Covid-19 Faz 3, gönüllü aşılamaları İstanbul'da ilk kez yapıldı. Çin'de geliştirilen aşının 16 Eylül’de ilk kez Ankara’da Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde başlayan Faz 3 klinik araştırmaları için İstanbul’da ilk gönüllü aşılamaları yapıldı. Marmara Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde gönüllü 4 sağlık çalışanına aşı uygulandı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ndeki aşılama Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sait Gönen,  Enfeksiyon Hastalıkları Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak'ın katılımıyla yapıldı.

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde hasta bakıcı olan Asım Baştürk gönüllü olarak ilk aşıyı oldu. Baştürk, "Kendim gönüllü oldum, hiç kimsenin de baskısı olmadan. Tabii ki Türkiye ve dünyada olan bu belanın gitmesini bir an önce istiyoruz" dedi. Çinli Sinovac Biotech firmasının geliştirdiği Kovid 19 aşı adayının Faz 3 klinik araştırmaları için ilk gönüllü aşılamaları Ankara ve Kocaeli’nden sonra İstanbul’da da başladı. İstanbul’daki ilk gönüllü uygulamalar Marmara Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hemşireler Oğuzhan Erdinç, Demet Aygüler, Erdal Çinkaya ve ebe Dilara Erişen’e yapıldı. Covid-19 Faz 3, gönüllü aşılamaları İstanbul'da ilk kez yapıldı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ndeki aşılama öncesi açıklama yapan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sait Gönen, önemli bir gün olduğunu belirterek, "Pandeminin başlangıcı Mart ayından bu yana Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ne 335 bin hasta gelmiş bunlardan 27 bin tanesi kovid nedeniyle müracaat etmiş ve 75 bin test yapmışız bu süreçte. Ve bu mücadele diğer hastanelerde ve dünyada olduğu gibi Cerrahpaşa'da da devam ediyor. Bugün bu mücadelenin bir farklı penceresi, bir farklı cephesi, pandemi ile mücadelede umudumuzu yeşerten aşı çalışmalarıyla ilgili Çin menşeili çalışmaların faz 3 aşamasına başlıyoruz" dedi.

“ÇAĞRIYI YENİ YAPTIK AMA ÇOK GÖNÜLLÜMÜZ VAR”

Prof. Dr. Korten, gönüllü çağrısını birkaç gün önce yapmış olmalarına rağmen çok sayıda başvuru aldıklarını vurgulayarak “Yeni duyuru yapmamıza rağmen başvurulardan memnunuz. Çok sayıda sağlık çalışanı çalışmaya katılmak istiyor. İlk gün için 4 kişi hazır oldu ve aşılamaları da gerçekleştirildi. Biz günde maksimum 10 gönüllüye aşılama yapmayı planlıyoruz. Çünkü bir kişiye en az yarım saat falan ayırmamız gerekiyor. Bilgilendirme, onam alınması vesaire için. Ayrıca bir de kişilerin önceden taranması gerekiyor. Hastalığı geçirip geçirmedikleri veya o an hastalığın olup olmadığının anlaşılması için hem antikor, hem de polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) bakıyoruz. Onların sonuçları da genellikle bir gün sonunda çıkıyor. Yani gelen kişiye hemen o anda aşılamayı yapmıyoruz. O testlerin sonuçlanması gerekiyor” diye konuştu. “İLK SONUÇLARINA GÖRE YÜZDE 99’UN ÜZERİNDE ANTİKOR OLUŞTURUYOR” Aşıların piyasaya çıkabilmesinde en önemli kısmın etkinlik ve güvenlik olduğunu söyleyen Prof. Dr. Korten, sözlerini şöyle noktaladı: “Buradaki sonlanım noktası gönüllünün hastalık geçirdiğinin belirlenmesi. Bunu da genelde yine polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) ile bakacağız. Antikorlar zaten aşı ile oluşuyor. Onları da bütün çalışmada bu 13 bin kişide, ilk 1000 kişisinde, (daha önce yapılmış antikor çalışmaları ama ayrıca bizim ülkemizde de yapılacak), ne kadar antikor oluşturuyorlar ona bakılacak. Yüzde 99'un üstünde antikor oluşturuyor bu aşı, buna dair yeniden bizde de ek bir bilgi olarak bu elde edilecek. Önemli olan oluşan bu antikorların koruyuculuk sağlayıp sağlamayacağını anlamak için biz bu çalışmayı yapıyoruz. Yani bir aşının (uygulanan toplam gönüllüler arasında) en az yüzde 50 koruyuculuk sağlaması gerekiyor ki, faydalı bir aşı olarak değerlendirilebilsin. Yüzde 50'nin altındaysa, ki birçok aşı çalışması yapılıyor, o aşının pek şansı kalmıyor. Dünya Sağlık Örgütü bunu söylüyor, herhangi bir aşı adayının iyi bir aşı olarak kabul edilebilmesi için en az yüzde 50 barajını aşması gerekiyor. Bu tabii ki 70-80-90 olursa, çok daha iyi olur. Ama bir taraftan bir de yan etki durumu var. Örneğin yüzde 80 etkili bir aşının çok yan etkisi olur, ama yüzde 60 etkili bir aşının çok daha az yan etkisi olabilir. O zaman tercih, kişilere ya da o ülkenin otoritesine kalacak.”

