partinin arpalığına çevrildi.
Rüşvetten aklanmamış bakanlar büyükelçi yapıldı.

“Dostum Trump”, “Dostum Putin”, “Dostum Biden” diyerek işler yürür sanıldı.

Ama dış politikada ülkelerin dostları yoktur. Ülkelerin menfaatleri vardır. Milli olması gereken dış politikamız, ne yazık ki Erdoğan tarafından şahsileştirildi. Milli menfaatlerimizin önüne, eEdoğan’ın siyasi ikbali konuldu. Bir de bunun üzerine, Erdoğan’ın ideolojik vesayet yükü binince,terazi bu sıkleti kaldırmadı. Bölgemizde hızla yalnızlaştık. Şimdi Libya’dan Doğu Akdeniz’e,
Suriye’den Afganistan’a işler istendiği şekilde ilerlemiyor. Özellikle Suriye’de büyük bir bataklığa saplandık.

5 milyon Suriyeliye ülkemizde, milyonlarcasına da Suriye’de bakıyoruz. Milyarlarca dolar yok yere heba ettiler. Oluşan sosyal ve demografik yük de cabası. Suriye’de sahada da işler aleyhimize gelişiyor. İdlib başta olmak üzere Suriye’de, askerlerimize yönelik saldırılar artıyor. Fırat’ın batısında Rusya, Fırat’ın doğusunda ise ABD var.

Sahada sıkıştıkça milletin kesesinden, emperyal güçlerin gönlü hoş tutulmaya çalışılıyor. Rusya’nın gönlünü almak için, ikinci S-400 paketi ileri sürülüyor. ABD’nin gönlünü almak için F-16 kartı açılıyor. Ama Erdoğan Afrika’ya giderken, F-16 meselesinin F-35’lerle alakalı olduğunu söyledi. ABD’ye F-35 almak için ödediğimiz 1,4 milyar dolar için, ABD böyle bir geri ödeme yöntemi önermiş. Son teknoloji 5. Nesil F-35’ler yerine, 1980’lerin teknolojisi 4. Nesil F-16 ile idare ediverin denmiş. Dimyata pirince giderken, eldeki bulgurdan olmak bu olsa gerek. Yunanistan ise bu stratejik zafiyetimizi kullanmaya uğraşıyor. Hava kuvvetlerini hızla modernize ediyor. F-35 almak için pazarlıklara başlıyor. Ama bu hükümetin ne Suriye’deki kördüğümü, ne de bölgemizdeki sıkıntıları çözebilecek, ne takati, ne de kapasitesi var. Bu meseleleri çözmek de, yine bize düşecek.

 

“CHP İKTİDARA HAZIRDIR”

Aziz milletimiz, Türkiye’nin sorunları çoktur. Ama çözümsüz değildir. Çözümün olmazsa olmaz ilk adımı, varlığının hikmetini kaybetmiş, Milletin ufkunu karartmış Erdoğan Şahsım Hükümetini,
Biran evvel sandıkta göndermektir. CHP iktidara hazırdır. Yeni Kurumlarla, yeni Kurallarla, yeni kadrolarla ülkemizi ayağa kaldırmaya hazırdır. Üç yeniyle dört ayaklı bir strateji izleyeceğiz. Stratejimizin ilk ayağında adaleti, demokrasiyi, ve kuvvetler ayrılığını ayağa kaldırmak var. Tarafsız Cumhurbaşkanı ile “Yepyeni ve Güçlendirilmiş Bir Parlamenter Sistem” yapacağımız tüm diğer işlerde güçlü bir zemin oluşturacak.

Stratejimizin ikinci ayağında, üretimin önünü açmak var. Ekonomiyi borçla şişirme modeli artık iflas etmiştir. Üreterek, verimliliği artırarak, ekonomiyi büyüteceğiz. Salgın döneminde ülkeler çok önemli dersler edindi. Bu dersler ışığında devletin, sağlık, eğitim, gıda güvenliği gibi kritik alanlarda, akılcı müdahalesini sağlayacağız. Dijital ve Yeşil Ekonominin sunduğu fırsatları değerlendireceğiz. Refah Devleti 3.0’ı getireceğiz.

Programımızın üçüncü ayağında, üretilen refahın, adil şekilde paylaşımı var. Çokça üreteceğiz, hakça paylaşacağız. Refahı topluma yaymadığınızda, toplum kesimlerini dışladığınızda, birilerini arkada bıraktığınızda, büyüme sürmüyor. bunu artık tüm dünya anladı. bizim burada yararlanacağımız en önemli yeni kurum, Aile Destekleri Sigortası olacak. Ve stratejimizin dördüncü ayağında,
Çevresel, ekonomik ve mali sürdürülebilirlik var. Bu sene yaşadığımız yangın ve sellerde gördük, tüm yapılacak işlerde, çevrenin sürdürülebilirliğini planlamak, önceliğimiz olmak zorunda.
Biz, Yeşil Mutabakata uyum sağlayacağız.

Borcun kontrolsüz artışına müsaade etmeyeceğiz. Enflasyona neden olmadan, istikrar içinde hızla büyüyeceğiz. Biz hazırız. Milletimiz hazır. Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında, CHP ülkemizi yepyeni bir ufka taşımaya hazır.

Milletimiz de herkesin ne yaptığını gördü. Notunu verdi. Şimdi kararını tebliğ etmek için, sandığı dört gözle bekliyor. Sandık geldiğinde de, Erdoğan Şahsım Hükümetine tasdiknamesini verecek.
Hepsini evlerine gönderecek.