Kılıçdaroğlu: 128 milyar dolar nerede? diye sormak her namuslu vatandaşın görevidir

Yayın tarihi: 13 Nisan 2021 Salı 1:48 pm - Güncelleme: 13 Nisan 2021 Salı 4:29 pm

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında 128 milyar dolar nerede? sorusunu sormaya devam etti. CHP’li belediyelerin billboard’lara astırdığı 128 milyar dolar nerede? pankartlarının sökülerek soruşturma başlatılmasına tepki gösteren Kılıçdaroğlu, “Soru sormak ne zamandan beri hakaret oldu. 20 temmuz sivil darbesinin en temel kanıtıdır. Bana soru bile soramazsınız. Kibre bak ya? kimsin sen. Bal gibi soracağım bal gibi cevap vereceksin. Yoksa sandıkta soracağız” dedi.

Kılıçdaroğlu, “Gazetelere bir haber düştü Norveç Başbakanı Norveç’te hükümet 10 kişiden fazla insanın bir araya gelmesini yasaklamış. Ama bu başbakan doğum günü dolayısıyla aile bireylerini çağırıp bir kutlama yapıyorlar. Sayı 13, Norveç’in devlet televizyonu bunu geniş kitlelere duyuruyor. Arkasından emniyet müdürü talimat veriyor gidip Norveç Başbakanı’na para cezası kesiliyor. Devlet dediğiniz budur. Devleti bundan daha güzel anlatan ikinci bir örneği zor bulursunuz. Bir de Türkiye’ye bakalım. Lebalep kongre yaptılar. İçişleri bakanı mı diyecek gidip cezayı yazın. Yürek ister yürek, yüreği olsa zaten orada oturmaz. Erdoğan‘a mı ceza kesecek, yürek ister” dedi.

Buldan’dan 128 milyar dolar tepkisi: Cesaretiniz varsa Saray’a haciz gönderin

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu.

Meclis’te CHP Grup toplantısının yapıldığı salona ve kürsüye; sokaktan, il binasından indirilen “128 milyar dolar nerede” pankartları asıldı. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuştuğu kürsüye de TV ekranlarına girecek şekilde aynı döviz konuldu.

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:

Ramazan ayı içindeyiz. Duygularımızın yoğunlaştığı, iç hesaplaşma yapacağımız bir ay. Belediye başkanlarımız çalışıyor. 11 milyon vatandaşımıza yardım götürdüler. Kimisine maske, kimisine burs, tablet. Hangi kanaldan ulaşırsa ulaşsın belediye başkanlarımız yardım götürdü.

Belediye başkanlarımıza dedik ki: Ayrım yapmayacaksınız. Tüm hizmetlerinizi belde halkı için yapacaksınız. Sizi oraya taşıyanın halk olduğunu unutmayacaksınız. Fakir mahallelere pozitif ayrım yapacaksınız. O mahalleler sizden önceki belediye başkanları tarafından çok ihmal edildi. Yoksullara yardım yaparken yoksulun onurunu koruyacaksınız. Harcadığınız her kuruşun hesabını millete vereceksiniz. Cebinizdeki para sizin değil millettin parası. İsraftan kaçının, işi ehline verin dedik. Belediyeleri adaletle yönetin herkes adaletle yönetmeye özen gösteriyor.

CHP İLE İLGİLİ TEK KELİME YOK

Bizde bir söz vardır “Allah insanı kuru iftiradan sakınsın diye” Montrö Sözleşmesi tartışmalarından rahatsız olan emekli amiraller bir açıklama yaptılar. Onların iradesi dışında açıklamanın metninde bazı değişiklikler yapıldı. Onların iradesi dışında birilerinin aracılığıyla gece yarısı bu açıklama yayınlandı. Onların iradesini suistimal edenler iktidara yakın olanlardır. Saray burdan bir darbe iması çıkarmak istedi. Arkasından da dönüp bak işte CHP var bu işin arkasında dedi. Ne oldu? Hani CHP vardı? CHP ile ilgili tek kelime bile yok. Devlet, polis, jandarma senin elinde. Kalktın, utanmadan sıkılmadan beni suçladın. Yav devlet yalan söyler mi? Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan zat yalan söyler mi ya. Allah insanı kuru iftiradan saklasın. Kibre bakın. Koltuğu uğruna yapmayacağı ve satmayacağı hiçbir şey yoktur.

Kibir deseniz var, ahlaksızlık deseniz var. Pudra çekenleri hiç kimse unutmadı. Balık baştan kokarmış. O yüzden her türlü iftiraya hepimizin hazırlıklı olması lazım.

Biz saray beslemeleri değiliz biz alın teriyle kazandığımız parayla geçiniyoruz. Bu söylediklerimiz gerek ben gerekse milletvekili arkadaşlarımız anlatıyor. Cumhuriyet Halk Parti’nin çalıştığı kadar hiç kimse çalışmıyor. Aldığımız parayı aylığı hak etmeye çalışıyoruz. Yan gelip yatmıyoruz, Saray’dan medet ummuyoruz. Çünkü biz halkın partisiyiz. Vatandaşlarımız arasında ayrım yapmıyor.