“EN BAŞTAN BERİ İSTİYORDUM, AİLEME DE SÖYLEMİŞTİM”

Gönüllü olarak aşı çalışmasına katılan sağlık çalışanlarından Dilara Erişen (32), Marmara Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi pediatri yoğun bakımda ebe olarak çalıştığını söyleyerek şunları anlattı: “Daha önceden de aslında düşünüyordum gönüllü olmayı. Çünkü aylardır bütün dünya aslında bu pandeminin içindeyiz. Hepimiz acı haberler alıyoruz, gerek çevremizden gerek ailemizden. Bu yüzden hep çalışmaları yakından takip etmeye çalışırım elimden geldiğince ve ülkemizin de desteklediği bir çalışma olduğunda gönüllü olacağımı zaten başta eşim olmak üzere tüm aileme ilk baştan beri direkt söylemiştim. Daha sonra hastanemizin de bu çalışmalarda yer alacağını öğrenince, ilk gün hemen direkt iletişime geçtim koordinatörlükle. Hemen randevu işlemlerimizi ayarladık, testlerimizi tamamladık ve aşı için uygun olup olmadığımıza bakıldı. Uygunluğumuz kanıtlandıktan sonra da bugün sizin de gördüğünüz gibi ilk dozumuzu vurulduk. Bundan sonra da eskisi gibi korunmaya tabii ki devam edeceğiz. Çünkü henüz bu aşının etkin olup olmayacağını bilmiyoruz. Hiçbir garantisi yok şu anda yani. O yüzden tedbiri elden bırakmayacağız. Çalışmalar sonuçlanır ve tamam bu aşı koruyucu ve güvenli diye tüm dünyada ilan edilir, ondan sonra tedbirleri elden bırakabiliriz. Kapıyı aralamaya bakıyor bu virüs vücudumuzda girmek için. Biz de o kapıyı elimizden geldiğince sıkıca kapalı tutmaya çalışıyoruz. Aşı çalışmaları sonuç verdiğinde o kapıyı sonuna kadar açabiliriz.”

"FAZ 3 BİR İLACIN YA DA AŞININ GELİŞTİRİLMESİNDE ÖNEMLİ BİR AŞAMADIR"

Enfeksiyon Hastalıkları Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak ise, "Pandeminin aşağı yukarı 10. ayına girmek üzereyiz. Böyle bir pandemi 100 yılda olabilecek bir pandemiyi maalesef tüm dünya olarak yaşıyoruz. Ekonomik olarak, insanlık olarak geldiğimiz nokta, pandeminin getirdiği nokta ortada. Böyle bir pandeminin sonlanabilmesi için iki şey lazım. Bir tanesi sürü bağışıklığı denilen toplumdaki koruyucu antikor seviyelerinin veya hastalığı geçirme oranının yüzde 50'lerin üzerine çıkması lazım. Şu ana kadar 30 milyon civarında  kişiye tanı konulduğunu biliyoruz, maalesef 1 milyonun üzerinde de kayıp var tüm dünyada. Bu 30 milyonu dünya nüfusuyla orantılandığımız zaman yüzde 0.5'in bile enfekte olmadığını görüyoruz. Bu sürü bağışıklığı için 8-10 yıl gerekecek. Buna ne dünyanın tahammülü var, ne insanlığın tahammülü var. ikinci oyun değiştirici olay aşılamadır" ifadelerini kullandı.

"DÜNYADA 230'UN ÜZERİNDE AŞI ÇALIŞMASI DEVAM ETMEKTE"

Tabak, "Aşı çalışmaları hemen başlar başlamaz tabii ki olayı kontrol altına alamayacak ama hızlı bir şekilde bu çalışmaların sonucu da umarım çok iyi gider ve etkinliği gösterilirse, aralık-ocak ayı gibi tüm dünyada yavaş yavaş aşılamaların başladığı bir döneme gireceğiz. Aşı çalışmaları gerçekten umut vadeden çalışmalar. Gerçekten şu anda dünyada 230'un üzerinde aşı çalışması devam etmekte. Bunların 30 civarı klinik öncesi ve klik çalışmaları geçmiş durumdadır. Ve 11 aşıda bugün Cerrahpaşa olarak başlayacağımız faz 3 safhasına erişmiştir. Faz 3 bir ilacın ya da aşının geliştirilmesinde önemli bir aşamadır. Çünkü faz 1 ve 2'deki az sayıdaki insanlarda nispeten tolere edilebilecek yan etkileri olduğu görülüp ve etkinliği de gösterildiği için faz 3 dediğimiz üçüncü dönem çalışmaları başlar" diye konuştu.

