CHP İstanbul Sözleşmesi Dayanışma Ağı’nı kurdu! Kaftancıoğlu: Tek adamı kadınlar gönderecek

Yayın tarihi: 25 Mart 2021 Perşembe 2:42 pm - Güncelleme: 25 Mart 2021 Perşembe 4:47 pm

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gece yarısı aniden kaldırdığı İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi sonrası CHP İstanbul Sözleşmesi Dayanışma Ağı’nı kurdu. Kaftancıoğlu ‘tek adamlara karşı örgütlü çok kadın diyerek haklarımızı almakla kalmayıp tek adamı çok kadınlar olarak, çok daha kısa sürede göndereceğiz’ dedi.

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, “İstanbul’da Kadınların Gözünden Türkiye’de Kadın Olmak” başlıklı kamuoyu araştırması sonuçlarını açıklarken, “Son iki günde en az 6 kadının öldürüldüğü bir ortamda İstanbul Sözleşmesi’nin gerekliliğini herkese her fırsatta anlatmak zorundayız. Tek adam yine sözünden döndü. Sözünün arkasında duramadı. İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırarak, biz kadınları daha da güvencesiz, hukuksuz bıraktı. İstanbul Sözleşmesi üzerinden tek adam parmağını sallayarak, ‘Ben istediğimi yaparım’ mesajını vermek istedi. Biz mücadeleyi büyüttüğümüzde, kadınlar adına söz söyleme yetkisine sahip olmayan o tek adamı saraydan göndeririz” dedi.

CHP İstanbul İl Başkanlığı, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanlığı kararıyla çekilmesi üzerine, “İstanbul’da kadın gerçekliği’’ üzerine geniş çaplı bir kamuoyu araştırması yaptı ve CHP İstanbul Sözleşmesi Dayanışma Ağı’nı kurdu. Yapılan kamuoyu araştırmasının sunumu ve kurulan dayanışma ağının tanıtımını, Canan Kaftancıoğlu düzenlediği basın toplantısıyla duyurdu.

İLK ÜÇTE ŞİDDET, TACİZ VE AİLE BASKISI VAR

Kaftancıoğlu, kadınların en sık karşılaştığı sorunların “şiddet”, “taciz” ve “aile baskısı” olduğunun altını çizerek, şunları söyledi:

“İstanbullu kadınların yaptığı tarif üzerinden ülkemizde kadın olmanın ne kadar zor olduğunu çok net görüyoruz. ‘Sizce Türkiye’de kadınlar hangi sorunlarla karşılaşmaktadır?’ sorusuna verilen ilk üç yanıt, yüzde 89,5 ile şiddet, yüzde 84 ile taciz, yüzde 72 ile aile baskısı. Çağ dışı, insanlık dışı bu sorunların peşi sıra oran olarak azımsanamayacak başka olumsuz yanıtlar da geliyor. Örneğin, erken yaşta evlilik, aynı işte erkeklere göre düşük ücretlerle çalıştırılma gibi adaletsiz durumların varlığı da son derece yüksek. Yüzde 89.5 olan şiddet ile yüzde 84 olan taciz, kadının kendisi söz konusu olduğunda sırasıyla yüzde 22.3 ve yüzde 30.5’e düşüyor. Araştırmacıların ‘denek kirliliği’ olarak tanımladığı bu durum aslında kadınların üzerindeki baskının boyutunu bize bir kere daha gösteriyor. Kadına şiddete ailesinde ve çevresinde tanık olup olmadığını sorduğumuzda kadınların yüzde 73,3’nün şiddete tanıklık ettiğini görüyoruz. Dikkatinizi çekmek isterim. Kendi yaşadığı değil tanıklık ettiği. Otobüste yanımızdaki, iş yerinde karşımızdaki, markette kasa sırasında önümüzdeki kadınlar, apartmanda komşumuz, annemiz, teyzemiz, arkadaşımız, halamız; biz kadınlar şiddetle her an yüz yüze yaşıyoruz. Kadınların sosyo-ekonomik statüleri farklı, demografileri farklı, siyasi tercihleri farklı, fakat talepleri aynı. Cezalar yetersiz! ‘Cezaları yeterli buluyor musunuz?’ sorusuna kadınların yüzde 94,6’sı yetersiz bulduğunu ifade ediyor.’’