Türkiye coğrafyası bir alev topu gibi. Son bir yılda işsiz kalan 1 milyon 254 bin kişinin işine son verildi. 19 yılın sonucunda geldiğimiz noktada 10 milyon 219 kişi işsiz. bir ülkede 10 milyonun üzerinde işsiz olursa orada huzur olmaz. Ülkeyi yönetenler bunun farkında mı emin olun farkında değil. Onların bir eli yağda bir eli balda.

En tepedeki isim 3600 ek gösterge vereceğiz dedi. Niye yalan söylüyorsun. Oy almak için bir insan yalan söyler mi kendi vatandaşına ve üstelik cumhurbaşkanlığı koltuğunda otururken
Onlar devletin itibarını sıfırladı biz yücelteceğiz. Korkudan sandığı getiremiyorlar.

İstanbul’daki 39 ilçe ve il binasına 128 milyar dolar nerede? pankartı asıldı

NORVEÇ ÖRNEĞİ: DEVLET DEDİĞİMİZ BUDUR

Gazetelere bir haber düştü Norveç Başbakanı Norveç’te hükümet 10 kişiden fazla insanın bir araya gelmesini yasaklamış. Ama bu başbakan doğum günü dolayısıyla aile bireylerini çağırıp bir kutlama yapıyorlar. Sayı 13, Norveç’in devlet televizyonu bunu geniş kitlelere duyuruyor. Arkasından emniyet müdürü talimat veriyor gidip Norveç Başbakanı’na para cezası kesiliyor. Devlet dediğiniz budur. Devleti bundan daha güzel anlatan ikinci bir örneği zor bulursunuz.

BİR DE TÜRKİYE’YE BAKALIM: İÇİŞLERİ BAKANI MI CEZA KESECEK?

Bir de Türkiye’ye bakalım. Lebalep kongre yaptılar. İçişleri bakanı mı diyecek gidip cezayı yazın. Yürek ister yürek, yüreği olsa zaten orada oturmaz. Erdoğan‘a mı ceza kesecek, yürek ister. Bu nedir? Kibrin getirdiği bir sonuçtur. En büyük benim, ben kural tanımam. Kural vatandaş için var saray için kural yoktur diye. Eğer böbürlenme ve kibir bir insanın ruhuna işlemişse sonu felaket olur. O ülkenin sonu da pek parlak olmaz.

Kibir için sözlükte ne diyor, ‘kendini herkesten üstün tutma hastalığı’. Tanıyorsunuz değil mi bu hastalığı olan kişileri. Şeytana özgü bir kavramdır kibir biliyorsunuz. Şeytan ne diyor, ben ademe secde etmem o çamurdan yaratıldı ben ateşten. Kibir buradan başlıyor zaten. Eğer kibir devleti yönetenleri teslim almışsa o ülke kolay kolay iflah olmaz. Kibirle bir ülke yönetilmez.

Amirallerin açıklamasında devlet kibirden arınmış olsaydı bildiriyi değiştirenler yakalayıp yargıya taşırlardı ama yapamazlar çünkü oradan besleniyorlar

BİLİM KURULU’NA: NORVEÇLİ BİR POLİS KADAR CESARETİNİZ YOK

Kibir dolayısıyla yarattıkları tablo sağlıkçılardan sadece 40o kişinin hayatına mal oldu. Vaka sayısında Avrupa birincisi dünya üçüncüsü olduk. Sorumlu kim? Memleketi bu kadar felakete sürükleyip binlerce kişinin ölümüne neden olanların sorumlusu kim? Kongreyi yapanlar yani Erdoğan.

Biz sorumlu o dedik ama geçen toplantıda bilim kurulunu da eleştirmiştim. Ya Norveçli bir polis kadar cesaretiniz yok ya! Başbakan da kalktı özür diledi. Ya insanlar ölüyor siz ne yapıyorsunuz? Sizin iradeniz ipotek altında. Bir kişinin ipoteği altında. Rehin tutuluyorsunuz orada. Çıkın söyleyin. Önlem alınması gerekiyor kardeşim. Önlem alınacaksa sen söyleyeceksin. Bırakmışsın işi teslim etmişsin yukarıya o zaten istediği gibi yapıyor. Seni dinlemez ki. Seni adam yerine bile koymuyorlar. Neden itiraz etmiyor, neden konuşmuyorsun. Efendim bizi de emekli amiraller gibi toplarlar. Toplamaları zaten senin için şeref ve onurdur. Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar ama onuncu köye gittiği zaman şerefi ve onuru nedeniyle herkes kutlar. Bu aşamada meslek hastalığı sayılsın dedik, saymadılar. Ben merak ediyorum mesela bilim kurulu ne düşünüyor bu konuda?