"KORUYUCU ANTİKORLARINDA OLUŞTUĞU GÖRÜLMÜŞTÜR"

Prof. Dr. Tabak, üçüncü dönem çalışmaları konusunda ise, şunları söyledi: "Üçüncü dönem çalışmaların dünyanın farklı yerlerinde, çok daha farklı ırklardaki kişilerde bu çalışmalar devam eder. Daha nadir bir yan etkiyi acaba yakalayabilir miyiz ve etkinliği acaba faz 1 ve faz 2'de gösterildiği gibi midir diye bu çalışmalar olur. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi olarak bugün Çin menşeili aşının Türkiye'deki 25 merkezle beraber çalışmalarına başlıyoruz. Cerrahpaşa olarak hazırlıklarımızı bitirdik. Genellikle kabul edilen, eğer bu aşılama çalışmaları sonrasında yüzde 50 bir etkinlik varsa o aşı onay alır anlamına gelmektedir. Aşıdan umutlu muyuz? Evet. Hastalarımızın yüzde 97-98'i iyileşmekte. İmmün sistem işi kontrol altına almakta. Zaten yüzde 80'i ufak tefek bulgularla geçirmekte. İmmün sistemin onlarda çok daha etkin çalıştığını görmekteyiz ve 10. gün civarında yakınmaların sürdüğü bulaştırıcılık ortadan kalkmakta. Burada da immün sistem önemli. Dünyada 30 milyon civarından kişinin enfekte olduğunu biliyoruz, çok az sayıda ihmal edilebilecek şekilde birincisini hafifi geçirenler ikinci kez bir hastalığa yakalanmakta. Bu da ihmal edilebilir ölçülerde, henüz daha tam veriler çıkmamakta. Yani immün sistemin oluşturduğu koruyucu antikorlar bu işi gerçekleştirmekte. İşte aşı ile de arzulanan hedef aynı olayı gerçekleştirmektedir. Umutlu olmamızı sağlayan özelliklerden biri aşı çalışmalarında faz 1 ve faz 2 başarılı bir şekilde geçilmiştir ve faz 3'e erişilmiştir. Yan etkiler her aşıda olabilecek yan etkilerdir. Koruyucu antikorlarında oluştuğu görülmüştür. Bu çalışmalar ülkemizde ve tüm dünyada hatta 2021'e sarkacak şekilde devam edecektir. Umudumuz bizim ve tüm dünyanın bu çalışmaları bir an evvel bitirip gönüllerimizdeki etkinliğini gösterip tüm dünyanın bu pandemi belasından bir an evvel kurtulmasıdır."

"DAHA SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE 2022'YE GİRECEĞİZ"

Tabak, "Bu çalışmalar sadece bizde olmuyor, diğer bir aşılama Almanya menşeili aşılama, 22 Ekim gibi başlayacak. Orada zaten ABD'de 30 bine yakın aşılama başlamış durumda. Dünya Temmuz ayından bu yana faz 2- faz3'lere geçmiş durumda. Bizdeki ayağa yeni başlıyoruz. Bundan sonra da devamı gelecek. Farklı aşılar Aralık ayından sonra da devam edecek. Daha fazla etki, daha az yan etki, daha güvenli aşılar bulunan kadar çalışmalar devam edecek. Ama benim görüşüm genel verilerin görüşü sadece benim değil sanki bu senenin sonu değilse bile Şubat aylarında genel aşılamanın başlaması şeklinde. Burada da en önce riskli guruplardan başlayarak tüm dünya yavaş yavaş aşılanacak. Bir taraftan da toplumun antikor seviyeleri yükselerek her halde daha iyi bir şekilde, daha sağlıklı bir şekilde 2022'ye gireceğiz demektir" dedi.

"TÜRKİYE VE DÜNYADA OLAN BU BELANIN GİTMESİNİ BİR AN ÖNCE İSTİYORUZ"

Aşı olan Baştürk ise, "Kendim gönüllü oldum, hiç kimsenin de baskısı olmadan. Tabi ki Türkiye ve dünyada olan bu belanın gitmesini bir an önce istiyoruz. Ben hocama ve Sayın dekanıma da çok teşekkür ediyorum" şeklinde ifade etti.