GECE SOKAKTA YÜRÜRKEN KENDİNİ GÜVENDE HİSSEDENLERİN ORANI SADECE YÜZDE 7,3

Araştırmanın verilerine göre gece sokakta yürürken kendini güvende hisseden kadınların oranı sadece yüzde 7,3 olarak belirlendi. Kaftancıoğlu, “Araştırmada İstanbullu kadınların dile getirdiği kimi sonuçlar biz kadınların hayatının nasıl bir kabusa çevrildiğini açıkça gösteriyor. Gece sokakta yürürken kendini güvende hisseden kadınların oranı sadece yüzde 7,3! Bu şehirdeki biz kadınlar, gece sokakta yürümekten, korkuyoruz! Bu korkunun altında; ölüm, tecavüz, taciz tehdidi var. Bunlar kadar kötü bir tehdit daha var; sadece gece sokakta yürüyor olmalarının bu suçları haklı çıkarabileceğini düşünen bir düzen’’ ifadelerini kullandı.

CUMHUR İTTİFAKI’NA OY VEREN KADINLARIN YÜZDE 68’İ SÖZLEŞMEYİ OLUMLU GÖRÜYOR

Araştırma verilerine göre Cumhur İttifakı’na oy veren kadınların yüzde 68’i İstanbul Sözleşmesi’ni olumlu görüyor. Kaftancıoğlu, bu duruma ilişkin şöyle dedi:

“Bildiğiniz üzere uzun bir süredir iktidar, İstanbul Sözleşmesi’ne dair adeta bir karalama kampanyası yürütmekte. Bütün propaganda aygıtlarıyla aşırılık veya marjinallik ile ilişkilendirmeye çalışmaktalar. Bu kara propagandanın toplumda ne kadar karşılık bulduğunu anlamaya çalıştık. Sonuçlara baktığımızda İstanbul Sözleşmesi’ni ‘kadına şiddeti engelleyen ve kadın haklarını savunan bir sözleşme’ olarak görenlerin oranı yüzde 82,5 iken ‘toplumun genel ahlakına uygun olmayan bir sözleşme’ olarak görenlerin oranı yalnızca yüzde 17,5’tir. Cumhur İttifakına oy veren kadınların yüzde 68,2’si sözleşmeyi olumlu gören ifadeyi desteklemektedir. Özetle bu rakamlar bize göstermektedir ki, iktidar kendine oy vermiş kadın seçmenle ters düşmekte ve desteğini alamamaktadır. Çünkü bu toplumun vicdanı hükümetin kara propagandasından büyüktür. İşte biz bu toplumun vicdanına inanıyor, güveniyoruz.”

“SÖZLEŞME, KADINLARIN GÜVENCESİDİR”

İstanbul Sözleşmesi’nin umutsuzluk içinde olan kadınlar için bir dayanak olduğunun vurgulayan Canan Kaftancıoğlu, şunları söyledi:

“Toplumda sözleşmenin bilinirliğini ne kadar çok artırırsak destekleyenlerin sayısı da o kadar çok artacaktır. Çalışmanın verilerini sizlerle paylaşmaya iten de bu sonuçları görmek oldu. Sizlerin de gördüğü gibi İstanbul Sözleşmesi, birilerinin anlattığı gibi sadece bir kağıt parçası değil; bu umutsuzluk içinde aslında kadınların güvencesidir. İstanbul Sözleşmesi, ihtiyacın da ötesinde bir zorunluluktur. İstanbul Sözleşmesi, az önce seslerini verilerle duyduğunuz kadınların kaderi ve umudu. Son 2 günde en az 6 kadının öldürüldüğü bir ortamda İstanbul Sözleşmesi’nin gerekliliğini herkese her fırsatta anlatmak ve yine anlatmak zorundayız. İstanbul Sözleşmesi bir sözleşmeydi; adı üstünde sözleşme… Tek adam yine sözünden döndü. Sözünün arkasında duramadı. İktidar İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırarak, biz kadınları daha da güvencesiz bıraktı, hukuksuz bıraktı. Biz kadınları sırtını dayamak istediği devletten yoksun bıraktı. İşte tam da bu nedenle ‘kadın cinayetleri politiktir’ derken aslında bu durumu kastediyorduk. Mağdur edilen, hukuktan mahrum bırakılan şiddete uğrayan kadınların da tek ama tek sorumlusudur bu iktidar.”