AYA SERT İNİŞ YAPAN VATANDAŞA PATATES SOĞAN DAĞITTIRIYOR

Bu kürsüde bir çağrı yaptım. Patates üreticilerinin patatesi kalıyor ve bunların alınması lazım. Bakan çıktı, ‘Patatesi neden DMO alsın, onların işi değil’ dedi. Nihayet alacaklar. Çiftçinin hakkına hukukuna sahip çıkamayan bir iktidar. Defalarca söyledik ancak ondan sonra. Beyefendi ‘Aya sert iniş yapacağız’ diyordu. Aya sert iniş yapan vatandaşa patates soğan dağıtıyor. O kadar büyük dejenerasyon yarattılar ki, Erdoğan açıklama yapıyor, ‘1 milyon 250 bin patates, 300 bin ton soğandan’ söz ediyor. Aynı gün Tarım Bakanı açıklama yapıyor, ‘1 milyon 250 bin değil, 300 bin ton patates var’ diyor. Rakama bakıyorum, inanamadım. ‘300 bin soğan değil 40 bin ton.’

128 MİLYAR DOLAR NEREDE?

Bu kürsüden defalarca 128 milyar dolar nerede diye sordum. 128 milyar doları hangi kurdan sattınız diye sordum. 128 milyar doları satanların kimler olduğunu, kimin imza attığını sordum. Defalarca her yerde sordum. Birisi “para kaybolmadı, para el değiştirdi” diyor. Para zaten el değiştirdi. Ben sana zaten bunu soruyorum. El değiştirdi de kime gitti bu? Milyarları kim götürdü? Bunu niye soruyorum? Merkez Bankası daha önce sattığı dövizleri böyle tablolar halinde yapar kendi internet sitesinde yayımlardı. Şimdi yok. Damat kime verdi, sen kime talimat verdin? 1 TL’den söz etmiyorum, 1 milyondan söz etmiyorum 128 milyar dolardan söz ediyorum. Ne oldu bu para? Tık yok. Bir daha sorduk, tık yok. Önce kasada duruyor dedi, sonra pandemide kullandık dedi. Yalan söylüyorlar. Dua edelim darbeci diye suçlamadı bunu soruyoruz diye. Bu kadar pişkin, halktan bu kadar kopuk, bu kadar para sevdalısı dünyada başka bir iktidar görülmemiştir. Sorular karşısında ezilip büzülen, cevap veremeyen ama yeri geldiğinde kibirlenen, böbürlenen bir yapıyla karşı karşıyayız. Sen kendini ne sanıyorsun?

SORU SORMAK NE ZAMANDAN BERİ SUÇ OLDU?

Dedik ki cevap vermiyor bari bilboardları kiralayalım, oraya asalım, millet görsün. Vay efendim neymiş? Cumhurbaşkanı’na hakaretmiş. Arkasında Saray’ın silüeti varmış. Soru sormak ne zamandan beri hakaret oldu? 20 Temmuz sivil darbesinin en temel kanıtı budur. Bir darbe dönemi yaşıyoruz. Ben bal gibi soracağım, sen de bana cevap vereceksin. 128 milyar doların nerelere peşkeş çekildiğini başka nerden öğreneceğiz? Merkez Bankası Başkanı konuşamaz. Mümkün değil. Hazine ve Maliye’den sorumlu olan bakan mümkün değil konuşamaz. Kime soracağız?

128 MİLYAR DOLARLA NE YAPILABİLİRDİ?

10 milyon işsiz vatandaşımıza bir yıl boyunca her ay 3 bin lira para verebilirdiniz. 1 milyon 300 bin esnafın 13 milyar liralık kredi borçlarını sıfırlayabilirdiniz. Çiftçilerin bankadan aldıkları kredilerin tamamını sıfırlayabilirdiniz. Mikro işletmelerin 16 milyar liralık kredinin tamamını ödeyebilirdiniz. Yoksulluk sınırı altında olan 1 milyon 600 bin hane var. Bunların bir yıl süreyle doğal gaz parasını ödeyebilirdiniz. Biontech aşısı getirebilirdiniz, 50 milyon vatandaşımız aşı olabilirdi. Milli Eğitim Bakanlığı’nda internete erişemeyen, EBA’ya erişemeyen 4 milyon evladımıza en gelişmiş bilgisayarı, tableti alırdınız. Devletten 3 ay boyunca 806 bin esnafımıza bir yıl süreyle 3 bin lira para verebilirdiniz. Devletten 3 ay boyunca bin lira alan basit usül dışındaki esnafa da yine her ay 3 bin lira para verebilirdiniz. Devletten 3 ay boyunca bin lira para alan 26 bin müzisyene her ay bir yıl süreyle 3 bin lira verseniz yine para bitmiyor. 467 milyar lira daha para kalıyor. Paranın büyüklüğü bu işte. Devletin soyulduğu burdan belli. Bunu soruyorum. Afişleri indiriyor. Bana hakarettir diyor. Niye sana hakaret olsun? Eğer hesabını veremiyorsan korkma sandığı getir, namusunla git.