Cehennem kasırgası

Cehennem kasırgası

“Buzların Çözülmesi”

Rus halkı, 1850’lerde derin bir umutsuzluğa düştü. Sivastapol Savaşı’nda ağır yenilgi... Toprağa bağlı serflerin konumu... Gelecekle ilgili hiçbir tasarı olmayan... Edilgin, yılgın Rus Aydını... Gelecekle ilgili en küçük bir umudun olmadığı bu ortamda Aleksandr II erke geldi. Andrzej Walicki, bu durum için şöyle der: "II. Aleksandr en ivedi reformların hangi yollardan getirilebileceği yolunda kamuoyunun yoklanmasıyla birlikte, kendini yerleşik sisteme zarar vermeden ufak tefek ödünler verme yoluna gitmek zorunda gördü. II. Aleksandr‘ın tahta çıkışını izleyen büyük ümitler ve yurt sorunlarıyla ilgili olarak vatandaşların giriştikleri su kendiliğinden çabalar dönemi “buzların çözülmesi” evresi olarak anılmaya başlandı. (1)

Gerçekçiliğin Zaferi

Henry Troyat, Aleksandr II. Dönemini şöyle gösterir: “Rusya’da edebiyatın değişmiş olduğunu fark etmek fazla zaman almadı. II. Aleksandr’ın tahta  çıkmasından itibaren reform vaadiyle heyecana kapılmış halk, kitaplarda dönemin toplumsal problemlerinin yansımasını bilmek istiyordu. Sanat için sanatın savunucu Panayev, 28 haziran 1857’de Botkin’e şunları yazıyordu: “Gözlemlerime göre olayların binlerce kez doğruladığı gibi Rus halkı artık daha ciddi metinler istiyor... Evet, Sevgili Vasili Petroviç en güzel kokan ve ilham dolu eserin, güncel gerçekliğe, içinde bulunulan anın somut, genel çıkarına değinmediği takdirde fark edilemeyeceği günler geldi.” (2)

Halkın Gizilgücü

Aleksandr II. için yazılanları okuduk da şunu sordum. Tarihte acaba kaç devlet başkanı halkın gizilgücünü kavradı. Halkın gizilgücünü devindirdi, buzları eritti. Halkı direngen... Umutlu... Neşeli... Atılgan kıldı. Tarihte böylesi devlet başkanı beş kişi.

Bu beş kişi şöyle:

1.Perikles (Ölümü M.Ö.419) Atina kent devletinin başkanı

2. Memun (786-813) Abbasi Halifesi

3.II. Frederick (1712-1786)

4. II. Aleksandr (1818-1881)

5. Kemal Atatürk (1881-1938)

Bu beş devlet başkanı halkın gizilgücünü kavradı. Halk, kendi gücünü gördü. Yaşama sarıldı. Sevinçli kültürel kalkınma yaşandı... Bundan sonra Türkiye’ye döndük de Atatürk’ün ölümünden sonra durum değişir.

Gizilgücü Köreltilir

1950-60 arasında halkın gizilgücü dumura uğratılır. Aydınlar komünist diye yargılanır, işkenceden geçirilir. Komünizmle mücadele dernekleri kurulur. Emperyalizmin pençesi NATO'ya girilir. Kültürel kalkışa durur. Anlamsız öyküler, anlamsız şiirler yazılır. Halk darboğazda ne yapacağını bilmez durumdadır. Demokrat Parti erkten düşürülür. Yeni bir anayasayla halkın gizilgücüne yol açılır.

Kültürel kalkışma başlar. İnsan geçmişi araştırırken geleceğe güvenle bakar. İşçi sınıfı  grev hakkını alır. Antiemperyalist birikim tam bağımsız Türkiye özlemini pekiştirir. Bu aydınlanma 12 Mart faşist vuruşuyla durdurulur. 12 Eylül faşizmiyle halkın gizilgücü kırılır... İdamlarla... İşkencelerle... halk edilginleştirilir.

Cehennem Kasırgası

AK Parti 2002 seçimlerinde 365 milletvekiliyle erke gelir. O zaman şu soruldu, AK Parti, halkın gizilgücünü canlandıracak mı. Kültürel kalkışmayla geleceğe umutlu bakan... yaşama sevinçle tutunan halk. Şimdi 2025’de ülkeye baktık da İslami yaşam dışında AK Parti’nin bir başka amacı yok. Halkın gizilgücünü edilgin kıldı. En önemlisi halkın neşesini, sevincini kırdı. Yılbaşında eğlenmek isteyenleri cehennem kasırgasıyla korkuttu.

Umutsuz... Gizilgücü kırılmış... Sevince yaşama tutunamayan bir halk, halkın işine yarar mı.

1.Andrzej Walick, Rus Düşünce Tarihi, 1760-1900, çev. Alaeddin Şenel, V Yayınları, Ankara 1987, Y-168

2.Henry Troya, Lev Tolstoy, çev: Canan Özatalay-Işık Ergüden, İletişim Yayınları, İstanbul,2010, Y-253