“TEK ADAM ‘BEN İSTEDİĞİMİ YAPARIM’ MESAJI VERMEK İSTEDİ”

Kaftancıoğlu, daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. Kaftancıoğlu, ‘iktidarın kadınların mücadelesini gördükten sonra kararından vazgeçip geçmeyeceği’ yönündeki soruya, “Biz mücadeleyi büyüttüğümüzde kadınlar adına söz söyleme yetkisine sahip olmayan o tek adamı saraydan göndeririz” yanıtını vererek şöyle devam etti:

“Türkiye her sabah yeni bir soruna uyandırılıyorken bir de toplumu korkutma ve gözdağı verme ihtiyaçları vardı. ‘Biz bunları size yaşatırken parmak sallayarak kim sesini çıkarırsa gününü gösteririz’ demeye ihtiyaçları vardı. Bunu kadınlar üzerinden denemeye ama kadınları tanımadıkları için İstanbul Sözleşmesi’ni sözde fesih ederek, kadınlar üzerinden sınamaya ve bunun üzerinden topluma bir mesaj vermeye kalktılar. Memleketin bu derece sorunu varken kadın sorunları da yaşadığımız bu sorunlar da diğer sorunlarla oldukça ilintili. İstanbul Sözleşmesi üzerinden tek adam parmağını sallayarak ‘Ben istediğimi yaparım’ mesajını vermek istedi. Yeniden iktidar ya da saraydaki tek adam İstanbul Sözleşmesi’ni bu mücadeleyi gördüğünde geri getirir mi sorusunu şöyle yanıtlayayım; saraydaki tek adam, sözünden dönen tek adam nasıl fesih etme yetkisi yoksa hukuksuz bir şekilde geri getirmekle ilgili de kadınların çok umurunda olmaz. Biz mücadeleyi büyüttüğümüzde kadınlar adına söz söyleme yetkisine sahip olmayan o tek adamı saraydan göndeririz. Bugüne kadar kamuoyundan yoğun baskıyı gördüğünde özellikle Meclis’te kadın sorunları konusunda bu iktidarın geri adım attığını da biliyoruz.”

“CÜMLELERİ DEĞİŞİR AMA ZİHNİYETLERİ DEĞİŞMİYOR”

Kaftancıoğlu, iktidarın 2011 yılında imzaladığı sözleşmeden çekilme kararı vermesinin bir zihniyet değişikliği olup olmadığı sorusuna ise “O gün ihtiyacı olan bir şey vardı ki uluslararası arenada bu ülkeye demokrasiyi, özgürlüğü getiren bir partiyiz dedirtebilmek için İstanbul Sözleşmesi’ni kendilerinin de çabasıyla Meclis’te kabul edildi. Zihniyette hiçbir değişiklik yok. Cümleleri değişir ama zihniyetleri değişmiyor” şeklinde yanıt verdi. Kaftancıoğlu, şöyle konuştu:

“Siyaseti eğer ilkeli ve ahlaklı bir şekilde yapmazsanız, toplum için değil de iktidarınızı devam ettirmek için o günün konjonktürüne göre söylemeniz gerekeni söylerseniz ortaya çıkan tam da bu olduğunu görürüz. İktidarın anlayışı hiçbir şekilde değişmedi. 2011 yılında bu ülkede demokrasi, özgürlük var dedirtebilmek için kadınları düşündüğünden, kadınları özgürleşme düşüncesi olduğundan değil çünkü o günde AKP iktidarının kadına bakışı aynıydı. Ama o gün ihtiyacı olan bir şey vardı ki uluslararası arenada bu ülkeye demokrasiyi, özgürlüğü getiren bir partiyiz dedirtebilmek için İstanbul Sözleşmesi’ni kendilerinin de çabasıyla Meclis’te kabul edildi. Ama bugün geldiğimiz noktada aynı anlayışlarında asıl o günkü zihniyetlerinin yansımasıyla, baskıyla, kimlerin baskısı olduğunu da biliyoruz, özüne dönerek İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırıyoruz dediler. Zihniyette hiçbir değişiklik yok. Bugünün iktidarı işine geldiği zaman işine geldiği şekilde ne acıdır ki 180 derece dönerek söylediğinin tam tersini söylemekte mahir. Sadece AKP değil, Devlet Bahçeli birkaç ay önce ‘İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlar ile ilgili neyi getirip neyi götürdüğüne dair iyi bir inceleme yapmak lazım’ diyerek sözleşmeye dair kurduğu olumlu cümleler var. Cümleleri değişir ama zihniyetleri değişmiyor.”